Güncel
Giriş Tarihi : 15-07-2018 11:38   Güncelleme : 15-07-2018 11:38

Bir ölüm ancak bu kadar güzel olabilirdi!

Daha önce anlatmıştım o geceyi yaşadıklarımı yaşadıklarımızı..

Bir ölüm ancak bu kadar güzel olabilirdi!

Evet...

Bu destan 15 Temmuz destanı asırlarca durmadan duraksamadan bu milletin her ferdine defalarca anlatılmalı, tarih kitaplarına konmalı ki unutmayalım unutturmayalım bilincimiz hep açık olsun, aklımızı irademizi hiç kimseye kiraya vermeyelim, İslam’ı sahih kaynaklardan Ehli Sünnetvelcemaat şuurunda öğrenelim ve bir daha asla böyle bir girişim yaşanmasın.

15 TEMMUZ… Normal bir günün akşamına ilerlerken yani biz halk öyle sanarken…

Pek tabii nerden bilebilirdik ki birkaç saat sonrasında vatanımızı ele geçirmeye çalışan teröristler tarafından üzerimize yağdırılan ateşler altında kalacağız… Nerden bilebilirdik ki yıllarca din kisvesi altında sureti haktan görünerek değiştirilmiş dini halka yavaş yavaş empoze etmiş olan zındık Feto terör örgütü vatanımızı milletimizi ele geçirmek için darbeye girişecek, ülkemizin geleceğine kast edecek ve Nerden bilebilirdik ki asker kılığında vatanı satanların kurşunları ile vatanımızı milletimizi bayrağımızı savunurken şehadet şerbeti içecek, yaralanacak gazi olacak onlarca insanımız…

Öncesinden başlayalım ya da…

Ben neredeydim ne yapmaktaydım o akşam… O akşam yıllardır ilk defa birkaç günde olsa yazlığa gidebilecek yani tatile çıkabilecek olmanın heyecanı ile çantamı hazırlarken evde ses olsun diye açtığım TV den gelen anons şeklinde haberlerden kesik kesik hatırladıklarım; köprüde askerler toplanıyor...

Girişim… Darbe… El konuldu… Asker…Bildiri.. Yurtta sulh…

TV başında ne olup bittiğini anlamaya çalışırken yazlıkta olan ailemi aradığımda ailem de benim gibi TV başında ne olduğunu anlamaya çalışırken yalnız olduğum ve daha önce askeri ihtilali görmüş insanlar olarak tedirgin bir şekilde nerde olduğumu vs. sorup korkarım belki diye (oysaki canıma dair en ufak bir korkum yoktu) korkma kızım Allah büyük Kuran da vaadi Kuranı koruyacak olan Yaratan Allah sözünden vaadinden dönmez, Allah’ın izniyle bir şey olmaz vs. diyerek kapattılar telefonu.

Ne oluyor bitiyor anlamaya çalışırken merak içinde en samımı arkadaşlarımla ablamla, kardeşimle neredeler ne yapıyorlar diye konuşmamızın ardından ekranda Başkomutanımızı gördüm telefondan görüntülü arama yapıyordu bir haber kanalına o an dahi öylesine kendinden emin öylesine basiretli, öylesine cesaretliydi ki Belediye Başbakanlığından beri idolüm olarak gördüğüm Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ının yöneticiliğine, zekâsına bir kez daha hayran oldum.  Başkomutanımız meydanlara çıkmamızın çağrısını yapıyordu. Hemen o an tatil için hazırlamak da olduğum eşyalarımı bir kenara atıp, koşup abdest aldım yanıma kimliğimi biraz para anahtarım ve telefonumu alıp aileme de aradıklarında ulaşamazlarsa korkup tedirgin olmasınlar diye ben yatacağım ararsanız uyuyor olurum merak etmeyin deyip Besmele çekip çıktım evden. Ne olduğunu bilmediğimden ölürsem ailem nerde olduğumu bilsin diye hemşerim olan savcı arkadaşıma ve birkaç arkadaşıma konumumu attım bana bir şey olursa aileme ulaşıp bilgi vermeleri için.

