Türkiye’de İslami camianın dağınıklığı, İslam dünyasının özeti mahiyetindedir. Bulunduğumuz coğrafyada kendilerine İslam’a nispet edenler, ortak bir fikirde ve ortak bir eylemde buluşamadıklarını hepimiz net görüyoruz. Büyük yapılardan, küçük yapılara kadar fotoğraf böyle görünmektedir.
Müslüman coğrafyasında bilindiği gibi usul devletler hâkimdir. Ulus devletlerin ümmetin birliğine zarar verdiği aşikârdır. Burası bambaşka bir problem olarak, İslam ümmetinin önünde durmaktadır.
İslam coğrafyası ulus devletlerle birlikte, mezhep, cemaat, akide ile birlikte paramparça bir vaziyette. Birçok mezhepler, birçok cemaatler, birçok yapı, birçok akidelerden söz ediyoruz. Ve hepsinin birbiriyle çatıştığını gizlemenin bir anlamı yoktur. Çatışmasından kastım doku veya uyuşmazlık anlamından söz etmiyorum. Fiili bir birlikteliği engellediğinde söz ediyorum.
İslam ümmeti olarak, bu dağınıklığı bu problemleri, göremezden gelerek, böyle bir problem yokmuş gibi hayatlarımızı sürdürerek bu sorunları ortadan kaldıramayız. Bunları her ferdin düşünmesi gerekiyor.
İslam dünyasının dağınık fotoğrafına baktığımızda, Müslümanlar arasında bütünlük ve derinliğin kaybolmuş olduğunu görmek hiç de zor değil. Bütün mezheplerin, meşreplerin, cemaatlerin oluşumların birbirlerini ötekileştirdiği, tekfir ettiği, yok saydığı, hatta daha ileri giderek Müslüman dahi kabul etmediği bir topluluktan söz ediyoruz. Hem de Allah’ın bütün mü’minleri kardeş kıldığını bildiğimiz halde. Allah’ın sürekli birlikteliğe vurgu yaptığını bildiğimiz halde…
Bu düşünce hayat biçimi bir hastalığa işaret eder. Bu hastalığın teşhisini İslam uleması koyarak, çözüm yolları üretmesi gerekiyor. Bu bize gerileyen, hastalık ne yazık ki çağın en büyük hastalığıdır. Müslümanların en büyük problemi, içerde ürettiği problemlerden kaynaklamaktadır. Ümmetin bütün farklılıklarına rağmen, birlikte yaşamaya elverişli bir dinen mensup olduğumuzun farkında olmalıyız. Bizler ümmet olarak, gerçek bir varoluş örneği gösterebiliriz.
İslam coğrafyası dediğimiz coğrafyada, Müslümanlar zalim diktatörlere karşı verdikleri mücadelenin daha çok mazlumlara zarar verdiğine şahit oluyoruz. Bu şuna işaret eder, eğer bizler düşüncede, fikirde yaşam biçiminde, bir birliktelik sağlayamazsak elimize aldığımız her silah bize bir tehdit olarak dönecektir. Bunu örneği somut olarak Suriye’de görmek mümkündür.
Şunun altının net çizilmesi gerekiyor: Düşünce derinliği ve Ümmet bütünlüğü kaybolmuş bir topluluktan bir umut çıkmayacaktır. Umut çıkması için, fabrika ayarlarına dönmek gerekiyor.
Selam ve baki muhabbet ile…
Ziya Gündüz