Kültür
Giriş Tarihi : 16-05-2017 09:55   Güncelleme : 16-05-2017 09:55

Ölümünün 91’inci yılında bir “adam”

16 Mayıs 1926’da 623 yıllık bir devletin son padişahı, İtalya’nın San Remo kentinde sürgünde hayata gözlerini yumdu. Binlerce kilometre ötede, İstanbul’da arkasından “bazılarının” ağıt yerine sevinç naraları duyuldu.

Ölümünün 91’inci yılında bir “adam”

Ancak bilmedikleri bir gerçek vardı ki güneş balçıkla sıvanmazdı; tarih gerçekleri er geç gafilin yüzüne çarpardı. Öyle de oldu. Resmi tarihin yalanları yok olup giderken tarih Sultan Vahdettin’i Kurtuluş Savaşı’nı başlatan adam olarak yazdı.

Osmanlı Devleti’nin son padişahı, 115’inci İslam halifesi Sultan Mehmed Vahdettin Han, bundan tam 91 yıl önce 16 Mayıs 1926’da, sürgün olarak gönderildiği Fransa’nın San Remo kentinde Hakk’a yürüdü. Aslında bu tarih, bu mubarek adam için -acılarla örülmüş hayat hikayesi göz önüne alındığında- belki de bir kurtuluştu. Vatan sevgisiyle, vatan için mücadeleyle geçen bir ömrün ardından hain diye anılmak, çok sevdiği vatanından koparılıp sürgünde sefalet içinde yaşatılmak her babayiğidin kaldıracağı türden bir eziyet değildi elbette.

SEVR İFTİRASINA SIĞINDILAR AMA...

Sultan Vahdettin’i Sevr Antlaşması’nın sorumlusu olarak gösterip “Vatan Haini” olarak lanse edenlerin yalanları çok şükür ki bugün tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitmiştir. Bugün korkusuzca ortaya konulan gerçekler, Sultan Vahdettin’in Kurtuluş Savaşı’nın asıl kahramanı, bir milletin hürriyet mücadelesini başlatan adam olduğunu gözler önüne sermiştir. Hem bu büyük zat’ı ebediyete kavuşmasının 91’inci yılında tekrar yad etmek hem de Mustafa Kemal’in 1919’da Samsun’a ayak basışı nedeniyle her yıl “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak kutladığımız 19 Mayıs’ın yaklaşması hasebiyle tarihi gerçekleri bir kez daha hatırlamakta fayda vardır.

MÜFETTİŞ GÖRÜNÜMLÜ KURTULUŞ REÇETESİ

Bahsettiğimiz tarihi gerçekleri anlayabilmek için de Mustafa Kemal Paşa’nın 16-19 Mayıs 1919 tarihleri arasında gerçekleştirdiği İstanbul-Samsun yolculuğu ve öncesindeki durumu irdelemek gerekmektedir. Sultan Vahdettin Han, ülkenin kurtuluşunun işgal altındaki İstanbul’dan gerçekleştirmenin mümkün olamayacağını biliyor ve bu sebeple işgalci güçlere karşı Anadolu’da teşkilatlanmanın gerektiği fikrini aşılıyordu. O dönemde İngilizler, Mondros Ateşkes Anlaşması’na göre Osmanlı Devleti’nin silahsızlanması gerekmekteydi. Dolayısıyla Osmanlı Devleti’nin silah kullanması anlaşmayı ihlal etmek anlamına gelmekteydi. Bu yüzden Sultan Vahdettin, işgal kuvvetlerini aldatmak için Mustafa Kemal’i suni bir memuriyetle, yani resmi olarak “müfettiş”, fakat gerçekte Anadolu’daki kıyamı örgütlemek için Samsun’a göndermiştir.

