Kültür
Giriş Tarihi : 08-07-2018 13:00   Güncelleme : 07-07-2018 15:17

Kayıp Neslin Diğer Adı: Mülteci Çocuklar

Kayıp Neslin Diğer Adı: Mülteci Çocuklar

Riyad 12 yaşında. Ağabeyi İyad ise 13. İkisi de büyüyünce doktor olmak istiyor. Ama işleri akranlarına göre çok daha zor.

Aileleriyle birlikte dört yıl önce Suriye’nin başkenti Şam’dan Türkiye’ye gelmişler.

İstanbul’a yerleşmişler. Eğitimleri aksamasın denilerek bir devlet okuluna yazılmışlar.

Ancak o zaman ikisinin de çat-pat bir Türkçesi bile olmadığından dersleri anlamak şöyle dursun, sınıf arkadaşlarıyla oyun oynamakta bile zorlanmışlar.

Riyad, “Dersleri takip etmeye çalışıyordum. Ama çok zor oluyordu. Eve gidiyordum. Her gün açıyordum defterimi. Anlamıyordum hiçbir şey.” diyor.

İyad da benzer şeyler yaşadığını anlatıyor: “Türkçe bilmiyordum. Konuşamıyordum. Dersleri anlamakta zorlanıyordum. Kardeşimle okula gidiyor, bütün gün sınıfta sadece oturuyorduk. Okul bitince de eve gidiyorduk.”

Dil sorunu yüzünden dersleri anlamamalarına, bir de okuldaki diğer öğrencilerle kaynaşamama sorunları da ekleniyor. Devlet okulunda ancak beş ay dayanabiliyorlar.

Aileleri, ikisini de okuldan alıp Arapça eğitim veren ve Suriye okulları diye nitelendirilen okullardan birine yazdırıyor.

Şimdi memnun olduklarını, okulda Türkçe dersleri de aldıklarını, Türkçelerini hem bu sayede, hem de komşu çocuklarıyla konuşarak ilerlettiklerini söylüyorlar.

Ama İyad, günü gelince devlet okuluna dönmek istiyor. “Türkiye’de Arap okulu bir işe yaramaz. Arap okulunda okuyarak üniversiteye gidilmez.” diyor.

Yüzbinlerce Suriyeli çocuk

Suriye’deki iç savaş dört yılı geride bırakırken, Türkiye’de yaşayan mültecilerin sayısı 2 milyonu aşmış durumda.

Bunların yarısından fazlasını 18 yaşın altındaki çocuklar ve gençler oluşturuyor.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, geçen hafta Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada dört yıl içinde Türkiye’de 66 bin Suriyeli bebeğin doğduğunu, 540 bin Suriyeli çocuğun okul çağında olduğunu ve bu yıl 400 bin çocuğun daha eğitim yaşına geleceğini ifade etmişti.

Davutoğlu konuşmasında, okula giden Suriyeli çocukların sayısının iki katına çıkarılmasının hedeflendiğini de belirtmişti.

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bu ay açıklanan rakamlara göre, Türkiye’de yaklaşık 230 bin Suriyeli çocuk eğitim görüyor.

Suriyeli çocuklar, çeşitli illerde kurulan 20’yi aşkın mülteci kampında ücretsiz eğitim hizmetlerinden faydalanabiliyor.

Bu kamplarda Suriye’den gelen öğretmenler, Suriye müfredatına göre -tabii politik nedenlerle bazı değişiklikler yapılarak- eğitim veriyorlar.

Okullarda haftada altı saat zorunlu Türkçe dersi de var.

Devlet okulu mu Suriye okulu mu?

Kamp dışında yaşayan ve ülkeye yasal yollardan giriş yapmış Suriyeli ailelerin çocukları ise Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı devlet okullarına kayıt yaptırabiliyor ve eğitim hakkından ücretsiz olarak faydalanabiliyor.

Ancak devlet okullarında okuyan Suriyeli öğrencilerin çoğu Türkçe bilmiyor olmaları nedeniyle ya yeterli eğitim alamıyor, ya da kısa süre sonra bu okullardan ayrılıyor.

Suriyeli öğrencilerin önündeki üçüncü seçenek ise Arapça eğitim veren geçici eğitim merkezleri, ya da halk arasında kullanılan tabirle Suriye okulları.

Bunların sayısının sadece İstanbul’da 30 ila 50 dolayında olduğu sanılıyor.

Bu okulların çoğunda eğitim paralı.

Ancak içlerinde az sayıda da olsa düşük ücretler karşılığında ya da bedava hizmet verenler de var.

