Genel
Giriş Tarihi : 18-10-2018 12:24   Güncelleme : 18-10-2018 12:24

Gazeteci Yazar Şükrü Sak MAZLUMDER Cezaevi söyleşilerinde Konuştu

​MAZLUMDER Cezaevi Komisyonu tarafından gerçekleştirilen “Cezaevi Söyleşileri”nin 37.’sinin konuğu Gazeteci yazar Şükrü Sak oldu.

Gazeteci Yazar Şükrü Sak MAZLUMDER Cezaevi söyleşilerinde Konuştu

MAZLUMDER’in “Cezaevi Söyleşileri” 1998 yılında hakkında yürütülen ve bir müddet tutuklu kaldığı bir yargılamanın 13 yıl sonra onanması sonucu Nisan 2011 yılında tekrar cezaevine giren, girdiği Bolu F Tipi Cezaevinde Salih Mirzabeyoğlu ile aynı havalandırmayı paylaşan Gazeteci Yazar Şükrü Sak’ın katılımı ile gerçekleşti.

Örgütsel kitap okumak", "DGM önünde fotoğraf çekmek", "Derginin yasal temsilcisine yasal yollardan dergi göndermek" gibi suçlamalarla! 28 Şubat yargılamaları sürecinde tutuklanarak cezaevine atılan, 25 Ocak 2000 yılında gerçekleştirilen "Noel Baba" operasyonunda yaralanan Şükrü Sak, mahkeme kararı kesinleştikten sonra 2011 yılında tekrar başlayan 3 yıllık cezaevi hayatından sonra tahliye edilmişti.

MAZLUMDER Genel Sekreteri Av. Kaya Kartal’ın giriş ve selamlama konuşmasının ardından sözlerine 28 Şubat sürecine dair değerlendirmeleriyle başlayan Şükrü Sak, 28 Şubat darbesinin diğer darbelerden farklı olarak tabanı da hedef aldığını, 28 Şubat meselesini her Müslümanın kendi meselesi olarak görmesi gerektiğini, her Müslümanın kendi inancının, tarihinin, mücadelesinin muhasebesini yapması gerektiğini söyledi.

Hukukun Türkiye’de gücü eline geçirenin kullandığı bir sopaya dönüştüğünü söyleyen Sak, hukukun olmadığı yerde adaletin olamayacağını, adaletin ise hakkı yerine koymak anlamına geldiğini belirtti.

28 Şubat yargılamalarının özelliklerinden birinin de işkenceli yargılamalar olduğundan bahseden Sak “O dönem işkence bir resmi devlet politikasıydı. Gözaltına alınan neredeyse bütün siyasi mahpuslara işkence ediliyordu. Avrupa Birliğinden bir heyet bulunduğumuz emniyeti ziyarete gelmişti. Bu nedenle biz gözaltında iken onlar gelecek diye ciddi bir temizlik yapılmış, işkencenin izleri silinmeye çalışılmıştı. Ancak heyetteki kişiler gözaltında bulunanlarla da görüşmeye başladılar. Biz de bizimle görüşen heyete bütün olanları, nasıl işkence gördüğümüzü anlattık. Heyet gittikten sonra bize işkence eden bir polis o zaman bize: ‘Bizi gavura şikayet ettiniz, Müslüman Müslümanı gavura şikayet eder mi?’ demişti. Acaba kendisine hiç şu soruyu sormuş mudur: ‘Müslüman, bir insana işkence eder mi?’ sözleri ile yaşadıklarını anlattı.

İşkenceye ve kötü muamelenin faili isterse Müslüman olsun bütün insanların ve özelde Müslümanların işkenceye karşı çıkması gerektiğini, zira işkencenin insan benliğine yönelik bir saldırı olduğunu belirten Şükrü Sak, ne yazık ki 28 Şubat döneminde işkencenin sıradanlaşmasını yine yaşamış olduğu şu anısıyla anlattı: “DGM’de yargılandığımız bir duruşmaya gitmiştik. Gözaltında yaşadığımız işkenceleri bütün tafsilatı ile hakime anlatarak soruşturma sürecinin ne kadar hukuka aykırı yürütüldüğünü açıklamaya çalışıyorduk. Rahatsız olmuş olmalı ki hakim: ‘Uzatmayın artık’ deyince bir arkadaşımız ‘Siz yoksa işkenceyi mi savunuyorsunuz? Bunları normal olarak mı görüyorsunuz?’ deyince hakim ne diyeceğini şaşırmıştı.”

