En samimi arkadaşlarıma bakıyorum, çok tuhaf davranışlar sergiliyorlar. Sevgim sebebiyle kızamıyorum. Kızsam da bunu devam ettiremiyorum. Onları anlamak istedim. Bu arada kendime de baktım, ayni tuhaflıkların kendimde de olduğunu hissettim.
Aklıma, Bediüzzaman'ın: "Şeytanın en büyük desisesi, insana kusurunu kabul ettirmemektir" fikri geldi. "Zaten kalbimin hatıratını bilen Biri var; tevil etmenin bir anlamı yok." diyerek, "Kusurunu kabul etmek bir tövbe başlangıcıdır." diye düşünerek kendimle cebelleşmeye başladım. Eski kitaplarımı karıştırdım. Eğitim Psikolojisi gibi eserlerde Ergenlik Çağı davranışlarıyla, bu devrin insanlarının davranışlarında, bir benzeşme, bir örtüşmeyi görünce çok şaşırdım.
Bediüzzaman'ın, bu devirdeki ilişkilerde ölçü; "şeyh ile mürid, peder ile evlat mabeynindeki (arasındaki) ölçü değildir" deyişi, şimdi zihnimde daha da anlam kazandı. Artık insanlara emretmek, hükmetmek, baskı uygulamak tarzı kabul edilemiyor.
Artık insanların çoğunun, belki enaniyetten - tabi ki buna ben de dâhilim - ergenlik çağında gençlerde görülen davranışları sergilediğini söyleyebilirim. Bu kabul edilince, iyi ilişkiler kurmak biraz daha kolaylaşıyor. Bizler de davranışlarımızı bu yeni tespite göre ayarlamalıyız. Ben gençlerin ergenlik çağıyla ilgili söylenenleri, kendimize tatbik ettim bakın neler çıktı. Siz isterseniz bunları evlatlarınıza, isterseniz arkadaşlarınıza uygulayabilirsiniz.
İNSANLAR artık:
1-Durağan değil, değişkendirler. Değişkenlik onların duygularında, düşüncelerinde, davranışlarında ve ilişkilerindedir. Onları sabit bir kalıba koyup değerlendirmemeliyiz. Anlamaya, oldukları gibi kabul etmeye çalışmalıyız.
2-Otoriteye karşıdırlar. Onlara çok otoriter davranmamalıyız. Amirane davranışlar çok tehlikeli olur. Eşit şartlarda olan arkadaşlar olduğumuzu hiç unutmamalıyız
3-Otoriteye karşı gelmeleri, itiraz etmeleri, saygısız olmak için değil, var olduklarını göstermek için yapılan davranışlardır. Telaş etmemeliyiz. Bırakın hislerini ifade etsinler. Eğer sevginizde samimiyseniz, onları siz rahatlatın.
4-Arkadaşları, onlar için çok önemlidir. Onları fazla tenkit etmeyip, aksine biz de değer vermeliyiz. Yanlışları varsa, kesinlikle dolaylı yollardan ifade etmeliyiz.
5-Dağınık, unutkan, aldırmazdırlar. Hodgâmlık sınırını geçmedikçe anlayışla karşılamalıyız. Adeta hata yapmak mecburiyetleri vardır. Hata yapmadan öğrenmeleri adeta imkânsızdır. Bırakın hata yapsınlar; zamanla muhakkak düzeleceklerdir. Siz söyleyerek düzeltemezsiniz. Belki örnek bir yaşayışla ve müsamaha ile tesir etme imkânınız olabilir. Başka bir tarzın faydalı olmayacağını iyice bilmelisiniz.
6-Beklenenden fazla tepki verebiliyorlar. Biraz sabırlı olmalı. Onlar hakkında hemen karar vermemeliyiz. Zihninizin cerbeze yapmasına, mübalağalı değerlendirmesine mani olun. Bir göz hatırı için, neler yapılmaz; bir kahvenin bile kırk yıl hatırı olursa, gerisini siz düşünün. Hem zaten "İyiliğe iyilik her kişinin, kötülüğe iyilik er kişinin" kârı değil midir"?
7-Beklenenden daha fazla hassas ve kırılgandırlar. Onlara karşı nazik olmaya çalışmalıyız. Artık yapılar böyle hale gelmiş, diye düşünmeliyiz. Onları kendinizden daha değerli olarak kabul etmeye çalışın; ona göre davranın.
8-Kendilerine ve düşüncelerine saygı duyulmasını beklerler. Beklentilerine cevap vermeliyiz. Herkese saygılı olmak mecburiyetimiz var. Empati ve pozitif düşünce yönünden başarılıysanız, hem mesut edecek hem de mesut olacaksınız demektir.
9-Sıradan biri gibi değil de saygı değer bir yetişkin gibi davranılmasını beklerler. Esasen buna hakları vardır. Bize de öyle davranmak yakışır. Zaten intisap sırrını gerçekleştirmişlerse, Halık-ı Zülcelâli tanımış ve O'na tâbi olmuşlarsa, onların kıymetine paha biçilmez; ona göre hareket etmek mecburiyetimiz var.
10-Açıklama isterler, emir değil. Lütfen dikkatli olalım. Bu ayni zamanda iletişimin de kanunudur. Bu asırda, peder evlât veya şeyh mürit ilişkisi kesinlikle yanlış olur.
11-Özgürlük isterler, kısıtlamaya gelemezler. Ama özgürlüğün sınırlarını bilmeleri gerekir. Biz doğru olanı yapmalıyız. Sınırlar içinde onların özgürlüklerini tanımalıyız. Onların sınırlarını da zorlamamalıyız.
12-Dinlenilmek ve duyulmak, tartışma içinde yer almak isterler. Onları dinleyelim, duyalım. Tartışmalarımız içinde yer almalarını, sisteme dâhil olmalarını temin edelim. Onlar da biz de ancak böyle rahat edebiliriz. İyi bir iletişimde, iyi bir dinleyici olabilmek önemlidir. Ayrıca asrımız Ekip Zamanıdır. Ekip ruhuyla hareket mecburiyetimiz vardır.
13-Yanlışlarının yüzlerine vurulmasını istemezler. Haksız da değiller. Böyle yapmak her halde Sünnete ve insan fıtratına daha uygun değil mi. Hatta kusurlarına gözünüzü kapatsanız çok daha iyi neticeler alacağınıza garanti verebilirim.
14-Kimse ile kıyaslanmak istemezler. Elbette böyle olması daha doğru bir davranış. Kimsenin, bu haklı isteğe itirazı olamaz.
15-Şefkat, sevgi, anlayış ve takdir beklerler. En civanmert kardeş, takdir edici yoldaş olmak da bize düşen bir davranış olmalıdır.
Bu dönemde herkesin yakınları ve arkadaşları için yapabilecekleri en iyi şeyin "onlara güvendiğini, saygı duyduğunu ve sevdiğini kavlen ve fiilen göstermek" olduğu unutulmamalıdır.
Halil KÖPRÜCÜOĞLU