Üniversite eğitimi konusunda ise Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, Mayıs ayında yaptığı açıklamada, Suriyeli öğrenciler için üniversitelerde ek kontenjan açıldığını belirtmiş, daha fazla kontenjana ihtiyaç duyulduğunu söylemişti.

Bakan Avcı, Gaziantep'te öncelikli olarak Suriyeli öğrencilerin okuyacağı bir Türk-Katar Uluslararası Üniversitesi kurulacağını da açıklamıştı.

Ayda 100 liraya eğitim

İstanbul Fatih’teki bir binada her gün yaklaşık 500 Suriyeli çocuk eğitim görüyor.

Burası iki yıl önce açılan ILAF Suriye okulu. Eğitimin maliyeti, öğrenci başına ayda 100 TL.

Okul idaresinden Ala Rifai, bir vakıf binasını kullanmalarına izin verildiğini, bina için devlete kira ödemediklerini söylüyor.

Kitaplar ise, kendisini "Suriye Geçici Yönetimi" olarak tanımlayan muhalif yapı tarafından tedarik ediliyor.

Ancak bu yıl kitapların gelmesinde gecikme olmuş.

Yani öğrenciler 1-2 ay kitapları olmadan eğitim görmek zorunda kalacak gibi görünüyor.

Okulda matematikten fen bilimlerine, tarihten coğrafyaya her konuda eğitim veriliyor.

'Kim Türkçe biliyor?'

Dersler Arapça. Ek olarak Türkçe dersleri de verdiklerini söylüyorlar.

Ancak bu dersleri, Türkçe öğretmenlere yeterli maaş veremedikleri için haftada iki saatle sınırlı tutmak zorunda kalmışlar.

ILAF (Arapça birleştirmek alıştırmak anlamında) okulunda kız ve erkek öğrenciler, ilkokulda aynı sınıfta okuyor.

Ortaokula geldiklerinde ise sınıflar ayrılıyor.

Ala Rifai, “Suriye’deki okulların seviyesinde eğitim vermeye çalışıyoruz. Ama bu kolay değil.” diyor.

Sınıflardan birine giriyoruz. Derslikte 20 öğrenci var. Arapça dersindeler.

Öğretmenden izin isteyerek birkaç soru soruyorum. “Kaçınız Türkçe biliyor?” sorusuna kimi çekimser olsa da sınıfın yarısı parmak kaldırıyor.

'Ülkelerine dönecekler' denmişti

2012 yılında dönemin Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, “Suriyeli çocuklara Türkçe öğretme çabasına girmedik. Onları ülkemizde misafir olarak görüyoruz ve Suriye'deki durum düzeldikten sonra kendi ülkelerine dönecekler diye bekliyoruz.” şeklinde konuşmuştu.

Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nden Doç. Dr. Murat Erdoğan, asıl sorunun da burada yattığını söylüyor:

“Türkiye’nin şu ana kadar politikası şöyleydi: Biz Suriyeli çocuklara Türkçe öğretirsek burada kalırlar gibi bir endişe vardı. Otoriteler bu sorunla yüzleşmek istemedi. 600 bin Suriyeli çocuğa Türkçe öğretmek de kolay değil. Ama bununla ilgili olarak çok acil önlemler alınması, çalışma yapılması gerekiyor.”

Erdoğan, Arapça eğitim veren Suriye okullarının uzun vadede bir çözüm olarak da görülemeyeceği kanaatinde:

“Türkiye’nin bu çocukların tümüne Arapça eğitim verme kapasitesi yaratması mümkün değil. 20 yılda dahi bunun altyapısını hazırlayamazsınız. Okullar açacak, öğretmenler yetiştireceksiniz, öğretmenler gelip Arapça dersler verecekler, mümkün değil. Öncelikle çok acilen bu çocuklara Türkçe öğretmek lazım.

“Bu da zor. Ama imkansız değil. Şu anda Türkiye’de atama bekleyen çok sayıda öğretmen var. O öğretmenlerin bir bölümü yeni hizmet içi eğitimlerden geçirilebilir. 10 bin civarında öğretmen bu konuda yetiştirilebilir, kadrolar açılır, gerçek anlamda bir eğitim seferberliği başlatılır. Böylece çocukların entegrasyon süreçleri kolaylaştırılabilir.”

'Okula gidebilen çocuk sayısı az'

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün (Human Rights Watch – HRW) Mülteciler Programı Direktörü Bill Frelick, şu anki en büyük zorluklardan birinin “Suriyeli bir kayıp kuşak” oluşmasının önlenmesi olduğunu söylüyor.

Frelick “Türkiye, mülteci kamplarındaki okullarda çok başarılı bir iş çıkardı. Ancak Suriyelilerin büyük çoğunluğu artık kentlerde yaşıyor. Kentlerde okula gidebilen öğrenci sayısı ise oldukça az.” diyor.

