İlk insan ve ilk Peygamber Âdem (a.s.)’ın oğulları Hâbil ve Kâbil arasında baş gösteren hak-batıl mücadelesi hemen hemen tarihin her döneminde olmuş ve günümüze kadar sürüp gelmiştir.
Habil, hak adına mücadele verirken, Kâbil ise bâtıl saflarında bâtıl adına mücadele vermiştir. Bu başlangıçla birlikte, günümüz modern dünyasında, hak ve bâtıl mücadelesi bütün boyutlarıyla, bütün hızıyla devam etmektedir.
Bütün zorluklara, bütün aldatmalara, bütün oyunlara rağmen, kimileri Habil olmayı tercih ederken, kimileri ise, Kâbil’in bâtıl yolunu tercih etmektedir.
Hak’ın yolu birdir. Bâtıl’ın yolu ise çoktur. Bâtıl’ın birçok maskesi vardır. Bâtıl bazen, hak adına da ortaya çıkabilir. Bâtıl, çok tehlike şeytanî bir virüstür. Bu virüse bulaşmamanın ilacı, Kur’ân ve Sünnet merkezli, hak saflarında yer almaktır. Hak mücadelesi verilirken, Kur’ân ve Sünnet çizgisinden çıkmamaya dikkat etmek gerekiyor.
Böylece dikkat edilmesi gereken hayatî konu, İslâm adına mücadele verilirken, bâtıl yollara sapmamaya dikkat etmek gerekiyor. Bâtıl yollarla, hak adına mücadele edilmeyeceğinin farkında olmamız, hayatî öneme sahiptir. Gerçekten Allah’ın dininin yeryüzüne hâkim olmasını istiyorsak, mücadele metodumuz hak bir metod ile olmalıdır.
Şunu unutmayalım ki şeytan, bâtılın temsilcidir. Şeytan, bâtıl yolları bizlere güzel göstermek için, yapması gerekeni yapar. Şeytan, en büyük zulüm olan şirki dahi güzel göstererek, bununla hak mücadelesi verileceğini fısıldar yüreklerimize…
Hak, her zaman, bâtıla galip gelecektir. Nasıl ki tarihte Habil, hakkın şahidi / şehidi olarak Rabbine kavuştu ve böylece hak olan dâvâsını ölümsüzleştirdi ise ve aynı şekilde Kâbil’de bâtıl yolda yok olup gittiyse, günümüzde aynı şekilde mutlaka zafer hakkın olacaktır. Ve bâtıl, muvahhid şahsiyetlerin gayretiyle mutlaka, yok olup gidecektir.
Rabbimiz Allah Teâlâ, Kur’ân’da şöyle buyurmaktadır:
“De ki: ‘Hak geldi, bâtıl yok oldu. Şüphesiz bâtıl, yok olmaya mahkûmdur.” (İsra, 17/81)
Yine başka bir ayette:
“Hayır, Biz hakkı, bâtılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir…” (Enbiya, 21/18)
Ziya Gündüz