Analiz
Giriş Tarihi : 01-05-2018 11:34   Güncelleme : 01-05-2018 11:34

Seçim öncesi Gülen’in Gözden Kaçan Gizli Talimatları

Seçim öncesi Gülen’in Gözden Kaçan Gizli Talimatları

2004 yılında yazmış olduğum Fetullah Hoca’nın Şifreleri isimli 1. Kitabımda, FETÖ’nün taktikleri ve sinsi planlarını detaylı bir şekilde anlatmıştım. Aradan geçen zaman zarfında unutulmuş olan FETÖ’nün taktik ve sinsi planlarını, FETÖ’nün şifreleri olarak yeniden gündeme getirmek ve sunmakta ciddi faydalar var diye düşündüm. 

Ticari, siyasi, vakıf ve dernek kuruluşlarında önemli olan üç ana kural vardır. Bir: Kalifiye elemanlar. İki: Finans (ana sermaye.) Üç: Mükemmel bir projedir. 

FETÖ’nün bu hususta ilk attığı adım, Milli Eğitim ve üniversite camiası içinde kendi felsefesine uygun yetiştirdiği elemanları hazırlamak. İkinci adım: Hazırladığı bu kadroları devletin içerisinde kamu kurumlarına kademe kademe ve sessizce yerleştirmek. Üçüncüsü ise: Ciddi Finans elde ederek para problemini kökünden halletmek. 

Bunları tamamladıktan sonra Dördüncü adım olarak: Siyasilere bu mavi boncuğu göstererek, onlara yavaş yavaş yaklaşıp, bu başarılarını parlatıp onlara ulaşmak ve yanına çekmek, yani onları da kendine bağımlı hale getirmek. 

Bakan, Başbakan hatta Cumhurbaşkanı bile olsa kendini onlara takdim ederek kullanılacak şekilde sunup, aslında onları kullanmayı planlamaktır. 

Özal’dan başlayarak, Tansu Çiller, Süleyman Demirel hatta Ecevit ile dahi temaslarında elindeki bu çocukların başarılarını, dünya çapında elde edilen ödülleri, onların gözünü boyamak için onlara sunarak, bu önemli siyasilerin desteğini de alarak adeta onları da bu işin içinde kullanıp, örgüte meşruiyet kazandırmıştır. 

FETÖ’nün bu niyetini ilk sezdiğim zaman, zapt edilemez ve önlenemez bir hırsla, tek adam olup örgütün tamamını yönetmeyi ve kendisine hiç kimsenin itiraz etmesine fırsat vermediğini ve eleştiriye kapalı olduğunu gördüm. Bu işi devlete ihbar etmek ve FETÖ’nün elinden bu gücü almak gerekliliğini hissettim. 

1966 yılında tahta barakada sığıntı gibi geldiği İzmir Kestane Pazarı Caminden kendisine arkadaş olanlara, 1995-96 yılında artık köleleri gibi davranmaya başlamıştı. Tam bir diktatör davranışı ile herkesi itaate doğru yönlendirmesi ve cezalandırma yetkisi elinde vardı. Bu kurulmuş olan adı, güya EĞİTİM HAREKETİ olan, fakat ortaya çıkan diktatörlüğünü durdurmak için, kurulu bu teşkilatın devlet tarafından denetlenmesini ve devletin kontrolünde bu işin yürütülmesini istedim ve kendisine bu hususun Milli Güvenlik Kurulunda mutlaka ele alınıp, yapılan hizmetlerin irtica faaliyeti olarak değerlendirileceğini ve çok büyük zararlar ortaya çıkacağını anlatmaya çalıştım. 

Terör örgütü PKK ile irtica faaliyeti olarak, Gülen hareketi Milli Güvenlik Kurulunda sürekli gündemdeydi. Bu işin açıkça devlete gidip anlatılması, teslim edilmesi, gizli saklı bir şey olmadığını, devletin bu işe sahip çıkmasını duyurmak istedim. Kendisine Tansu Çiller ile görüşmesi ve bu örgütün diğer irtica grupları ile hiçbir alakası olmadığının anlatılması gerektiğini ısrarla kendisine söyledim. İki veya üç defa Tansu Çiller’den randevu aldım ve FETO ile görüşmesi için ısrar ettim. FETO bu randevudan kesinlikle içtinap etti ve görüşmeyi reddetti. 3. seferinde aldığım randevuya gitmek zorunda kaldı. 

Görüşmez ise çok büyük sıkıntılar olacağını kendisine anlattım. Devlet denetiminin dışında kalarak, tam bir mutlak hakimiyet ile diktatörce yönettiği sistemi, devletin denetimi dışında yürütmeyi istiyordu. Tansu Çiller ile görüştükten sonra, Tansu Çiller’in aşırı sevgi ve hürmeti FETO’yu çok mutlu etti. Tansu hanımı da farkında olmadan tuzağına düşürmüştü.

Daha önce çok çekindiği siyasilerle görüşmeme prensibinden burada açıkça vazgeçtiğini, bundan sonra siyasilerle ve gazetecilerle daha sık görüşmeye karar verdiğini söyledi. İşte bu aşırı itaat ve Başbakanın dahi saygısı FETO da bir güç zehirlenmesi hasıl etti. Kısacası devlet kontrolüne girmesini istediğim FETO’nun o günkü örgütü, devletin denetimine değil, devlet FETÖ’nün cazibesine kapılarak, FETÖ’nün emrine girmiş oldu. 

Bu güç zehirlenmesi FETÖ’ye 17/25 ve 15 Temmuz darbe girişimine kalkışacak kadar zemin altyapısı hazırladı ve fırsat vermiş oldu. 

Tıpkı 15 Temmuz darbe önce subliminal mesajlar verildiği gibi. Son çıkan LA CASA DE PAPEL dizi fragmanında Kadıköy’de çekilen görüntü sonrası, kupa maçında çıkan olaylar gerçekleşti. İlk mesaj: Mahkum kıyafeti ile yatan birinin, altında yazan yazı (Burada harika uyunur Baba.) ikinci mesaj: Bize bir helikopter ayarlama ihtimalinize karşı, Brezilya’ya gidebiliriz yazısı. ÜçüncüMesaj: Köşeye sıkıştığımızı düşünler. Son olarak da: Kıyafetleri ve maskelerine bakıldığı zaman, CEZAEVİ KIYAFETİ, AYAKLARDAKİ ASKERİ POSTALLAR veÇAVBELA ŞARKISIYLA BÜTÜN MASKELİ ELEMANLAR KADIKÖY’DE TOPLANMAYA İŞARET EDİLİYOR, bu dolaylı mesajlar, yeni bir kalkışmanın sinyalleri olarak düşünülebilir. 

Özellikle neden ve niçin anlayamadığımız Türkiye’nin en önemli marka üniversitelerinin bölünme projesinin, öğretim üyeleri ve talebeler arasında meydana getireceği tepkiler ve sokak hareketleri, seçim öncesi olabilecek KAOSLAR, özellikle CEZAEVLERİNDEKİ FETÖ’CÜLERİN BEKLENTİLERİ, ÇOK DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN, HUSUSLARDIR.

Nurettin Veren / Yeni Akit

adminadmin