Uzm.Dr.Figen Günindi,”Tip 1 diyabet çeşitli faktörlere bağlı olarak ortaya çıkar. Doğuştan varolan, diyabete yatkınlık sağlayan doku grupları diyabet gelişme riskini artırır. Bizi hastalıklardan koruyan bağışıklık sistemimiz bazı durumlarda insülin salgılayan hücreleri yabancı algılayarak yok edebilir. Bunun dışında diyabete genetik yatkınlığı olan kişilerde virüslere bağlı enfeksiyonlar, gıdalardaki katkı maddeleri, stres, diyabeti başlatan tetikleyici faktör olabilir. Yakın akrabalarında (anne, baba, kardeş, çocuk) Tip 1 Diyabet olan kişilerde diyabet gelişme riski daha fazladır.Diyabetli çocukların pankreaslarında , insülin üreten hücrelerin tahrip olması nedeniyle insülin üretilememektedir. İnsülin eksikliği nedeniyle vücut şekeri kullanamaz ve kan şekeri yükselir. Fazla şekeri atmak için sık ve bol idrar çıkarma başlar. Sıvı kaybı nedeni ile ağız kuruluğu ve susama hissi olur. İdrarla kaybedilen sıvı kaybını gidermek için çok su içme, gece idrara çıkma, daha önce idrar kaçırmayan çocuklarda gece işemesi başlar. “ şeklinde konuştu.
Diyabetin yarattığı sorunlarla ilgili,”Şeker enerji kaynağı olarak kullanılamadığı için sık yemek yemeye rağmen açlık hissi olur. Vücut enerji üretmek için kendi yağ ve proteinini yakar, yağ ve kas dokusu yıkımına bağlı kilo kaybı gelişir. Gece sık uyanma, şeker yüksekliği, enerji eksikliğine bağlı halsizlik, çocukta davranış değişikliklerine neden olabilir. Bu belirtiler genellikle bir aydan kısa sürelidir. Fark edilmediği veya zamanında tanı konmadığı durumda bulantı, kusma, karın ağrısı, dalgınlık, hızlı ve derin solunum, ağızda aseton kokusu ve ardından diyabetik ketoasidoz denilen koma hali gelişir. İnatçı enfeksiyonlar ve tekrarlayan mantar enfeksiyonları, özellikle bebeklerde düzelmeyen bez bölgesi dermatiti, ergenlik öncesi kızlarda vaginal kandidiyazis diğer belirtilerdir.Diyabet tanısı açlık, tokluk veya rastlantısal olarak bakılan kan şekeri düzeyine göre konur. Normal kan şekeri değerleri en az 8 saatlik açlık sonrası 80-100 mg/dl arasında, toklukta (yemekten 2 saat sonra) 140 mg/dl altında olmalıdır. Açlık kan şekeri 126 mg/dl üzerinde veya Oral Glukoz Tolerans Testinin 2. saatinde 200 mg/dl üzerinde olması; bunun dışında çok su içme, çok idrar çıkarma şikayetleri olan kişilerde herhangi bir zamanda ölçülen kan şekerinin 200 mg/dl üzerinde olması diyabet olarak tanımlanır.” dedi.
Uzm.Dr.Günindi,insülinin etkisiyle ilgili ise; “Tip 1 diyabette insülin eksikliği vardır ve ihtiyaç olan insülinin dışarıdan verilmesi gerekir. Sağlıklı kişilerde açlıkta sürekli olarak aynı düzeyde (bazal) ve yemek sonrası kan şekerinin yükselmesini önlemek için hızlıca ve bol miktarda (bolus) insülin salgısı olmaktadır. Diyabetli kişilerde insülin tedavisi fizyolojik insülin salınımına en uygun şekilde kullanılmaktadır. Ülkemizde rekombinan DNA tekniği ile elde edilen insülin analogları kullanılmaktadır. Sığır ve domuz insülini ile domuzdan elde edilen semisentetik insülin kulanılmamaktadır. İnsülin hayati bir hormondur ve bağımlılık yapmaz. Tip 1 Diyabet kronik bir hastalıktır ve sürekli insülin tedavisi yanında, diyabetik hasta ve ailesinin eğitimi, beslenme planlaması ve egzersiz tedavinin önemli bileşenleridir. Diyabet eğitimine, insülin tedavisine eşdeğer bir önem verilmelidir. “ diye açıklama yaptı.