Güncel
Giriş Tarihi : 25-08-2020 15:03   Güncelleme : 25-08-2020 15:17

Yaşadığımız Coğrafyayı Tanımamakta Israr ve Giresun-Dereli Sel Felaketi

Giresun-Dereli’de yaşanan sel afetinden derin üzüntü duyduk. Ölmüşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Sel – afet bölgesindeki en son çalışmamız 26.06.2012 tarihinde olmuştu. Dereli, başta Kümbet ve Kulakkaya gibi yayla yollarının başlangıcı, aynı zamanda bu yaylaların lojistik merkezidir. Ana cadde boyunca uzanan dükkanlar özellikle yayla mevsiminde içerden ve dışardan gelenlerin alışveriş mekanlarıdır.

Yaşadığımız Coğrafyayı Tanımamakta Israr ve Giresun-Dereli Sel Felaketi

Dereli ilçesi fındık tarımına dayalı bir geçim ekonomisine sahip. Hayvancılık ve ormancılık azaldı, yaylacılık şekil değiştirerek turizme kaydı. Köye getirilen hizmetler arttı lakin “ekili alanların dikili hale gelmesiyle” yani fındık tarımına bağlı olarak köyler boşaldı. Fındık yıllık bir bitki ve bahçe bakımı hariç yılda 1-2 haftalık emekle işler hallolduğu için diğer tarla bitkileri gibi köylüyü köye bağlamıyor, tam tersi göç etmelerine kolaylık sağlıyor. Göç edenlerin büyük kısmı İstanbul ve çevresindeki illerde. Bir kısmı da Giresun merkez ve Dereli gibi ilçe merkezlerine inmiş durumdalar. Köylerde nüfus giderek azalırken, ilçe merkezlerindeki bina yoğunluğunun sebebi bu talepten kaynaklanıyor. Nüfus azaldıkça köy okulları kapanıyor, taşımalı sistem güçlük çıkarıyor, yerleşme çok dağınık, eğim çok fazla, kışlar zorlu geçiyor, bakkal kapanıyor, dolmuş çalışmıyor derken insanlar artık köyde işi de olsa, emekli olup sabit gelire de sahip olsalar kasabada oturuyor, köye gerek gördüğünde günü birlik gidiş geliş yapıyor, yazı köyde, kışı kasabada-şehirde geçiriyor.

Gelelim sel felaketine… Ekte 2012’de çektiğimiz fotoğraflar ile yeni yaşanan afetin fotoğraflarını birlikte verdim. Gerçekten büyük felaket. Maalesef yaşanan afet ne ilk ne de son olacak…. Coğrafyamızı tanımamakta ısrarcı olduğumuz kadar keşke tedbir konusunda da biraz olsun farkındalık oluşturabilseydik.

Normal zamanda bile dikkatli bir gözlem herşeyi ayan beyan size anlatıyor. Vadiler V şekilli ve derin, Aşırı yağışlarda vadi tabanı birden suyla dolarak yükseliyor. Dar alanda aktığı için de tahrip gücü çok fazla. Dereli ilçe merkezi tam da dere yatağı üzerinde. Vadi boyunca görüldüğü üzere dereye rol biçmişiz; sen buradan ak, şuraya geçme diye setler yapıp onu kontrol altına aldığımızı sanmışız. Aynı hata Dereli ilçe merkezinde de görülüyor.

Mesele ne kadar basit ise anlamamakta ısrarcı olmak da o kadar büyük bir problem. Sanki yağmur yağınca sadece su gelecek, su da kendisine tahsis edilen set içinde akacak! Yani gelen rüsubatla bir anda yatağın dolarak suyun yataktan dışarı çıkıp istediği yönde akacağını hesap edemiyoruz. Ediyoruz da, alternatif tedbir işimize gelmiyor. Oysa normal zamanda derenin içine baktığınızda derenin getirdiği taşların boyutlarını gördüğünüzde hayretler içinde kalıyorsunuz. Bir kamyonun ancak bir iki tanesini taşıyabileceği o büyük kütleli taşların dere yatağında işi ne? Bu sorunun cevabını derede akan su veriyor; “sel ve taşkın anında işte bu kadar büyük kütleleri taşıyabiliyorum, ona göre tedbirinizi alın” diyor. Dere başka ne desin, taş daha nasıl dile gelsin; “bana bak gör” diyor.

Evet, yine geldik Coğrafya eğitimine. Coğrafya önce yaşadığımız çevreyi tanımamıza yardımcı olur. Öyle olması gerekir. Vadinin içinde yaşayan, her an sel tehlikesi ile karşı karşıya olan insanlar yaşadıkları Coğrafyayı en iyi şekilde bilmek ve ona göre tedbirli yaşamak zorundadır. Jeomorfolojiyi yani vadi şeklini bilecek, klimatolojiyi yani oranın iklim ve buna bağlı yağış değerlerini bilecek. İyi ir hafızası olacak, yoksa kent müzesi ve kent arşivi olacak ve orada geçmişte yaşanan afetleri görecek. Alınan tedbirleri, işe yarayıp yaramadıklarını müşahede edecek. Öğretmen öğrencileri buraya getirip gösterecek, uyaracak, zihinlerde iz bırakacak. Ki yarın o çocuk orada esnaf olduğunda tehlike gelirken tehlikeyi tanıyacak, alt katları boş mu bırakacak, kapının arkasında hazır kum torbaları mı bulunduracak, tedbirini alacak, çevresini uyaracak, yaşanacak afetin en az zararla atlatılmasında sivil insiyatif alacak, sorumluluk üstlenecek.

Gerçek coğrafya bilgisi budur. Bu bilgi hayatta kalma bilgisidir. Çok eskiden ilkokul müfredatındaki “Hayat Bilgisi” dersini hatırlayın. Bu bilgi artık yok. Ülkemizde okutulan dersler genel ve ülkenin tamamını içerdiği için yerel bilgi yok. Yerel bilgiyi verecek ve paylaşacak öğretmen de yok. Velev ki öğretmen var, programın dışına çıkamayacakları için öğrenciler coğrafya derslerinde sorunları, çözüm yolları, problemleri ve potansiyelleri ile yaşadıkları çevreyi değil, en olmadık bilgilerle zihinlerini meşgul ediyorlar. Hani hep Amerikalıları eleştiriyoruz ya “haritada Türkiye’nin yerini bilmiyorlarmış” diye. İşte bizim problemimiz bu; “Amerika’nın nerede olduğunu çok iyi biliyoruz, fakat yanı başımızda akan dereden haberimiz yok”.

Millî Eğitim Bakanlığı’na tekrar ve tekrar çağrıda bulunuyoruz. Yapmayın etmeyin, coğrafyayı önemsizleştirdiniz, dersleri kırptınız, adını yok ettiniz. Ne olur; mevcut müfredatta kalan dersleri olsun gerçek coğrafya bilgisine ayırın. Yanımızdaki dereden de haberimiz olsun, geleceğimiz ve ümidimiz “Mavi Vatan”dan da.

Recep YAZGANRecep YAZGAN