…..
Ayrıca fen ve ilimler, genişleyin insan ufkuyla beraber, problemleri de o kadar feci seviyelere getirmiştir ki artık ferdi zekâlar, bir ömürle sınırlı tecrübe ve bilgiler, bu asrın mücadelesinde yetmemektedir. Çünkü :“Kendi malumat ve keşfiyatını kâfi gören eslaf-i izamın keşfiyatından mahrum kalır” kaidesi işlemektedir. Hatta bu eslaf-ı izam sadece geçmişteki âli ruhlar değil, bizimle ayni asrın memesinden süt içen çok yiğitleri de kapsamaktadır. Başka bakışlara, başka duyuşlara zaruret derecesinde ihtiyaç vardır.
Bu ihtiyacın varlığı o kadar kesindir ki harika bir tefsir yazan Bediüzzaman, “Hakiki Kur’an tefsirini, ancak farklı ilim adamlarından meydana gelen bir heyetin yapabileceğini” kesin bir dille ifade etmekte; Millet ve devlet olarak düzgün bir hayatın da kesinlikle şurayla, başka bir ifadeyle de, heyetlerle, bir meclisle olabileceği açıkça belirtmektedir.
Artık, ülkelerdeki mozaik kültürün, o ülkeyi güçlendirici vasıf oluşu, bütün dünyada kabul gören bir fikirdir. Ayrı ırkların birleşmesinden meydana gelen melezlerin daha güzel oluşu da ayrı ve ders alınacak bir özelliktir. Fikirlerde mozaikliğin daha güzel neticeler vereceği kesindir. Mehterin harika müziğinin yirmi enstrümanla elde edilişi bize iyi bir ders verebilmelidir.
Kimyada hemen hemen bütün önemli maddeler başka maddelerin karışımlarından meydana gelirler. Birleşmede, beraber bulunan maddeler bu beraberliğe o kadar uygun ve samimi yaklaşırlar ki çoğu zaman iyi birleşmeler için asli özelliklerinden bile fedakarlıklar yaparak daha yüksek, daha kaliteli bir seviyeye, daha üstün bir boyuta yükselmektedirler. Allah müşterek yaşamanın gereklerini ailelerimize, insanlarımıza, milletimize bizlere nasip etsin.
Fizikte, hele ayni düzlemde, ayni yöne giden kuvvetlerin gücünün bütün kuvvetlerin toplamı kadar arttığı bir realitedir. Hatta paralel ve seri bağlanmak ile pillerin hem güçleri hem de ömürleri artmaktadır.
Bu hal bizlerde “Şahsiyet, kardeşler içinde fani edilerek” elde edilebilir.
Ferdi çalışmalarda insanların aşırı değer vermesiyle karşılaşma ihtimali yüksektir ve bu durum ebedi saadetin medarı olan ihlas, Allah Rızasının karşıtı olarak değerlendirilmektedir. Ancak ekip çalışmasında bu virüsün tesiri azdır veya yoktur. Veya muhabbet bütün ekibe dağıldığından, ben değil, biz oluştan dolayı, mikrop tesirsiz kalmaktadır.
Şişe, fitil, gaz vs. getirerek bir lamba sahibi olanlar, esasen bu ittifakla hepsi bir değil birer lamba sahibi olmuşlardır, denilebilir.
Daha önce, her şeyi kendileri yaparken, üçer iğne imal edebilen on sanatkar, ittifak ederek, biri ateş yakıp, biri demir getirip, biri sivriltip, birisi delik açınca.., hakeza böyle bir ekip çalışmasının sonucunda insan başına üçer yüz iğne imal ettiklerini görmüşler. Bu hal, manevi hizmetlerde, ekip çalışması olduğunda, mesela, biri dershane açsa, biri sobasını yaksa, birisi çayı pişirse, birisi okusa, birisi anlatsa, birisi tesiri için dua etse, belki birisi de sadece onlara samimi dahil olsa, yani sadece onlarla bulunsa ve üç bin iğne yerine bunlar toplam üç bin sevap kazansalar, iğneciler gibi toplam üretim, paylaşımdan dolayı insanlara eksilerek verilmiyor. Belki, muhakkak, her bir samimi ekip elemanı, üçer bin sevabı eksiksiz alabilmektedir.
Onun için "Asya’nın bahtının miftahı meşveret ve şûradır." Diyen Bediüzzaman, ” En yavaş yürüyene göre yürümenin sünnet oluşunu” nazara vererek, yani her şeyi cemaate göre ayarlanmak meselesini, önemli ulvi düstur olarak zikretmektedir. Ve bu yüzden ”Mesleğimiz uhuvvettir. Kardeş kardeşe muavin ve yardımcı olur, hizmetini tekmil eder.”
İnsan, sosyal bir varlıktır. Çok yüksek hasletlerle yaratılmış, en güzel şeyleri giymek isteyen, lezzetli gıdaları arzu eden, insaniyete layık bir maişet arayan insanın, bunları kendi başına elde etmesi imkânsızdır. Diğer insanlara ve onların ürettiklerini paylaşmaya, onlardan istifade etmeye muhtaçtır. Bu ihtiyaçlarını onlardan temin ederken, diğerler insanların haklarını da korumaya, onlarla beraber yaşamaya muhtaçtır, mecburdur. Bu dar anlamdaki ekip anlayışının, geniş dairelerdeki önemli bir boyutudur.
Bütün bunlar önemlidir. Ancak elde edilmesi çok ince kaidelere de bağlıdır. Nasıl futbolda gole giderken, ofsayda düşmeden ilerlemek, diğer takım oyuncularıyla beraber ileri/geri hareket mecburiyeti bulunuyorsa; ekip çalışmalarında ”ille de önde ben olacağım” dememek şarttır. Ekip çalışmasında, bu düstur, sıhhat ve makbuliyet için zarurettir.
Birleşik kaplarda da, konulan sıvı, hemen hepsinde ayni seviyede ilerler. Adeta, her boyutta ayni kanunlar hüküm fermadır. Bu asır kesinlikle ekip, cemaat zamanıdır, meclis vaktidir.
Evet şiddetli arzumu tekrar ediyorum:
Ne mutlu müşterek yaşamının kanunlarına uyup iki cihan saadetini elde edenlere. Yazıklar olsun insan gibi çok yüksek olarak yaratıldığı halde beraber yaşama kültüründen mahrum olup beraberliğin müthiş zevkine eremeyenlere....
Halil KÖPRÜCÜOĞLU