Kültür
Giriş Tarihi : 17-03-2019 11:00   Güncelleme : 17-03-2019 11:00

Kutlu Bir Yolculuk

Kutlu Bir Yolculuk

"Bu gece rüyamda Efendimiz (s.a.v) ’i gördüm, bana dedi ki: Ümmetimden Nâbî adında bir şair, benim hakkımda şu kasideyi yazdı, hoşuma gittiği için bunu okumanı arzu ediyorum. Ben de rüyamda Efendimizden öğrendiğim beyitleri aynen okudum."

Kutlu bir yolculuktur Umre…

İmar olmak, arınmak…

Rabbe adanmak, O’nun rızasın aramak…

Bir başka güzellik arz eder o…

Bir başka heyecan…

Yürekler taşar onunla…

Koşar kullar aşkla…

Bir muhabbettir o…

Ağlatır coşkuyla…

Sevinç gözyaşlarıdır akan,

Kuldur Muhabbetullahı tadan…

Medine’nin Gül’üne koşturan…

***

Bir âşık, bunu nasıl anlatır sormuş olsak?

Şöyle diyecektir herhalde;

Nasıl anlatsam bilmem ki!

Sevda yüklü bulutlar misâli bir coşku ve heyecanla vardık Gül Rasûl’e…

Hani şair ne demiş;

Ey bâd-ı Saba! Uğrarsa yolun Semt-i Harameyn’e,

Selâmım arz eyle Rasûlü’s-Sagaleyn’e!

Önce selâmlar gönderirdik O’nun özlemiyle O’na…

Şimdi varmıştık şükürler olsun kurbuna…

Âh o âşıklar ki; yaklaşınca gül Rasûl’e,

Diz üstü sürünerek varırmış huzura…

Aman Yâ Rabbi!

Nasıl bir aşktı bu?

Hani şair Nabi’nin, ayaklarını O’na doğru uzatan bir paşayı görünce terennüm eylediği beyitler vardı ya!

"Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-ı Hüdâ’dır bu,
Nazargâh-ı ilâhidir, Makâm-ı Mustafa’dır bu…

(Cenab-ı Hakk’ın nazargâhı ve O’nun Sevgili Peygamberi Hz. Muhammed Mustafa’nın makamı ve beldesi olan bu yerde edebe riayetsizlikten sakın!)

Nabi böyle başlayan Na’tını yazar ama Ravza-i Mutahhara’ya yaklaşınca, Mescid-i Nebevi’nin minarelerinden, Ezan’dan sonra bu kasidenin okunduğunu duyunca şaşırır kalır ve soluğu Müezzinin yanında alır. Heyecanla sorar:

-Ben bunu daha gece yazdım, siz nereden öğrendiniz?

Müezzin:

-“Bu gece rüyamda Efendimiz (s.a.v) ’i gördüm, bana dedi ki: Ümmetimden Nâbî adında bir şair, benim hakkımda şu kasideyi yazdı, hoşuma gittiği için bunu okumanı arzu ediyorum. Ben de rüyamda Efendimizden öğrendiğim beyitleri aynen okudum."

Nabi sevinçten uçar ve yeniden anlattırarak nesi varsa hediye eder…

-Ne dedi? Ümmetimden Nabi mi dedi? Bir daha söyle ne olur!

Aşktır bu… Sevinçtir bu… Heyecandır bu…

Âh biz de görebilsek Gül Rasûl’ü… O’ndan inciler albilsek…

O’nu rüyasında gören, gerçeğini görmüştür. Zira Allah Rasûl’ü (sas) “şeytan benim sûretime giremez” buyurmuştur.  (Buhari, İlim 38; Müslim, Rüya 11; Tirmizi, Rüya 4)

***

Medine Günleri…

İlk ziyaret başkadır, anlatılmaz yaşanır…

Ne o meşhur Müezzinin ezanları unutulur, ne aşkla kılınan namazlar ve ne de Huzur-u Rasûl’de duruş!

Ayrılık ise hüzündür…

Hani canı bırakırsın ya!

İşte öyle!

Sonra Medine Gül’ünden, Mekke Gül’üne doğru yol alış…

İhramlıdır kullar…

Bembeyazdır üstler…

Sanki Mahşer…

Açıktır ayaklar ve başlar…

Başlamıştır yasaklar…

***

Allah Rasül’ünü düşünür insan…

Hicret…

Acı ve ıstıraplar…

Âh Efendim âh!

Nasıl dayandın acep?

Onca acıya, çileye, yokluğa, sıkıntıya…

Ardındaki düşmanlara…

Şimdi dayanamıyoruz bizler, en güzel vasıtalarla…

***

VE ŞEHİRLERİN ANASI MEKKE! 

Ümmü’l-Kura…

Hakk’ın Beyti…

İnsanlığın ilk Mescidi…

Aşk ve sevdanın doruk noktaya çıktığı an ve mekân!

Ağla ey gözlerim, bu sevdaya ağla,

Yan ey yüreğim, bu aşkla Mevlâ’ya…

Bunun bir adı var ki, Kara Sevda,

Aç ellerin ki, ulaşsın duân semaya…

***

Diller ayrı ama gönüller aynı…

Bir dönüş var ki, sanki kendini arayış!

Ey yüreği iman dolu insanlar!

Ey binlerle yakarışı göklere ulaşan misafirler!

Her bir ayrı duânıza cevap veren bir Yüce Zât var…

Ne güzel değil mi bu hâl?

 “Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk, lâ şerike leke.”

“Tekrar tekrar icabet sana Ya Rabbi, tekrar icabet sana, tekrar icabet sana. Senin ortağın yoktur. Her emrini ifaya hazırım. Hiç şüphe yok ki, hamd ve nimet Sana mahsustur. Mülk (kâinatın mutlak hükümranlığı) Senindir. (Bunların hiç birinde) Senin ortağın (ve benzerin) yoktur.” (Müslim, Sahih, Kitabü’l-Hacc, 3; İbn Mâce, Sünen, Menasik, 15; Ebû Dâvud, Menasik, 26)

Sana geldim Allah’ım! Buyur Allah’ım buyur!

Ebû Hüreyre (r.a.) ‘den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Hac ve Umre yapanlar Allah’ın misafirleridir. O’ndan birşey isterlerse, onlara cevap verir. Af isterlerse, onları affeder. ” (İbn Mâce, “Menâsik”)

İşte güzellik…

Keşke bitmeseydi.

Ama Hz. Ömer (ra) in dediği gibi diyelim: “Gitmezseniz, tekrar gelemezsiniz. Gidin ki yeniden gelin! Gidin ki, göresiniz gelsin!”

Onun umresiyle ilgili şu hatırası ne güzel:

‘Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’ Efendimizden umre yapmak için izin istedim, verdi ve:

“Sevgili kardeşim, bizi de duadan unutma!” buyurdu.

Bu sözüyle Peygamber Efendimiz bana öyle bir şey söylemiş oldu ki, benim için dünyaya bedeldir.’ (Ebû Dâvûd, Vitr 23; Tirmizî, Daavât 109) 

Biz de kardeşlerimizi unutmadık o kutlu mekânlarda.

Böyle anlatacak ve şöyle duâ edecektir o âşık;

Rabbimiz gitmeyenlere hemen, gidenlere de tekrarını lütfeylesin!

Muzaffet Dereli / Diriliş Postası

adminadmin