Bu noktada Suriyeli çocuklara Türkçe öğretmenin gerek kısa gerekse uzun vadede çok hayati olduğunu vurgulayan Frelick, bir soruna daha dikkat çekiyor: Çalışmak zorunda kalan çocuklar.

Frelick “Çocukların okula gitmesi ya da gitmemesi konusunda ailelerin oynadığı role de bakmak gerekli. Bazen ekonomik nedenlerle çocukları okula göndermeyebiliyorlar. Çünkü çocukları aile bütçesine katkı yapan, ekmeklerini kazanan fertler olarak görüyorlar.” diye konuşuyor.

ILAF okulunda öğrencilere danışmanlık yapan Lina Rifai de birçok öğrencinin ekonomik nedenlerle okullardan ayrıldığını söylüyor:

“Suriye okulları eskiden ücretsizdi. Bütün çocuklar bu okullara gidebiliyordu. Ancak şimdi çoğu paralı. Birçok ailenin de bu paraları ödeyebilecek durumları yok.

“7-8 yaşında çocuklar var. Çalışmak zorundalar. Para kazanıp ailelerine yardım etmek için işe gidiyorlar. Çoğu okula gitmek, büyüyünce üniversiteye gitmek istiyor aslında. Zeki çocuklar. Ama eğitimlerine devam edemiyorlar.”

Çocukları bekleyen riskler

Peki Suriyeli çocukların yeterli eğitim alamamaları toplum için ne gibi riskler barındırıyor?

Washington merkezli Brookings Enstitüsü’nün geçen hafta yayımladığı “Evlerine dönecek gibi görünmüyorlar: Suriyeli mülteciler ve Türkiye ile uluslararası toplumun önündeki zorluklar” başlıklı raporda şu tespitlerde bulunuluyor:

“Bir Türk yetkilinin de ifade ettiği gibi ‘mülteciler (Türkiye’de) kalsa da Suriye’ye dönseler de kayıp bir kuşağa izin veremeyiz. Bu bağlamda, daha çok sayıda Suriyeli mülteciye ulaşacak bir programın geliştirilmesi ve kaynak bulunması için Türkiye ve (BM Çocuk Fonu) UNICEF arasında yakın işbirliği sürdürülüyor.

“Suriye’deki çocukların da çoğunun eğitim almadıkları düşünülürse, ülkenin geleceği Suriye dışındaki çocukların alacağı eğitime bağlı olabilir. Ancak eğitim sadece Suriye’nin geleceği açısından önemli bir mesele değil.

“Bu aynı zamanda bir güvenlik meselesi. Türk yetkilinin de ifade ettiği gibi, ‘eğitim fırsatları olmazsa bu çocuklar radikal ve terörist grupların kurbanı olma riski taşıyor’.”

Eğitim üzerinde kontrol yok

Hacettepe Üniversitesi’nden Murat Erdoğan da bu kaygıları paylaşıyor:

“Suriyeli çocuklar eğitim alsınlar da nasıl alırlarsa alsınlar diyemeyiz. Bu işin bir de güvenlik boyutu var. Türkiye’deki Suriyeliler içinde Esad rejiminden, IŞİD’den, başka örgütlerden kişiler de var.

“Bu eğitim çalışmalarını kimler, hangi amaçlarla, hani müfredatla yapıyorlar bilmiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı’nın bu konuyu takip etmesi lazım. Bunun da bir standardı ve sertifikası olması lazım. Şu anda var ama (Suriye okullarının) bazıları çok primitif, çok kendiliğinden oluşan kurslar. Normal okullar, normal yapılar değil. Dolayısıyla kontrolleri de çok kolay değil.

“Ayrıca diyelim bir çocuk okula gitti, ortaokul seviyesine geldi, o arada da Türkçe öğrendi. Biz bu çocuğu Türk okuluna alabilecek miyiz? Ya da üniversiteye nasıl, hangi mekanizmayla alacağız? Devletin çok ciddi bir kontrol mekanizması oluşturması lazım. Hem sertifikasyon konusunda hem de marjinalleşme ve radikalleşme konusunda.”

Türkiye’de daha fazla Suriyeli çocuğun eğitime erişimini sağlamak ve verilen eğitimin kalitesini artırmak amacıyla Milli Eğitim Bakanlığı ile UNICEF arasında bu hafta “İl Eylem Planları” imzalandı.

Şu an için sadece sekiz ille ilgili eylem planları mevcut. Ancak bunun Türkiye genelinde Suriyeli çocukların eğitimi adına atılacak adımlar için yol gösterici olması umuluyor.

BBC

adminadmin