Samsun Haber
Giriş Tarihi : 12-12-2017 08:51   Güncelleme : 12-12-2017 08:51

Samsun Türk Ocağından "21. Yüzyılda yeni sorunlar ve yeni yükümlülükler" konferansı

Samsun Türk Ocağı tarafından gerçekleştirilen konferanslar dizisinde bu haftanın konuşmacısı Pamukkale Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi, Prof. Dr. Milay Köktürk oldu.

Samsun Türk Ocağından

Köktürk, "21. Yüzyılda Yeni Sorunlar Ve Yeni Yükümlülükler" başlıklı konuşmasında "küreselleşme" kavramı, çağımıza ilişkin sorunlar ve milliyetçilerin bu sorunlara ilişkin yükümlülüklerinin neler olduğu konuları üzerinde durdu. Asrın ahlâkî ve estetik sorunlardan bahsederken, bu sorunların sadece bizimle sınırlı olmadığını, bütün dünyanın ortak meselesi haline geldiğini dile getirdi. Milliyetçi aydınların  bu konudaki yükümlülüklerinin neler olduğu hususundaki görüşlerini paylaşırken "Eğer geleceğe ilişkin bir öngörünüz yoksa sizin varlığınız sadece bugünü kurtarmaya yeter. Geleceğe ilişkin öngörünüzün olması için bugünün bilinmesi lazım. Bugünün bilinmesi için geçmişin bilinmesi lazım" tespitinde bulundu. Seksenli yıllarda dünyada olup biten gelişmelerin kavranılmasının bugünü anlama noktasında çok büyük önem arz ettiğini ifade etti. Memleketin kaderine hâkim olma iddiasında olanların dünyadaki gelişmelerden haberdar olmaları, değişimin nerede ve neden meydana geldiği konusunda fikir sahibi olmaları gerektiğini belirtti. "Bir Kuşak Bir Yol" projesine atıfta bulunarak bu konuda yüzde doksan oranda gençlerin fikir sahibi olmadıklarını, bunun çok önemli bir mesele olduğunu söyledi.

Dünyadaki finansal  kavramları anlayabilecek bir ölçek bakış açısına sahip olmayanların sadece dilek ve temennilerle hareket ettiğini, memleket sevgimizin tek başına sorunlarımızın çözümüne bir etki etmeyeceğini vurguladı. İnsanlık tarihini 1800'lü yıllar ve öncesi olarak ikiye ayırdığını, asıl değişimin ise "Sanayi Devrimi" ile olduğunu, insanlık tarihinin ise bu devrim ile köklü değişimler yaşandığını ifade etti. Finansal yapıların değişimine bağlı olarak insanların dünya ile olan ilişkilerinin değiştiğini, ancak  bunun uzun  soluklu bir süreç olduğunu dile getirdi. Bu çağın anlaşılması noktasında sosyo-ekonomik düzenin sağlam bir temele oturtulması gerektiğini vurguladı. Değişen dünya ile savaş araçlarının farklılaştığını, yeniçağ diye adlandırılan bu çağın kendi savaş araçlarını doğurduğunu söyledi. Değişen dünyada insan hayatına en büyük etkinin dijital ortamlardan, bu dünyada ki sınırsız, kontrolsüz iletişim ve etkileşim ortamlarından kaynaklandığını ifade etti.

Mekanik teknolojinin kökten bir değişiklik yapamayacağını, dijital ortamların ise inanç ve yaşamsal durumların üzerinde, önemli bir etkiye sahip olduğunu vurguladı. Fetö terör örgütünün de bu ülkenin insan kaynağına verdiği zarar üzerinde derinlemesine düşünmek gerektiğini dikkatlere sundu. 1960' lı yıllardan sonra "sol"cu diye bilinen bütün hareketlerin batıcı hareketler olduğunu ifade etti. Aklın şaşırtıcı unsurlarından kurtarılıp, "entelektüel" olma yolunda putlaştırılan değerlerden, bir takım algılardan temizlenmesinin gerekliliğine değindi. Toplumsallığın önemine değinirken "toplumsal"lığın olmadığı bir yerde toplum olarak var olmanın da mümkün olamayacağını söyledi.

 Sanal ortamın tekçiliği teşvik ederek bireyi toplumdan soyutladığını, toplumu esas alan milliyetçiliğin bu duruma çözüm üretmesi gerektiğini kaydetti. Köktürk, konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: " Bu süreçte ne yapılabilir? Sevgili arkadaşlar, tarihsel kültürler kendi anlam dünyasında kaleler gibidir. Bu tür dış etkilere direnebilirler ancak yeniçağda söz konusu bu dış etki, eski çağlardan çok daha farklıdır. Doğrudan doğruya zihinlere sinen bir etkiden söz ediyoruz. Dolayısıyla tarihsel kültürlerin bunlara direnme şansı var. Ama bir tek şartla. Bütün bunların derin bir biçimde farkında olunması "derin bir bilinçlilikle" kendi insanımıza sahip çıkmamız konusunda, insan kaynağımıza sahip çıkmamız konusunda, derin bir bilinçlilikle... Hazır çözümlerimiz yok, dünyada hiç kimsenin buna ilişkin çözümleri yok. Bu sorunlar batıda yoğun bir biçimde tartışılıyor ama bizim ülkemizde, bizim "akademiya"mızda bu sorunların çokta fazla tartışılmadığı gözleniyor. Bütün bunlara karşı ancak derin bir bilinçlilik, çözüm yolu aramak ve direnç oluşturmakla mümkün. Her çağdakinden daha fazla aslında kendi kaderimiz, kendi elimizde..ama doğru algılamamız, doğruyu yargılamamız ve doğru bir kavrayışa ulaşmamız kaynaklı…". Konferansın ardından konuşmacıya Türk Ocağı anmalıkları Prof. Dr. Şahin Köktürk tarafından takdim edildi.

adminadmin