Türkiye
Giriş Tarihi : 04-05-2016 09:51   Güncelleme : 04-05-2016 09:51

Samsun Atatürk Anıtına...

Türk Ocakları Samsun Şubesi başkanı Doç

Samsun Atatürk Anıtına...
Türk Ocakları Samsun Şubesi başkanı Doç. Dr. Serkan Şen, 3 Mayıs Türkçülük Günü dolayısıyla samsun atatürk anıtına çelenk koydu. Şen burada bir de basın açıklaması yaptı. Şen Açıklamasında 3 Mayısın Türk Milliyetçiliği fikriyatının dönüm noktası olduğu belirerek 1944 dek his ve düşünce planında, edebî ve ilmî sınırlar dairesinde kalan Türkçülük, 1944 Mayıs’ının üçüncü gününde kitleleri arkasında sürükleyen bir hareket halini aldığını kaydetti. Türk Ocakları Samsun Şube Başkanı Şen şöyle devam etti; Türkçülüğün söylemden eyleme dönüşmesinin ilk kıvılcımını 3 Mayıs 1944 Çarşamba günü, Ankara’daki birkaç bin adsız kahraman çakmıştır. Bu açıdan Türk milliyetçiliği tarihinde onların ayrı bir yeri vardır. Kendilerini rahmet ve minnetle anıyoruz. Sovyetler Birliği’nin Almanlara karşı üstünlük sağlamaya başladığı 1942 yılının sonunda dönemin cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün Türk milliyetçilerine karşı hasmane tutumu tırmanışa geçmiştir. Başbuğ Atatürk’ün vefatının ardından onun izlerini silerek rüştünü ispatlama derdine düşen İnönü, kendisini Bozkurt olarak niteleyen Mustafa Kemal’in fikri mirasını ret ederek işe başlamıştır. Türkçüler her fırsatta ezilirken Komünistlerin önü açılmıştır. Bu şartlarda işin başa düştüğünü gören milliyetçiler devletin bekası için kaleme sarılırlar. 1944’te Nihal Atsız dönemin başvekili Şükrü Saraçoğlu’na iki açık mektup yazar. Kendisini Atatürk’ün izinde gösteren Saraçoğlu’na 1942’de TBMM’de yaptığı ve milli benliği esas alan konuşmaları hatırlatılır. Türklüğün geleceğini karartmaya gençlerin yarınlarını yabancı ideolojilere bırakmaya kimsenin hakkı olmadığı uyarısı yapılır. Dönemin maarif vekili Hasan Ali Yücel’in duyarsızlıkları, ihanete varan uygulamaları peş peşe sıralanır. Sabahattin Ali gibi bir hainin nasıl kayırıldığı tek tek anlatılır. Haksız o günlerde de arsızdır. Sabahattin Ali, Nihal Atsız Bey’e iftira davası açar. Davanın 3 mayıs 1944’teki ikinci duruşmasının yapılacağı gün Türkçü gençler dalga dalga toplanırlar. Haksızlık karşısında susan dil olmayacaklarını haykırırlar. Bu haykırış dönemin idarecileri tarafından şiddetle cezalandırılır. Başta Nihal Atsız olmak üzere Alparslan Türkeş, Orhan Şaik Gökyay, Hikmet Tanyu, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Osman Yüksel Serdengeçti gibi mümtaz şahsiyetler tabutluklara atılıp çeşitli işkencelerden geçirilirler. Ancak onları yıldıracağını zannedenler sadece Türkçülerin azmini bilemişlerdir. O nedenle 3 Mayıs Türkçülerin günü bayram demek yanlış olur. Çünkü Türk Milliyetçiliği ülküsüne gönül verenlerin yıllarca süren büyük ıstırabı o gün başlamıştır. O güne bir matem de diyemeyiz. Çünkü çekilen onca sıkıntı bu kutlu davanın bendelerine büyük bir imtihan vermek, yürekliyle yüreksizi er meydanında denenmek, yahşı ile yamanı ayırmak fırsatını da sunmuştur. Bu yönüyle 3 Mayıs Türk milliyetçilerinin çelikten iradelerine su verildiği tarihtir.   Kıymetli katılımcılar, Aziz ülküdaşlarım, 1944’ten günümüze tam 76 sene geçmiştir. Bu aynı zamanda bir insan ömrü olup üç nesle karşılık gelir. Aradan geçen sürede dünya değişmiştir, Türkiye değişmiştir en önemlisi Türk insanı değişmiştir. Yalnız değişmeyen bir husus vardır. O da milletine aşık serdengeçtilerin fedakarlıklarıdır. 1944’te tabutlukları mesken tutanlar ile 1980’de taş medreselerde çile çekenler aynı sevdaya baş koymuşlardır. Akranları oyunda oynaşta iken “Şehitler ölmez vatan bölünmez” diye haykıran gençlerimiz de bu sevdaya müpteladırlar. Türklük öyle bir ateştir ki gönlüne düştüğü kimseyi bela ile sınamadan pişirip olgunlaştırmaz. Milletler camiasında kendine has vasıf ve kimliğe sahip Türk milletinin Anadolu coğrafyasında beka sorunu ile karşı karşıya kaldığı günler yaşıyoruz. Dışarıdan ve içerden Türklüğe dönük saldırıların günden güne şiddetlendiğine şahit oluyoruz. İçerde Türk kavramı itibarsızlaştırılıp üç buçuk etnik güruhla aynı düzlemde değerlendirilmeye çalışılıyor. Dışarıda Ermeni meselesi dayatılarak soykırımcı Türk algısı dünyaya kabul ettirilmek isteniyor. Öte yandan sözde “Çözüm Süreci” boyunca şımartılan PKK terör örgütü, şehir ve mahallelerimizi işgale teşebbüs cüretini gösterip milli varlık ve birliğimize açıkça meydan okuyor. Gün geçmiyor ki Anadolu'nun arka sokaklarındaki sıvasız ve  boyasız evlere şehadet haberleri düşmesin. Milletçe her gün kurşunlanıyor, her gün katlediliyoruz. Bu biletlin gencecik fidanları ercesine toprağa düşüyor. Muhterem gönüldaşlarım Dost ve düşman bilsin ki Anadolu coğrafyası bin yıldan beri Türkiye yani (Türk Vatanı) olarak adlandırılır. Üstelik bu coğrafyaya bu adı biz değil düşmanlarımız vermişlerdir. Nedeni ise Anadoluyu bir daha bırakmamacasına sahiplenen atalarımızın keskin iradesidir. Daha açık bir ifadeyle bu toprakları Türk yurdu yapan kılıç hakkıdır. Buradan Türkçüler olarak ilan ediyoruz. Bayrağını selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozabilen bu millet, vatanına göz dikenin mezarını da kazar. Manifaturacı dükkanından çaldıkları mankenlerin arkasından askere polise kurşun sıkan yüreksizlere Türk, vatan falan bırakmaz. Yüzü peçeli beli fistanlı mlilitan bozuntularına terk edecek caddemiz yoktur. Asil kanlarımızla suladığımız bu topraklardan bedeli ne olursa olsun çekilmedik çekilmeyeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle öksüz Türklüğünü dünyalara değişmeyenlerin günü kutlu olsun Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin dedi.
adminadmin