İrtica söyleminin tehdit olarak kırmızı kitaba eklenmesinin ardından dönemin yargı görevlilerinin bir konferansta toplanarak asker yetkililerden brifing alması gibi tarihe kara leke olarak geçen yaşanmışlıkları da hatırlatan Şükrü Sak, sonrasında gelişen gözaltılar, yargılamalar ve verilen cezalarla etkileri yıllarca sürecek olan onlarca hukuksuzluğa imza atıldığını belirtti.

F tipi cezaevlerinin sürecinden de bahseden Şükrü Sak, Türkiye’de cezaevlerini ikiye ayırdı. F tipi öncesi ve sonrası olarak yaptığı ayrımda “O dönemde F tipi cezaevine geçebilmek için cezaevlerinin terör yuvası olduğu şeklinde yalan propaganda başlatıldı, Bundan sonra F tipleri yapılmaya başlandı. Bizim ‘Tabutluk’ olarak adlandırdığımız 2-3 kişilik koğuşlara konulan ağırlaştırılmış müebbet mahpusları tek başlarına bırakılarak yoğun bir tecrit altına alındılar. Güya sosyalleşme dedikleri etkinliklerde bu mahpusları tek başlarına havalandırmaya çıkarıyorlardı. F tipleri insanın onurunu inancını, şahsiyetini hedef alan cezaevleridir, amaç siyasi mahpusları diri diri mezara gömmek, yıldırmaktır” Sözleriyle F tipi cezaevlerinde uygulanan tecritten bahsetti.

ZULÜM BİZDENSE BEN BİZDEN DEĞİLİM

Noel Baba adı verilen mahpuslara yönelik operasyonu bizzat yaşadığını belirten Şükrü Sak, Salih Mirzabeyoğlu’nun mahkemeye çıkacağını söylemesine rağmen kasıtlı olarak operasyonun yapıldığını, operasyonda gerçek silahların kullanıldığını, medyada isyan diye gösterilen şeyin aslında yalan olduğunu zira operasyona 3 gün önceden kimlerin katılacağı, neler yapılacağı gibi hususların yazışmalarının daha sonra ortaya çıktığını belirtti. Buna rağmen isyan isnadı ile yargılanan birçok mahpusun olduğunu da belirterek yaşanan hukuksuzluğu dile getirdi.

28 Şubat yargı kararlarının halen yürürlükte olduğunu, bu nedenle bu hukuksuz dönemin etkilerinin ortadan kaldırılması için mücadele etmek gerektiğini, bu konuda MAZLUMDER’İN adeta bu dönemin mazlumlarının feryadını ortaya koyduğunu belirten Şükrü Sak, “Zulüm bizdense ben bizden değilim” hassasiyetini bütün Müslümanların gözetmesi gerektiğini, zulme ses çıkarmamanın en büyük kötülük olduğunu belirtti.

Gündemde olan af tasarısı ile ilgili de değerlendirmelerde bulunan Şükrü Sak, devletin sadece kendisine karşı işlenen suçları bağışlayabileceğini, adli suçların bağışlama konusu olamayacağını belirtti. “Adeta suç makinesi olan bir insanı alıp alıp bırakan devlet, hiçbir zaman siyasi mahpuslara yönelik lehe bir düzenleme yapmamıştır, cezanın bir amacı da ıslah idiyse adli mahpuslara yönelik affedici tutum sorgulanmalıdır” diyen Şükrü Sak, af ve infaz indirim yasalarındaki hakkaniyete aykırı tutuma dikkat çekti.

adminadmin