Caddeye indiğimde karakolun önünü arabalar, kamyonlar, iş makineleri kapatmıştı. Başkomutanımızın çağrısını duyan koşmuştu meydanlara. Dakikalar içinde binlerce insan toplandık Vatan Emniyete inecektik polis tankların Saraçhaneden Vatan Emniyete inmeye çalıştıklarını Saraçhane tarafına gitmemizi söyledi. Saraçhaneye doğru yürümeye başladık biz de kadın erkek… Genç yaşlı… Postanenin önüne geldiğimiz de Pendik de oturan arkadaşım yine hemşerim olan Sibel Eda ile konuşurken ezan okunmaya başladı hayır ezan değil selaymış…

Eda Zuhal ne oluyor burada sela okunuyor derken aynı anda Fatih camiinden sela sesleri yükselmeye başladı…

Ben kaldım bir an…

Eda halen Zuhal ne oluyor sela neden der  sesi titrerken…

Dedim ülkeyi ele geçirdi İsrail ile PKK ( o zaman tabii hain FETO terör örgütünden haberimiz yok)  herhalde bizim selamızı okuyor bunlar..

Eminim çünkü bizi öldürmeden bırakmazlar…

Sonra bir an lise de tarih öğretmenim olan annemin söyledikleri aklıma geldi. Sela ne zaman okunur? Osmanlı da sela birlik çağrısında okunur çocuklar… Sela millete bir olun çağrısıdır…

Toparlandım hemen Eda tamam bu birlik çağrısı bize annem öyle demişti derken sela neden diye şaşkınlıkla bakan herkese adeta haykırdım birlik çağrısı bu bize birlik devam edelim yürümeye diye… Anında sözlerimi duyan herkes birbirine söyledi ve yürümeye devam ettik. Ancak postaneden sonra ki durağa geldiğimiz de asker kılığında ki hainler tankın üzerinden geri çekilin yoksa ateş ederiz diye çağrı yaptı tabii ki bizler vatanımızı ele geçirmeye çalışan o hainlerin dediğini yapmadık, çekilmedik…

O hainler bir an bile tereddüt etmeden ateş yağdırmaya başladılar üstümüze kadınlar geride kaldı erkekler önü tuttu… Belediyenin önüne geldiğimiz de tek kadın benim kaldığımı fark ettim. Yanımda doğduğumdan bu yana İstanbul Fatih de yaşadığım için bildiğim Mahmut Efendi cemaatinden, Rahmetli Salih Mirzabeyoğlunun grubundan ve tabii Alperen ocaklarından ülkücü ağabeyler ellerinde Türk bayrakları ve sopalar tanka silaha karşı tek silahları sopalarla yürümeye devam ettik…

Ve o an silah sesleri daha şiddetlendi bizler ise ürümeye devam ettik…

Hepimiz hiç tanımadığımız o insanlar kardeş olup tek yürek olup kurtuluşa doğru yürümeye devam ettik…

O an karman çormandı her şey… Acı ile çığlık atanlar... Tekbir getirenler… Dua edenler…

Haber için spikerler, dinmeyen silah sesleri…

İstanbul Büyükşehir Belediyesinin önüne geldiğimiz de Karakola doğru gitmek isteyen tanka artık çok az mesafedeydim korkmuyor muyduk insandık elbet korku olmaz mıydı ama tek korkumuz cansız kalmak değil vatansız, bayraksız, devletsiz, milletsiz kalmaktı. Tankın önüne gelince tankın camının önünde durmuşum içerde asker üniformalı gözlüklü otuzlu yaşlarda biri. Gözlüklü asker olur mu hayır zaten bunlar asker falan değildi babası belirsizler hainler topluluğu…

Yakasında Türk bayrağını görünce kaskatı kalmışım bunlar İsrail değil Türk bayrağı nedir aklımı mı yitiriyorum diye bana yıllarca gelen birkaç dakika tankın camından içeriye adeta hipnoz edilmiş gibi bakarken Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun sözleri kulağımda “ Vatan sevgisi maya gibidir sütü bozuklarda tutmaz !!!” “ Namlusunu Milletine çevirmiş tanka selam durmam !!! ”

O an bacım yere yat deyip beni hipnozdan uyandırıp aynı anda yere yatmamı sağlayıp hayatımı kurtaran kendisinin boyu çok uzun olduğundan yere yatana kadar kurşunlara hedef olan bir sene sonra Allah’ın sonsuz hikmetiyle aynı yerde 15 Temmuz Demokrasi şehitlerini anma gününde önce babası sonra ailesi ile tanışıp adının Murat KocaTÜRK olduğunu öğrendiğim şehidimiz vuruldu. Yerdeydi kanlar içinde yanı başımda kafamızı kaldıramıyorduk aralıksız silah yağdırıyordu hainler üstümüze.

