Kültür
Giriş Tarihi : 02-03-2022 17:17   Güncelleme : 03-03-2022 11:02

Osmanlı dönemi şehir ve kasabalarında sokak satıcıları

Hikayeyi biliyordum ama nota kısmını bilmiyordum. Ekte sunduğum fotolarda görülen notalar da neyin nesi demeyin, olayın özü şöyle:

Osmanlı dönemi şehir ve kasabalarında sokak satıcıları

Anadolu'da birisi İstanbul'a göç etmek istiyor. Ama iş öyle kolay değil. Hem çiftçiliği bırakmak için çiftbozan vergisi verecek, hem de İstanbul'da önce bir kefil bulacak, sonra da ne iş yapacağı, geçimini bu şehirde nasıl kazanacağı, bunun için ne tür bir meslek icra edeceğini ispat etmek zorunda. Neyse vatandaş çiftboçan vergisini verip İstanbul'a doğru yola çıkıyor. İzmit'i geçip İstanbul'a yaklaştığında (Anadolu'dan gelenleri Tuzla-Pendik civarında, Rumeli'den gelenlere Çekmece civarında) dur bakalım diyorlar. Nereye? -İstanbul'a. Ne yapacaksın, nasıl geçimini sağlayacaksın? -Süt satarak diyor. Nasıl satacaksın, bağır bakalım: (adam terbiye edilmemiş, köyde olur olmaza bağırdığı bir ses tonuyla) -SÜÜT diyor. Olmaaz diyorlar. (O zamanlar İstanbul'da evler ahşap ve en fazla iki katlı, sokak satıcılarının sesleri evin içinde adeta, yalıtım yok, yazın pencereler de açık. İçeride hasta var, yaşlı var, uyuyan çocuk var. Tam camın önünden geçerken adam böyle SÜÜT diye bağırınca evin içindeki  beyninden vurulmuşa döner. Eeee ne olacak? Tabi ki satıcının sesi terbiye edilecek). Sen şöyle geç bakalım, senin sesini terbiye edeceğiz diyorlar, terbiye ediyorlar. Şimdi bağır bakalım: -Süüüüüüt. Hah tamam şimdi oldu. Bu ses ahenkli, ince ve kibar, kulak tırmalamaz, senin işin tamam diyorlar. (Nihayetinde satıcı artık terbiye edilmiş bu ses tonuyla satış yapacak, sokaktan geçerken sütçü sütünü, bozacı bozasını, ekmekçi ekmeğini kendisine ait o mesleği temsil eden terbiye edilmiş bir sesle sokakları dolaşmaya başlıyor).

Velhasıl; artık sütçünün sesi çocuklara ninni gibi geliyor, yaşlıları korkutmuyor, hastaları yatağından hoplatmıyor. Şimdi İstanbul'a geçebilir, sütçülük yapabilirsin diyorlar.

İŞTEEEEE: SÜTÇÜ (VE DİĞER SOKAK SATICILARININ) FOTOĞRAFLARININ YANINDAKİ notalar bu sütçülük (ya da hangi işi yapıyorsa o işi) yapan kişinin nasıl bağırdığını/bağıracağını gösteren notalar.

Ahhh ecdat sen neler düşünmüşsün. Sen nasıl bir medeniyet örneği sergilemişsin? Nasıl ve niçin senden ve bu güzel eserlerinden nasipsiz kaldık.

Oysa bugünün modern dünyasında biz torunların olarak her gün kapının önünden geçen halı kilim kenarlarına dikiş atan overlokçunun teybe kayıtlı sesinden tutun da, (araba klaksonlarını saymıyorum bile), mahalle camiinin makamsız mevkisiz hoparlörden bağıran sözüm ona müezzininden çıkan mekanik seslere o kadar alıştık ki, seni ve ortaya koyduğun medeniyeti unuttuk gitti...

Fotoğraftaki satıcılardan sütçüyü, bozacıyı, simitçiyi sesleri ile 1970'lerin İstanbul'undan hatırlıyorum. Bakalım sizler ne hatırlıyorsunuz?

Prof. Dr. CEVDET YILMAZ – Ondokuz Mayıs Üniversitesi- Eğitim Fakültesi - Türkçe Ve Sosyal Bilimler Eğitimi Öğretim Üyesi

Recep YAZGANRecep YAZGAN