Çorba kaşığını karşısındakinin ağzına uzatabilen sevgi, barış ve kardeşlik için çarpan yüreklere…
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine:
"Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" Bakın göstereyim demiş, ermiş.
Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. “Ermiş bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler.
Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine "şimdi" demiş ermiş, "sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe."
Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun" deyince, her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş.
Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan "işte" demiş ermiş, "kim ki gerçek sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse, o aç kalacaktır ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır şüphesiz ve şunu da unutmayın, gerçek pazarında alan değil, veren kazançtadır daima."(1)
Hikâye bu ya “gerçek veya tasarlanmış olayları anlatan düzyazı.”(2)
Dilerseniz bizlerde bu hikâyenin içinde ki yerlerimizi teker teker alalım. Bu ülke bizim evimiz, çorba yer altı yer üstü her türlü kaynağımız. Sofranın etrafında ki bizler bu ülkenin çocukları kardeş. Sofraya gelecek çorbayı (yemeği) yiyecek olan hepimiz. Hal böyleyken masada ki çorbayı paylaşmayı bırakın masamıza çorba getirmek için çalışan devlet büyüklerine çevreciliğin “ç” sini barındırmayan partizan hareketlerle saldırmak kendi kendimize kendi geleceğimize saldırmakla eştir ki bunun mantıkla, samimiyetle bağdaşır hiçbir yanı yoktur.
Düşman düşmanlığında içimizden taraf ayırt etmiyor. Düşman bu ülkenin topraklarında yaşayan herkese düşman.
Bu kadar düşmanın arasında beka mücadelesi veren ülkemize tek destek ise sadece biz. Öyle ise ülkemizin geleceği için kendi beynimizle düşünüp, provokatörlerin oyununa gelmeden birbirimizi yemek yerine sofrada ki çorbayı birbirimize yedirmekle uğraşalım.
Sevginin sadece sözünü edenlerden değil, onu gerçekten yaşayan, gerçek pazarında gerçek kazananlardan olmak ancak bu şekilde mümkün.
Vakit ev içi kavgalarımızı bir tarafa bırakıp, öncesinde çorbanın soframıza gelmesine engel olacak hareketlerden uzaklaşmak, sonrasında çorba kaşığını karşımızdaki kardeşlerimizin ağzına uzatıp onlar doyarken bizlerin de doyacağı onlar doymazsa bizlerinde doymayacağı bilinciyle onların elinden kendimizi, bizim elimizden onları doyurmanın vaktidir.
Yunus Emre’nin yıllar önce çok güzel ifade ettiği gibi; “ Bölüşürsek tok oluruz, Bölünürsek yok oluruz.” Hayırla kalın…
Zuhal KURTYEMEZ
Kaynak:
(1)(https://onedio.com/haber/her-birinden-ayri-ders-cikaracaginiz-16-bilgelik-hikayesi-560967)