Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 24-11-2012 18:20   Güncelleme : 24-11-2012 18:20

Öğretmene Verilecek En Güzel Hediye

Her değerin içinin hızla boşaltıldığı dünyada, hayla bir şeylere anlam yüklemeye direnenlerdenim

Öğretmene Verilecek En Güzel Hediye
Her değerin içinin hızla boşaltıldığı dünyada, hayla bir şeylere anlam yüklemeye direnenlerdenim.
 
Bugün “Öğretmenler Günü”, bir zamanlar ne kadar değerliydi bu meslek. Öğretmen Olmak. Tanıdığımız bildiğimiz dünyanın dışına açılan ilk kapı mavi önlüğü giyip, okul sıralarına oturmamızla başlardı çoğumuz için.
 
Henüz ilk okul yılımdı. Öğretmenler Günü diye bir şeyle karşılaştım. Özel günler, hediye paketleri, birine hediyenin nasıl verileceği hiç birini bilmiyordum. Ablam her zaman bu konularda benden daha hızlı olmuştur. Bir çiçek almıştı ve öğretmenine verecekti. Peki ya ben, ben ne götüreceğim öğretmenime dedim içimdem. Anneme gidip ağladım bir süre. Öğretmenler Günü bugün, herkes öğretmenine hediye götürüyormuş dedim. Annem kırmazdı bizi, pratikte bir insandı çoğu zaman. Hızlıca mahalle bakkalına gitti ve kısa süre sonra elinde bir kolonya şişesiyle geldi. Bunu götür öğretmenine, bu da hediye olur dedi. Biraz mırın kırın ettim, olur mu hiç, ablamın çiçeği var dedim. Annem o sorunu da hızlıca çözdü, evde bulduğu bir gazete kağıdına sarıp paketledi kolonyayı. Böylece biraz daha hoşuma gitmişti hediyem.
 
Ben acemice paketlenen kolonya şişemi, ablam da çiçekçiden yaptırdığı gülü aldı. Onun hediyesinin yanında benimkinin basitliği gözüme çarpıyordu ama napayım, bomboş gitmektense kolonya da hediyedir dedim ve beraber Ordu’ nun Fatsa İlçesi Çiçek Sokaktaki yokuşa uzanan evimizden birlikte çıktık. Yan evde oturan Züleyha yı da çağırdım dışarıdan. Her zaman beraber giderdik okula. Onun hediyesi yoktu. Aramıza yeni katılan arkadaşımız da olmuştu. Züleyha ların binasının ilk katında oturan kiracılarının kızları, adı daha önce duymadıklarımdandı. Babası öğretmenmiş eskiden, siyasi olaylardan dolayı atılmış meslekten, mahallede böyle konuşuluyordu. Züleyha da kiracılarının kızını çağırdı. Onun elinde de dikdörtgen şeklinde bir paket vardı, kutu sanıp içindekini sordum. Bu kitap dedi, babam en iyi hediye kitaptır dedi ve kendi kitaplığından bunu seçip paketledi dedi.
 
Her şeye rağmen gururluydum. Elimdeki hediyeyi çantama koymadan okula kadar taşıdım sevinçle. Sınıfımıza gittiğimizde herkes hediyesini sırayla öğretmene verdi.
 
O zamanlar dayımda öğrenciydi. Arada sırada evimize gelirdi. O günkü olaylar konuşulmuştu akşam ve dayım her zamanki gibi, bize hiç beklemediğimiz bir şey sordu. “Öğretmene verilen en güzel hediye nedir?” dedi. Çok üzülmüştüm, dayım bizim hediyemizi beğenmediği için bu soruyu sordu diye geçirdim içimden. Sonra başladık ablamla cevap aramaya, bir ablam cevap veriyordu bir de ben.
 
Ablam “çiçek” dedi.
 
Ben “öğretmeni öpmek en güzel hediyedir” dedim.
 
Kalem dedik, kitap dedik… dayım her seferinde cevapların olumsuz olduğunu başını sağa sola sallayarak belirtiyordu. Doğru cevabı bulma teleşıyla ablamla bir süre daha yarıştık. Sonra bizim yorulduğumuzu ve artık doğru cevabı bulma umudumuzun kaybolduğunu gören dayım sorusunu cevapladı. “Öğretmen için en güzel hediye, öğrencisinin başarısıdır.” dedi. Dayımın istediği cevabı bulamamıştık, gerçi onun için önemli olan cevap değil bizi düşündürtmekti, bunu da başarmıştı nitekim.
 
Şimdi yıllar sonra masalar değişti. Ben o öğrenci sıralarından, öğretmen masasına terfi ettim. Masama oturup öğrencilerime baktım, küçük bir köy okulunda öğrencilerimin bana getirdiği çam sakızı çoban armağanı hediyelerimi alırken mutluydum. Sonra sordum kendime “Bir öğretmen olarak bana verilen en güzel hediye nedir?” diye.
 
En güzel hediye belki de yıllar sonra o çocukların geriye bakıp, hatırlayacağı bir anıyla yüzünde oluşacak gülümsemeydi.
adminadmin