Çünkü, beş yüz aminoasitten meydana gelen bir proteinin olabilme ihtimali ilim adamlarına göre 10 üzeri 950 gibi bir rakamla ifade ediliyor. Yani, birin önüne 950 tane sıfır ekleyeceksiniz, o kadar ihtimalden bir ihtimalle ancak olabilir. İşte bizim sıradan atomlardan selülozik demirler yapmamız çok daha karmaşık şeyler olduğundan ne ilmimiz ne kudretimiz buna yetmez.
Kıl demirleri döşesek bile kısa sürede büyüyen bu bitkinin bütün hesapları, diğer bir ifadeyle yeni binanın bütün hesapları çok çabuk değiştiğinden bütün hesapların hemen yapılması ve kıl demirlerin çıkarılıp yerine mesela iğne gibi kalınlıkta yeni demirlerin döşenmesi gerekir ki bugün bu teknik olarak mümkün değildir. Çakılmış ve beton dökülmüş kalıpların içinden donmuş kolon ve sütunlardan demirler çıkarılıp yerine, daha kalın olan yenileri konamaz.
….Bunu halletsek bile yeni ve daha büyük binamızın temellerinin de değişmesi gerekir ki bu kesinlikle yapılamaz. Kök denilen temel yerine geçen unsurların toprağı ve hatta taşı deler yapıda inşası kesinlikle yapılamaz. Bu gün ilim adamlarının yüksük kısmında hücre çoğalması oluyor diye anlatmaya çalıştıkları, asit ifraz ediyor diye ifade ettikleri şeyler nasıl gerçekleştirilecek. Toprak ve hatta taşlar belki onlarca metre nasıl delinecek. Greyderler, büyük ve görünmeyen breyzler milyarlarcası- hatta sayısız miktarı-nasıl imal edilip, toprağın derinliklerine nasıl sokulacak.
Hatta, tünel kazan o müthiş makinelerin benzerlerinin görünmezleri bile gerekecek amma, onlar sonsuz sayılarda görünmez tarzda nasıl yapılacak. Hem de o adi kök denen, ancak gerçekte olağan üstü ileri teknoloji ürünü olan şeylerin fonksiyonlarının, bizim temel dediğimiz betonlarla karşılanması hiç mümkün değil. Oralarda öyle görünmez otopomplar olacak ki bitkinin, yani binamızın en tepesine kadar gazyağsız mazotsuz çalışan motorlar misüllü, bütün öz suyu, mineraller ve elementlerle birlikte dallara yapraklara taşıyacak, pompalayacak. Belki bina büyüdükçe o taşıma işini yapacak odun soymuk borularının kalınlıkları ve kapasiteleri de değişmesi gerekeceğinden görünmeyecek tarzda, gövdede, yani binanın duvarları veya kolonları içinden onlar nasıl değiştirilebilecek.
Bizim binalara temiz ve pis su borusu döşememiz bu işlerin yanında çocuk oyuncağı kalır. İstanbul boğazında yapılacak tüp geçidin benzerlerinin bir anda yeryüzünde belki bir milyon türün katrilyonlarca hatta sayısız fertlerinde nasıl ve daima:
1- Hakîmâne TAĞYİR VE TAHVİLLER
2- Maslahatkârâne TEBDİLLER ve
3- Hikmetperverâne TECDİTLER halinde devamını hayal edebilir misiniz.
Hem de hemen bir saniye sonra tekrar değişen ve gelişen bir yapıda her an yeniden değişen plan ve hesaplarla bu inşaatı kim götürebilir.
Büyüdükçe yeni dallar, dalcıklar, yaprak ve çiçekler eklenecek Onların lazım olan teknolojiyle donatılması da var. Mesela yaprakların hemen karbondioksit ve sudan her şeyi yapabilecek fotosentez denen işleve kavuşturulması zaruri. Halbuki insanoğlu daha bunun formüllerini yeni bulmuş. Ancak böyle bir imalata daha adım atmayı bile beceremiyorken biz bunları sonsuz sayılarda nasıl yaparız.
Çiçeğe, şu kara topraktan, bu berbat kokulu gübreden, harika renkler, şahane kokular kazandırılması nasıl yapılacak. Bize Fransa’nın bütün esans fabrikaları lazım. Gerçi onlar da olmaz. Çünkü onlar mikro boyutlarda, adi toprak ve gübreden istenen kokuları üretemezler ki...(Devamı var)