TARİHİN BİR CİLVESİ: 16 MAYIS

Mehmed Akif’in başyazarı olduğu Sebilürreşad Mecmuası’nın sahibi ve Akif’in yakın dostu Eşref Edib de, Milli Mücadele yıllarını anlattığı hatıralarında, Mustafa Kemal’in müfettiş vazifesiyle, fakat hakikatte Anadolu’da harekete geçen Milli Kuvvetleri derleyip toplamak üzere Anadolu’ya gönderildiğini belirtmektedir. Zira Padişah’ın başka türlü hareket etme imkânı yoktu. Ve Mustafa Kemal’in “Ordu Müfettişi” olarak başında bulunduğu o heyet, 16 Mayıs 1919’da (kaderin cilvesine bakın ki Sultan Vahndettin de tam 7 yıl sonra bir 16 Mayıs akşamı hayata gözlerini yummuştur) Bandırma Vapuru ile Samsun’a doğru hareket etti. Yani bir başka deyişle Anadolu’ya giden heyet İstanbul’un tam desteği ile gitti. Palan şuydu: Heyet Anadolu’da padişah adına teşkilatlanmayı yapacak, padişah da uygun bir zamanda Anadolu’ya geçip devleti işgalden kurtarma yoluna gidecekti.

PADİŞAH BİR ANDA DIŞLANDI

Sultan Vahdettin bu sırada da boş durmadı, Anadolu harekâtına el altından desteğini sürdürdü. İstanbul’dan silah, para, mühimmat ve insan gücü gönderdi. Hilal-i Ahmer Cemiyeti çeşitli yardımlar adı altında topladığı paraları ve muhtelif malzemeyi bir şekilde Anadolu’ya ulaştırıyordu. Adşivlerde Hilal-i Ahmer’in bu yardımlarının içinde padişah ve ailesinin ve hatta bütün saray çevresinin yaptığı yardımların evrakı da mevcuttur. Anadolu harekâtı İstanbul’un verdiği destekle teşkilatlanmasını sürdürmüş ve Osmanlı Devleti için bir kurtuluş ümidi yeşermeye başlamıştı. Fakat harekât bir anda İstanbul’a ve padişaha karşı bir tavır içine girdi. Önce 1 Kasım 1922’de Osmanlı saltanatı lağvedildi ardından 3 Mart 1924’te de hilafet kaldırılarak Osmanlı Devleti resmen tarih oldu. Ayrıca alınan kararla Osmanlı hanedan mensupları da sınır dışı edildi.

VEDADAN BAŞKA YOL BIRAKMADILAR

Bu tarihten itibaren müthiş bir kara propaganda başlatıldı. Basında padişaha karşı ağır sözler sarf edilmeye başlandı. Padişahın istifa ettiği, gizlice kaçtığı iftirası yayıldı. Bütün bunları yapanlar yine kendisinin yetkilendirip desteklediği kişilerdi. Ancak bunlara karşı mücadele etmeyi kendi evlatlarına karşı mücadele etmek sayarak daha emin bir yere gitmeyi uygun buldu. 15 Kasım 1922’de bu isteğini İngiliz işgal makamlarına bildirdi ve 17 Kasım’da İngiliz “Malaya1” zırhlısına binerek bir daha geri dönemeyeceği hazin bir yolculuğa çıktı. Yanına hazineden veya devletin malından tek bir kuruş almadı. Bunlar milletime aittir dedi ve son okuduğu çok kıymetli ve mücevherlerle süslü bir kitabı bile hazineye iade etti.

TABUTUNA BİLE HACİZ KONULDU

Sultan, Filistin’e gitmek istediğini bildirmiş fakat müsaade edilmemişti. Sultanın yeni ikamet yeri tam olarak belli edilmediği halde Hicaz’dan 20 Nisan 1923’te vapurla ayrıldı. Önce İskenderiye’ye oradan da 2 Mayıs’ta İtalya’nın Cenova şehrine vardı. Cenova’da bir otelde kalan padişah daha sonra San Remo şehrinde kiralanan Villa Nobel isimli mekâna yerleşti ve vefatına kadar burada kaldı. Sultan Vahdettin 16 Mayıs 1926 günü akşamı Osmanlı Devleti’nin son padişah ve son halifesi artık hayata veda etti. Ancak padişahın çilesi ölümünden sonra da bitmedi. Alacaklılar cenazesinin haczettirirler. Şahsi eşyalarına kadar her şeyine el konuldu.

Padişahın cenazesi eşyalarla birlikte bir ay kadar evinin giriş katında mahsur kaldı. Haczin kaldırılması ancak Fransa’daki kızı Sabiha Sultan’ın elinde kalan son mücevherlerden birini ve bir çift küpesini satmasıyla mümkün oldu.

Diriliş Postası

 

adminadmin