Geç oldu ama bir madde daha ekler misiniz?
Madde: “Baro seçimlerinde milletvekili seçimlerinde uygulanan (her kesimin temsilini sağlayacak.) Nispi temsil çoğulculuk sistemi uygulanır.”
Avukatların meslek örgütü Barolar onun üst kurumu Türkiye Barolar Birliğidir. Avukatlık yasasının değiştirilmesi doğal mecra-ı dışında son bir iki aylık tartışmaların akabinde aniden olmuş gibi yansıtılıyor insanlara. Fakat doğru olan bu değil. Bu siyasi mülaza ile iş tutan bir kısmın algı oyunu sadece. Barolarda ki eskimişlik ihtiyaca cevap veremezlik çok uzun zamandır herkes tarafından bilinmektedir. Buna rağmen Baroların bunu düzeltme yönde herhangi bir çalışması olmamıştır.
Meclis de kanun aşamasına geçirilince garip bir şekilde akıllarına gelmiş yine her zaman ki gibi suçlamalar, doz arttırılıp Meclisi cezaevine benzetmelere kadar gidilmiştir.
Bu aşamaya gelinene kadar Barolara rağmen ellerinden geleni yapıp görüşlerini gerek sosyal medyada paylaşan gerekse yazılı olarak barolara ileten, bu yönde girişimlerde bulunan meslektaşlarımız da olmuştur onlar ayrı.
Bunlardan en önemlisi HUDER Başkanı Av.Hüseyin Kaya’nın öncülüğünde 2015 yılında avukatlar gününde her ilden bir temsilci avukatın Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan ile Külliye de görüşmesidir. Bu Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa bir Cumhurbaşkanın avukatlarla teması onları kabulüdür. O zamana kadar hiç bir Cumhurbaşkanının avukatlarla bu yönde görüşmesi olmamıştır. (Ne hikmetse bundan hiç bahsetmez her fırsatta Cumhurbaşkanına saldıranlar!)
Görüşmede her ilden gelen temsilci avukatlar sistemin eskimişliğini, ihtiyaca cevap veremezliğini, yeni düzenlemeler yapılması gerektiğini Cumhurbaşkanımıza arz etmişti. Cumhurbaşkanımız da en kısa zamanda bu konuda ilgili yerlerin çalıştırılacağı bilgisini kendilerine vermişti.
Ancak Türkiyenin iç de ve dış da düşmanı çok o nedenle gündemi hızlı bir şekilde başka şeyle yer değiştiriyor. Darbe girişimi, Fetocular, sınırda ki tehditler vs. o ara çıktı. O sebeple avukatlık kanunu arka sıralarda kaldı.
Şu an gündeme gelmesini Ankara Barosunun Diyanetin açıklamasına vermiş olduğu insanların iman ettikleri değerlere “çağlar öncesinden gelen ses” deme ilim tahsilli cehaletini içeren cevabına bağlamaya çalışanlar olsada doğru olan bu değildir. Değişiklik ihtiyacı zaten herkes tarafından bilinen kabul edilendi.
Peki kanunda neler var? (Bir kısmı teklif aşamasında bir kısmı kabul edildi.)
Hepsini yazmak mümkün değil en önemlisi; Kanunda delege sayısını belirleyen oran düşürülüyor. Böylelikle baroda etkin olan seçimlerde başarılı olanların etkinliği azalacak. Bu sayede yıllardır oy kullanıp, aidatlarını verip söz sahibi olamayan başka görüş de ki meslektaşlarda Baro yönetiminde etkili olabilecekler. Özellikle Büyük Şehirlerde (İstanbul, Ankara, İzmir vs.) çoklu baroya geçiliyor.
Her yeni düzenleme gibi Çoklu baronun da genelde neler getirip neler götüreceğini şimdiden tahmin edebilmek mümkün değil.
Yine de her ne kadar çoklu baroyu desteklemesem de bizi halen hazırda avukatlara hiç bir fayda sağlamayan ve maalesef böyle bir kaygısı da olmayan baroların bu hallerinden daha kötüye götürmeyeceğini görebilmek zor değil.
Başa gelip kanunun hazırlanmasında makul olanı söylersek; Avukatların, Baroların, konu üzerinde çalışan akademisyenlerin ortak çalışmasıydı evet yargısal faaliyette ciddi önem arz eden Savunmayı ilgilendiren bir durum çünkü.
Lakin baroların bu konuya ilgisizliği, istişare becerisi gösterememeleri ya da göstermemeleri, işi başka mecralara çekmeleri nedeniyle bu şekilde olamadı ne yazık ki. Halen de bu tutumlarından vazgeçmiş değiller.
Burada basit bir şeyden değil, İkiyüz bin kişiyi ilgilendiren bir düzenlemeden bahsediyoruz. Bu zamana kadar konu ile ilgili her hangi bir çalışma, değerlendirme en azından meslektaşların yönelimini öğrenmek için anket yapabilecek durumda olup yapmayan, avukatların saygın bir meslek icra edebilmesi, ekonomik durumlarının artırılıp mesleklerini icra ederken önlerinde ki engellerin kaldırılmasına yönelik hükümlerin yer almasını sağlayacak meclis görüşmelerine gitmeyip (bazıları) tüm iletişim kanallarını kapayan Baroların sonrasında anayasal hakları olan yürüyüş haklarını kullanmasını meslek adına bir şeyler yapmak olarak yorumlayamıyorum ne yazık ki.
Şu anda da yapılan görüşmeler de Meclisi provoke etmelerinin bize güç kazandırmadığı aksine gücümüzü kırdığı açıktır.
En azından şimdiden sonra söz konusu Baro Başkanlarının siyaseti siyasetçilere bırakıp görüşmelere (TBB temsilcisi zaten içerdeyken) ya hepimiz gireriz ya hiç birimiz girmeyiz vs. polemiklerinden uzak şekilde asıl görevlerini yapmaya çağırıyoruz.
Biz bunları zamanında konuşmayıp (konuşanlarda değerlendirilmediğinden) şimdi konuşa duralım kanun tamamlanıp çıktı bile.
Hayırlı olsun tüm meslektaşlara ‘Çoklu Baro’.
Saygılar.