Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 15-05-2017 08:43   Güncelleme : 15-05-2017 08:43

Benim Çağrım Fetö’cülere

Tekrar nerden başladı bilmiyorum ama, FETÖ soruşturmalarında sınırların korunamadığını ve yargı teşkilatının doğru bir yol haritası ile hareket etmediğine ilişkin iddialar havada uçuşmaya başladı.

Benim Çağrım Fetö’cülere

En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim.

Bu tartışmalar içinde suçlanacak son kurum yargı teşkilatıdır. 

En başından itibaren kamu düzeni üzerindeki tehlikenin kaldırılması ve çetenin tasfiyesi konusunda en tutarlı iş planı yargıya aittir.

FETÖ konusundaki en temel zaafiyet istihbarat zafiyetidir. 

Şeytanlar ordusunun uzun bir dönem izlemeden çıkarılması ve hatta izleme konusundaki veri tabanının bunlara emanet edilmesi nedeniyle ciddi bir istihbarat zaafiyeti olduğu anlaşılıyor.

Kamu düzeni bakımından oluşan tehlike nedeniyle el yordamıyla işler ayakta tutulmaya çalışılıyor.

Dünyanın en gizli en karanlık örgütünü, legal şemsiye altında yürüyen faaliyetlerinden yola çıkarak çözmeye çalışmak mümkün değil elbette.

Ancak bir başlangıç noktasına ve bir sınıra ihtiyaç var.

Herkes doğru sınır çizilmesinden bahsediyor da o sınırın nasıl çizileceği konusunda hiç kimsenin bir önerisi yok. 

Bir defa bu işin adını koyalım.

Bu mücadele bir istihbarat mücadelesidir.

Devlet kurumlarının birçoğunda yaşanan zaafiyete rağmen, yargının duyarlılığı ile işler ayakta duruyor.

İki taraflı davrananların, sorumluluğu yargı üzerine atıp aradan sıyrılmaya çalışması, kusura bakmasınlar küçük kurnazlıktır. 

Yargının çağrılara ihtiyacı yok. 

Haaa…

Yargıda hatalı işler olmuyor mu, ya da olamaz mı?

Tabii ki de oluyor ve daha da olacaktır.

Ancak yaşadıklarımız bize gösteriyor ki; yargı olan veya olabilecek istismarları kendi prosedürü içinde çözme kabiliyetine ve kararlılığa sahip.

Bugün yargıda bir tek Bylock kullanıcısı çalışmıyor.

Örneğin, yükseköğretimde Bylock nedeniyle görevine son verilen kaç kişi var, bir de onu sorun bakalım.

Veya;

Bylock nedeniyle hakkında işlem yapıldığı halde halen görevine devam eden kaç kişi var?

Dönün bakın devletin diğer kurumlarına. Yargı tarafından gösterilen duyarlılık başka hangi kurumda var?

Mücadelenin elbette bir de stratejik tarafı var.

İşin stratejik boyutuyla ilgili karar almak kesinlikle yargının işi değil, siyasetin ve devletin işi.

Devlet kurumlarının bu mücadeleyi üç aşamalı olarak planlaması gerekir.

Birinci aşama; kamu düzeni için oluşabilecek tehditleri temizleme aşamasıdır.

Yeni darbe toplumsal karışıklık gibi riskler varsa, armudun sapından ve üzümün çöpünden hiç kimse söz edemez.

Birinci aşamada, örgütle ilişkili olduğu kuşkusu olanlar hakkında müsamahakâr davranılmasını istemek büyük yanlış olur.

Sonraki aşamalardan söz etmek için öncelikle bu şeytanın örgütünün yeni bir darbe veya toplumsal karışıklık çıkarma potansiyelinin tamamen ortadan kalkmış olması gerekir.

Bu alçakların kamu düzenini tehlikeye düşürme potansiyeli tamamen ortadan kalktığında sonraki aşamalara geçilir.

Bu örgütle ilişkili olduğu şüphesi altında olan herkes de, bu örgütün tehlike yaratma potansiyeli tamamen ortadan kalkmadan işlerin normale dönmeyeceğini bilmeli ve rahat etmek istiyorlarsa bu örgütün çökertilmesi için en az devlet kuvvetleri kadar mücadele etmelidir.

Hepimiz FETÖ soruşturmalarının genişlemesinin bazı haksızlıklara neden olacağını konuşuyoruz.

Soruşturmaları yürütenlere çağrıda bulunuyoruz da, hiç kimse bu örgütle zayıf ilişki içinde bulunanlara örgütü çökertmek için harekete geçme çağrısında bulunmuyor.

FETÖ’cü olmadığı halde FETÖ ile ilişkilendirilenler, FETÖ sözcüsü gibi devlet kuvvetlerine saldırmak yerine kendisini bu duruma getiren alçaklarla mücadele etmeli.

Bugün bu kadar geniş bir kitle kendini şüphe altında hissediyorsa bunun birinci sorumlusu Pensilvanyalı şeytanın ordusudur.

Tehlikenin zamanında farkına varamayanlar olabilir. Tehlikenin farkında olmakla birlikte davranışlarının örgütle ilişki sayılamayacağını düşünenler de olabilir.

Bunların hepsi bugün kendisini şüphe altında da hissedebilir.

Bugün şüphenin kaynaklarından olan legal şemsiye altındaki faaliyetlere izin, lisans veren veya bu izin ve lisansları zamanında sonlandırmayan devlet kurumları ile kamu görevlilerinin sorumluluğu da olabilir. 

Ancak yaşanılan stresi ortadan kaldırmanın yolu, bu alçaklar örgütünün tasfiyesi için el birliği ile mücadele ederek işleri normale döndürmeye çalışmaktır.

Yürütülen mücadeleyi itibarsızlaştırarak, hainlere cesaret verip alan açarak işler normale dönmez.

Devlet kurumlarının da, işlerin daha da kötüye gittiği intibaı verecek davranışlardan kaçınması ve küçük küçük de olsa normale dönüş için adımlar atarak bu normalleşme sürecini hızlandırması gerekir.

Yaşar BAŞ

adminadmin