Kültür
Giriş Tarihi : 03-02-2019 08:30   Güncelleme : 03-02-2019 08:30

Allah, hangi günahımız için bunca dünyalık verdi?

​Hiç dünyalığımız yoktu. Acaba bu hangi günahımızdan oldu da dünya bize gülmeye başladı?

Allah, hangi günahımız için bunca dünyalık verdi?

İnsan bazen hatta çoğu zaman sorguluyor kâri. Aslında “sorgulamalı” demeliyim. Zira herkesi ve her şeyi sorgulayıp da hepsine şüphe ile bakan zihinlerimiz kendimizi mizanda tartmaktan korkuyor. Kendini hesaba çekmiyor ve bilmiyor terazide ne sıklet vurduğunu. Elbette ki buna kendimi de dahil ediyorum. Hatta en fazla kendimi dahil ediyor, en çok kendime söylüyor ve en kusurlu kendimi görüyorum. Ama insan kördür biliyorum. En çok kendi kusurlarına ve kendi noksanlarına kör.

Bugün bir kitapta şöyle bir menkıbe okudum. Hamid-i Veli Somuncu Baba ile ilgili bir kıssa ama kendime ders çıkardım ya da çıkarmaya gayret ettim. Menkıbe şöyle; Şeyhin talebelerinden biri iki tarlaya ekin ekiyor. Birisi kendi için birisi şeyhi Somuncu Baba için. Ama ne hikmetse kendi bir zaman sonra kendi için ektiği tarlada ekinler boy verirken şeyhi için ektiği tarladaki ekinler kuruyor. Bir zaman sonra Somuncu Baba’nın yolu tarlaların olduğu civara düşüyor. Tarlaları eken müridine “Benim için ektiğin tarla hangisiydi?” diye sorunca müridi utandığından ekinlerin boy verdiği tarlayı gösteriyor ona. O an hüzünleniyor Somuncu Baba ve şöyle diyor;

Hiç dünyalığımız yoktu. Acaba bu hangi günahımızdan oldu da dünya bize gülmeye başladı?

Türküleri sever misin kâri? Bence herkesin bir türküsü olmalı. En azından yalnız başına kaldığında ve demli bir çayı yudumladığında hiç değilse kendi kendine söylediği bir türküsü olmalı dilinde. Hem türkü dinleyen, çay içen ve dua eden insanlar güzel insanlardır. Zarar gelmez onlardan. Öyle demiyor mu Neşet Ertaş;

Nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma, yanına otur

Çünkü kötü insanların türküleri yoktur…

Üstat doğru söylüyor ve inanıyorum da buna ben. Zira demiri döver gibi işledikleri türküleri vardır bu toprağın insanlarının. Ağlayan, acı çeken ve canı yanan türküleri. Onları anlamayan adamlar bu toprağın insanını da anlamazlar. Anlayamazlar zaten. Bir tarlada ekinleri için hayıflananı nereden anlayacaklar ve nasıl kavrayacaklar. Olamaz mümkün değil ki.

Yahya Kemal -ki bence şiire ruh verenlerdendir- kestirip de atıyor meseleyi. Kitabın tam ortasından konuşuyor ve tabir-i caizse -ki bence caiz- gözünü budaktan sözünü dudaktan esirgemeden söylüyor;

Çok insan anlayamaz eski musikimizden

Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden

“Bu türkü meselesi de nereden çıktı ki şimdi?” diye sorarsın belki, söyleyeyim. Hakikati söylemenin onlarca yolu vardır ve biri de budur bence. Zira az evvel sana söylediğim menkıbe aklıma bir türküyü düşürdü ve sabah beri dilimde dolanıp da duruyor. Hem belki bir gün çay içerken söylerim sana;

Parsel parsel eylemişler dünyayı

Bir dikili taştan gayrı ne’m kaldı

Dost köyünden ayağımı kestiler

Bir akılsız baştan gayrı ne’m kaldı

Sen dünyada ne kadar çok şeye sahipsen dünya da sana o kadar sahiptir bence. İstersen dünyanın tamamına sahip ol. Keder değil. Esas keder o ki dünya senin tek zerrene sahip olsun…

Fatih Duman / Diriliş Postası

adminadmin