Siyaset
Giriş Tarihi : 15-07-2016 11:04   Güncelleme : 15-07-2016 11:14

Terör Romantizmi

İnsanın Suçla İlişkisi Çok Katmanlı Bir Sorunlar Bütünüdür İnsanın suçla ilişkisi çok katmanlı bir sorunlar bütünüdür. Katmanın en altında suçu doğrudan işleyen yani katil olan vardır.

Terör Romantizmi

2. Dünya Savaşı’ndan sonra meydana gelen “yeni dünya” ile birlikte hukuk da değişim sürecine girmiş ve suçu önlemenin adaletin işi olmadığına karar verilmiş. “Hukuk” suçla mücadeleyi bir kenara bırakıp suçluyla mücadele etmeye başlamış. “Doktorun alanı sağlık mıdır, yoksa hastalık mıdır” tartışmasında olduğundan daha beter bir yere gelmiş hukuk. Sağlığı bırakıp, hastalığa bile değil doğrudan mikroplara takmış kafayı yani. Yeni dünyanın adalet anlayışı, doğrudan suçluyu cezalandırmak yani kamunun intikamını almak ve direkt ve dolaylı yollarla sermayeyi korumak üzerine kurulmuş. Entelektüeller, kamuoyunu sakat durumu değiştirmeye ikna etmek hatta eleştirmek bile şöyle dursun, aksine tevil edip rahatsız edici çelişkileri örtmeye çalışıyor.

Tam da bu çerçeve üzerinden şekillenen zihinlerimiz, suç katmanının en altında olan suçu doğrudan işleyenin, yani katilin önemli olduğunu zannediyoruz. Bu adalet değil, kamunun intikamının alınıp herkesin hiçbir şey olmamış gibi işine dönmesini sağlayan topluca söylediğimiz bir yalandır.

1- Suçun zemini olmak suçtur.

2- Suçu desteklemek suçtur

3- Suçu hafifletmek suçtur.

4- Suçu tevil etmek suçtur.

5- Suça teşvik etmek suçtur.

6- Suçtan maddi ve manevi kazanç sağlamak suçtur.

7- Suçu övmek suçtur.

8- Suçu önleme imkânı varken önlemek suçtur.

Kabaca sekiz maddelik bu suç hiyerarşisinde suçlu denilen katil en iyi ihtimalle yüzüncü sıraya yerleşebilir. Biz bu sürecin hepsini yok kabul edip en alttaki katile kafayı taktığımızda aslında hep birlikte numara yapıyoruz demektir.

Örneğin terörle mücadelede bütün mesuliyetin teröriste yüklenmesi de aynı zihniyet hatasından kaynaklanıyor. Herkesin kullandığı meşhur bir laf var, “Sivrisinekle mücadele, sinek öldürmekle olmaz, bataklığı kurutmak lazım” diyorlar. Yani bataklığa suyu sağlayan, kirliliğe sebep olan kaynaklarla da mücadele etmeliyiz. Bir yandan sinekleri ilaçlarken öte yandan yeni sinekler olmasın diye bataklığın kendisiyle de mücadele etmeliyiz.

İşte bu yüzden ırkçılığı ve faşizmi bir suç olarak tanımlamak ve “Bunlar bebek maması yiyor, sürekli sevişiyor” diye yazı yazan gazetecileri ırkçılık suçundan mahkûm etmeliyiz. “Türkiye Türklerindir” diye slogan yazan gazete sahiplerini faşizmden mahkûm edip hapse atmalıyız.

Zincirin en son halkası silahlı terörist, hastalığın sebep olduğu, yaradan akan iltihap. İltihap hiç vakit kaybetmeden kurutulmalı ama yeni enfeksiyonlar oluşsun diye, “Ah yiğidim, ölüm haberini Ege’nin mavi bilmem nesinde aldım” diye ağıt yakan gazetecilerin yaptığı “Terör romantizmini” suç olarak tanımlamadığımız sürece biri bitecek biri başlayacak. Bunlar, 107 yıllık lanetli tırnaklarıyla bağrımızı kazıyıp iltihaplı yaralar açıyorlar biz de tek suçlunun terörist olduğunu zannediyoruz…

Erem Şentürk/ Diriliş Postası

Recep YAZGANRecep YAZGAN