Tankın dibinde olduğumuz için yanımıza yardıma gelemiyordu kimse yerden kalkanlar zaten direkt hedefti onlar için gözlerini kırpmadan acımadan indiriyorlardı aşağı…

 Anlamıyordum önümüzden ateş ediyorlardı ama yere paralel değildi atışlar yukarlardan geliyor gibiydi nevrim dönmüştü herhalde gece karanlığı atış yerlerini anlayamıyordum belki de bunu da düşünecek halde zamanda değildim zaten. Şehidimiz yanımdaydı elimi uzattığımda dokunabileceğim kadar yakınımda… O an elimden kayıp yere düşen telefonum dokunmatik olduğundan son aranan numaralardan ablamı aramıştı…

Telefona uzanmak için kalkmam gerekiyordu kalkamıyordum tabii ki… O an silah sesleri… Ablamın adımı defalarca korku ile haykırışı ama cevap veremem… Yerdeydim halen… O an bir ses yok tam olarak ses denilemez inilti gibi bir şey geldi kulağıma bana öyle geldi sandım önce sonra baktım teröristlerin vurduğu o yiğit ölmemişti henüz, ne yapmaya çalışıyordu ki dudak hareketlerine baktım Allah diyordu evet Kelime-i Şehadet getirmeye çalışıyordu.

Şok olmuştum ilk defa cümle kurmak bu kadar zor olmuştu ağlayamıyordum hıçkırık kitlenmişti boğazımı. Bir şey yapmam gerekiyordu bir şey kesinlikle ama neydi o şey ne? Çocukların yetiştirilmesi eğitimi önemli derler unutun onu önemli değil,, önemli ötesi hayatın tam olarak kendisi bence gerçekten nerde ne zaman karşınıza çıkacağını bilemediğiniz üniversitelerde öğretilmeyen (İlahiyat değil Hukuk okuduysanız benim gibi) unuturum belki diye düşündüğünüz bilgiler var ya unutmuyorsunuz onların hiç birini hepsi bir anda geliyor aklınıza.

O an şükür ki Kuranı Kerim hocam Sayın Erdoğan’ın gelini İstanbul Fatih Çırçır Kuran kursundan Kuran arkadaşım Reyyanın anneannesi Mukaddes Çıtlak hocamın dedikleri aklıma geldi ölen kişinin yanında Kelime-i Şehadet getirin ve onun tekrar etmesini sağlayın çocuklar demişti. O zamanlar tabii küçüğüm Kelime-i Şehadet çok kolay kimse unutmaz bebek işi söylemek Hoca neden böyle diyor diye yüzüne baktığımda hocamız hemen anlamış olacak ki yavrularım ölüm boğaza geldiğinde her zaman kolaylıkla söylediğiniz o cümleleri söylemek zorlaşabilir Allah kolaylaştırsın söylememizi tabii inşAllah ondan mutlaka vefat eden kişinin başında tekrar edin söyletene kadar hiç durmadan Tevhidi vefat eden kişi için yapacağınız en büyük şey budur demişti. O an onun duyacağı şekilde kulağına Kelime-i Şehadet getirdim unutmamıştı kendisi söylemeye çalışıyordu zaten ama nefesi yetmediği için birkaç kez tekrarladığım da tam olarak söyleyebildi son sözleri çok şükür ki Allah’dı şehidimizin.

Vurulduğunda elinde soyadı gibi koca TÜRK bayrağı olan ilk şehidimizin yüzünü elinde ki bayrakla kapattık… Biliyordu sanki şehit olacağını tabutuna sarılacak bayrağını kendi eliyle getirmişti. Şehidimizi almak için insanlar bağırıyordu sonra zar zor alıp kalktık ama ben görmüyordum hiçbir şey artık. Kan içindeydik, telefonumu almadığım yerde olduğu aklıma geldi sonra dönüp baktığımda halen ordaydı aldım. Sersemlemiştim az önce yanımda gencecik biri can vermişti neydi bu kimdi bunlar ne oluyordu kim ya da kimler bize bunu yaşatıyordu. Öz vatanımda Türk üniformalı bu hainler de kimdi? Anlamıyorduk hiçbir şey anlamaya çalışacak zamanımız da yoktu. Tek bildiğimiz gördüğümüz silahsız bize halka ateş ediyordu bu hainler. Telefonum çalıyordu durmadan ablam kardeşim peş peşe arıyordu. Açıp ne diyecektim ki yanımda yanı başımda gencecik bir can gitti silahlar dinmiyor bizi öldürüyorlar yakalarında Türk bayrağı olan asker kıyafetinde ki insanlıktan uzak mahlûklar hepimizi kadın erkek genç yaşlı tarıyor mu?

