Analiz
Giriş Tarihi : 29-06-2019 10:52   Güncelleme : 29-06-2019 10:52

​İktidar Evvelâ İnsana Yatırım Yapmalıydı

İktidarın, Türkiye’nin son elli yılının en azami yol, tünel, inşaat, baraj, gölet, iktisadî hamlelerine ve dış güçlerin ekonomik saldırıları karşısında yıkılmamak için elden geleni yaptığına kimse itiraz edemez. Fakat iktidarın temelli bir kültür ve insan politikası oluşturamadığı acı bir gerçek. Uzun uzun düşünülmesi gereken budur.

​İktidar Evvelâ İnsana Yatırım Yapmalıydı

Kültürde popülizme, yâni kolaycılığa kaçtı. Kültürün sathi tarafıyla uğraşıp popülist bir görüntü verdi. Geçici bir avuntuydu bu… Hedeflediği toplumu ve insan tipini dipten derinden kuşatan, inşa eden bir kültür ve eğitim politikası geliştiremedi ve hayata geçiremedi.                                               

Modern ve seküler usullerle güya İslâm kültürümüzü taşımaya çalıştı. Temelli ve kararlı olmayınca hedef ittihaz ettiği insan ve toplumu kalbinden ve dimağından kuşatamadı. Savruk, samimiyetsiz ve popülizmin kıskacındaki insan böylesine gevşek bir kültür politikası karşısında çabucak dağılır ve dolayısıyla bağlılığını kaybeder.                                             

Türkiye’de maalesef kültürün iktidarından bahsetmek mümkün değil. Tabii ki kültürü modern anlayışla değil, İslâmlaşmış kültür değerlerimizle anlamalıyız. Bunun daha üst mânası hayatımızı bir baştan bir başa maddî ve mânevî olarak kuşatması gereken İslâm medeniyetidir. Bugün Türkiye’de bu mânada kültür ve medeniyet değerlerimizin hâkimiyeti çok cılızdır. Var olanlar folklorik, turistik ve müzelik mahiyette bir değer olarak yanımızda yönümüzde yer alıyor. Fakat hayatımızı, düşüncemizi, ahlâkımızı yönlendirmesi bakımından tesiri son derece çok az. Çünkü modern seküler bir dünya salgın hâlindedir ki, iktidarın gücünü kırmaktadır.                                                                                                   

Milletin, üzerinde ittifak ettiği zihnî ve irfanî hâkimiyeti sağlayan bir kültürün iktidarı hem birleştiricidir, hem de millet ve iktidar arasındaki uyum açısından önemlidir. Tarihimiz bunun örnekleriyle dolu. Cumhuriyet Batılılaşmasında bu uyum yok oldu. Dayatılan kültürel iktidar aynı zamanda seküler devletin siyasî iktidarıydı.                                                                                                              

Seküler rejimin kültürel hâkimiyeti kırılamadığı için, niyet hâlis de olsa günümüzdeki siyasî iktidarla Müslüman millet kültürünün tam bir mutabakat içinde olduğunu söylemek zor. Tarihimizdeki gibi ideal bir siyasî ve kültürel iktidar uyumu henüz sağlanmış değil.   

YOL, TÜNEL, BARAJ TAMAM; İNSANA YATIRIM YOK

Bu hâliyle Türkiye’de yol, su, elektrik dışında çok şey değişmemiştir. Ahlâksızlık ve lümpenlik alabildiğine gidiyor. Câmiler ve başörtüsü serbest. Fakat iktidarın söylemi ve vaad ettiği Müslümanca ve hakça bir düzen hayatın bütün cephesine hâkim kılınamamıştır. Özellikle lise ve üniversite de dâhil gençlik kitlesinde yozlaşma son sürat…

Bütün olumsuzlukların müsebbibi elbette iktidar değildir. Her ahlâksızlık ve yozlaşma bu iktidar döneminde başlamıştır diyemeyiz. En az yüzelli yıldır sürüp gelen, Kemalist Cumhuriyet iktidarlarıyla da kökleştirilen olumsuzlukların üstesinden gelmek kolay olmasa gerek. 

Milletçe desteklenen iktidarın kendisinden beklenen sosyal, ahlâk, kültür, eğitim ve gençlik mevzularında radikal kararlar alamadığı bir gerçek… “Eski Türkiye” nin sosyal ve kültürel yozlaşma kaynaklarını kurutamamıştır.  Eğitime, aileye, gençliğe zarar veren ve dünyanın her yerinde görüldüğü üzere yozlaşmayı, suç işlemeyi artıran liberal, hürriyetçi anlayış ve hayata müdahalede zayıf kaldığı da bir gerçek… 

“Küresel” modern- kapitalizmin karşısında ayakta durmanın zorluğu bilinse de, dayanıklı olmak için radikal kararlar gerekli… Fazla demokrasi ve Avrupa Birliği kriterleri bu toplumu yozlaştıran en önemli saiktir. İktidar yanlış olan her şeye müdahale etmelidir. 

Yozlaşmanın merkezi olan televizyon dizilerine, üniversitelere ve ahlaksızlığı iş edinen her müesseseye, derneklere, faaliyetlere ve her yanlışa kanun gücüyle engel olmalıdır. Bunlar yapılmadığı müddetçe yozlaşmayı önlemek mümkün değil.  

Hülâsa ifadeyle Cumhuriyet Batılılaşmasının hedef tayin ettiği Avrupa modernleşmesinin neticesi olarak Türkiye’de toplum ve devlet düzeninin sekülerleşmesi mukaddesatçı-muhafazakâr iktidara rağmen ilerlemeye devam ediyor.  İktidar, ilkelerinde (o ilkeler Müslüman Türkiye’nin dâvası ve dirilişi ise şayet) kararlı ve radikal olmalı… 

Ahmet Doğan

adminadmin