Barolar ile ilgili tartışmalar son sürat devam ederken biz de bir kaç kelam etmek isteriz müsaadenizle...
Şu an söz konusu yasa ile ilgili ciddi kaygıları olduğunu dile getiren Barolar sizinle benzer kaygıları taşımakla birlikte bunlara ek olarak şu an ki ve (yasa değişmez ise) gelecek de ki yönetiminiz konusunda ciddi kaygılarımızın olduğunu da söylemek isteriz. Halen hazırda ki tutumunuz maalesef bu kaygılarımızı destekler yönde.
Çok değil yakın geçmiş de;
•Seçim akşamı gece geç saatte CHP adayından talimat bekliyoruz diye baro mekanından tweetler atmanız...
•Hendek terörü ve sınır ötesi harekatlarında yapmış olduğunuz açıklamalar...
•Diyanet İşleri Başkanının açıklamasına cevap verirken (Ankara Barosu) aydın sorumluluğu gözetmeden, bulunduğunuz ülkede ki inanan insanların inançlarını aşağılamaya çalışmanız...
(Çalışmanız çünkü siz aşağıladınız diye biz inananlar aşağılanmayız!)
•Ruhsat törenlerinde terör bildirilerine sessiz kalmanız...
•Kuruluş amacınıza aykırı her seçimde kurumsal olarak sol partilerin yanında görev yapıp bunu da gayet rahat bir şekilde ilan edip, HDP ile 23 Nisan özel programı düzenleyip... vs. halen siyaset yapmadığınızı iddia etmeniz...
• Ankara Barosun da bulunan çalışmalarının neler olduğunu, neye hizmet ettiğini bilmediğimiz LGBT Komisyonu...
•Avukatlar inancı gereği taktığı baş örtüsü nedeniyle duruşmalardan atıldığında onların haklarını savunmamanız...
•Daha da ileri gidersek 1970’li yıllarda zaten başörtüsü yasağının siz Barolarda başlatılması...
•Yıllarca sizden farklı görüş de olan meslektaşlarının da yönetimde yer almasını sağlayacak nispi temsil sistemi talebimizi değerlendirmeye dahi almamanız... vs. halleriniz üzülerek söylemeliyiz ki
bizi sizinle ilgili ciddi kaygılara götürüyor.
Sakın yanlış anlaşılmasın bizim istikrarlı bir şekilde savunup her fırsatta dile getirdiğimiz görüş;”Nispi temsil sistemi”.
Diğer bir ifade ile Çoklu Baroyu savunmuyor bilakis sakıncalı buluyoruz.
Lakin sizin savunma adına söylediklerinizin de gerçekliği olmadığını, büyük çelişkiler barındırdığını belirtiyoruz.
Şöyle ki;
Üç büyük baro (İstanbul, Ankara, İzmir) olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini “Tek Adamlık” rejimi olarak adlandırdınız. Sizin görüşünüz budur kabul etmesek de saygı duyarız onda şüphe yok tamam.
Tamam da her fırsatta objektif tarafsız değerlendirme yaptığınız iddiasında olan sizler barolarınızın delegasyon, yönetim ve denetim kurullarının başkanın listesinden oluştuğunu bunun asıl “tek adamlık” olduğunu neden söylemiyorsunuz hiç? Tarafsız ve objektif yaklaşım iddianız bunu da söylemenizi gerektirmez mi?
Oysa ki bizim yıllardır ısrarla talep ettiğimiz Barolara şeffaflık getirecek “Nisbi temsil" sistemine geçilmiş olsaydı ismi anılan kurullarda bütün görüşler temsil edilir bunlar üzerinde denetim mekanizması kurulmuş olur yönetiminiz de ki “tek adamlık” sisteminden çıkılırdı.
Ama yok neden çünkü demokratik ve çoğulcu bir sistem olan Milletvekilliği seçimlerinde uygulanan, her listenin seçimde aldığı oy oranında kendi meslek örgütünün seçilmiş organlarında temsilini sağlayan Nispi temsil sistemi halen yok da ondan.
Bilindiği üzere Barolar kamu kurumu niteliğinde demokratik olması gereken kurumlardır. Ne var ki şu andaki üç büyük Baronun yönetim kadroları ve karar organları, gerçekte demokratik dünya görüşüne sahip değiller. Bunu anlamak için çok zeki olmaya gerek yok sadece beyanlarına ve eylemlerine bakmanız yeterli.
Durumunuz aşikarken yasa koyucu eleştirmeniz manidar.
Yasayı onayladığım anlamı çıkmadan şunu da ifade etmek isterim; Yasa koyucu kimse baro kurmaz ise gelip baro kurmayacak yani ortada bir dikte yok, baro kurup kurmama iradesini yine avukatlara bırakıyor. Yasa da bu yönde bir dayatma var gibi yazıp çizenlerin olduğunu görünce bunu da söyleme ihtiyacı hissettim.
Ortada bir dayatma ve talimatın varlığından bahsedilirse İstanbul Barosu Başkanı zaten onda size fırsat vermez merak etmeyin!
Nihayetinde Cumhuriyet tarihinde ilk defa Avukata talimat verme cüretini gösteren Baro Başkanıdır kendisi.
Molierac; “ Avukatlar tarih boyunca köle kullanmadılar ama hiç bir zaman efendileri de olmadı.” Sözünü, Avukatın konumunu hiçe sayarak.
Son olarak (bir çok meslektaşımla hem fikir olduğumuz) şayet çoklu baro sistemi kabul edilirse (öyle görünüyor) avukatlara hiç bir baroya üye olmadan da avukatlık yapma imkanı getirilmeli. Çünkü; “Barolar örgütlenme özgürlüğünün bir gereği ise örgütlenme özgürlüğü hiç bir örgüte üye olmama özgürlüğünü de” barındırır.
Saygılar.