O gece Ölüm gecesi…

Hayır, hayır ölüm gecesi düğün gecesi değil miydi Müslümanın? Evet, düğün gecesiydi… Şehitler için düğün gecesi… O gece hayatımın en uzun, en zor gecesiydi. Allah bu millete asla yaşatmasın Aminnn… Ben orda o haldeyken nerden bilebilirdim ki Taksimde teröristlere direnirken kolundan vurulan dayımın hastanede yoğun bakımda vatanı, milleti, bayrağı, devleti için can çekiştiğini ve bunun haberini alan annemlerin Yalova’dan hemen İstanbul’a yola çıktığını… Ve yine nerden bilebilirdim ki beni evde uyuyor bilen annemin tüm gece babama kalbim sıkışıyor çocuklara bir şey mi oluyor diyerek kardeşimi, tatil nedeniyle Manisa da olan ablamı devamlı arayıp ne yaptıklarını sorduğunu, beni uyuyor sandığından arayamadığını ama benim orda yaşadıklarımın an ve ana yüreğine malum olduğunu. Bunların hepsini sonradan öğrenecektim elbet…

Eve dönüşüm…sonrası uzun.. Aylarca her gözümü kapadığımda yanımda şehit olan şehidimizin o masum yüzü gözlerimin önünde. Bir sene sonra aynı yerde yaşamama vesile olan şehidimizin ailesini bulmak için sakladığım video ile bulduğum şehidimizin babası Mehmet Bayram KocaTÜRK amca ve ailesi. O koca yürekli vatan sevdalısı insanlar beni kendi evlatları gibi bildiler. Sağ olsun artık her Cuma Dualarını beni de katan şehidimizin babası Bayram hocam ve eşi var.  Allah ondan ve onun gibi binlerce şehit, gazi yetiştiren bu ülkenin fedakâr, vefakâr vatan millet sevdalısı analardan babalardan Razı olsun inşAllah… Ne yapsak da Hakkınız ödenmez helal edin ne olur hakkınızı bizlere…

15 Temmuz beyinlere kazınan o gece… Şehidimin düğün gecesi… Hilal ile Haç’ın savaşı… Allaha şükür ki darbelerin susturduğu ezanlardan ezanların susturduğu darbeyi görebildik. Ne diyordu Yaratan:  “Onlar tuzak kurdular, Allah da tuzak kurdu. Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.”(Enfal Suresi/30) Elhamdülillah Yaratan bu kutlu zaferi nasip etti Türk Milletine…

Rahmetli Türk ülküsü aşığı H. Nihal Atsızın “  İnsan büyür beşikte mezarda yatmak için, Kahramanlar can verir yurdu yaşatmak için sözleri o gece bir kez daha vücut buldu. Devletini milletin canından kutsal sayan Türk evlatları ecdadına yakışır şekilde üstün cesaretle Mukaddesatımıza sahip çıkıp o zındık sürüsünü püskürttü. O gece 1400 yıl sonra yine yiğit, korkusuz bir Ömer çıkıp bu ülkede Ömerlerin ölmediğini ölmeyeceğini, korkusuz Türkün vatanına göz dikeni canı pahasına üstün bir imanla ezeceğini, zındık kâfir sürüsüne asla geçit vermeyeceğini tüm dünyaya gösterdi.

Biz kazandık…

Hilal kazandı…

Hak kazandı…

Sen kazandın TÜRKİYEM...

Çok şükür…

Bu vesile ile 15 Temmuz gecesi canlarını istikbalimiz için feda eden destan yazan aziz şehitlerimizi rahmetle gazilerimizi minnetle anıyorum. Bu geceyi Unutursak kalbimiz kurusun. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik günümüz kutlu olsun. Allah vatanımızı her türlü düşmandan, beladan korusun, Devletimizi baki kılsın inşAllah. O gece gördüğüm ölüm… Şunu çok iyi bilin ki dostlar ; “ Bir ölüm ancak bu kadar güzel olabilirdi.” Selam ve dua ile.

adminadmin