Fikir
Giriş Tarihi : 05-06-2017 10:58   Güncelleme : 05-06-2017 10:58

Düşmanla devlet olan, Düşmanı Kadar Devlettir!

Niye devlet kurulur ki? İnsanların niye devletlere ihtiyacı vardır ya da devletler varlığını hangi iç dinamiklerle devam ettirirler? İdeal ve pratik açılardan iki cevabı var.

Düşmanla devlet olan, Düşmanı Kadar Devlettir!

İdeal devlet, yani örnek alınacak kadar mükemmele ulaşmış özgün başarısı olan devlet bir hayaldir ya da diğer söyleşiyle Batılı dilde söz edilen ütopyadır. Çünkü ideal devlet, kelimenin ikinci anlamıyla bir idealin, yani düşünceler bütünüyle ortaya çıkmış başı sonu belli ülküyle kurulur ve tarih ülkü uğruna devam eder. Bu hayal olan. 

Gerçek hayatta ise devletleri düşmanlar var eder, düşmanlar büyütür ve düşmanlar devam ettirir. Düşman yoksa devlet niye olsun ki... Ortaçağ sonrası kurulmuş ya da daha eskiden gelip dönüşmüş bütün devletler düşmanla var olmuşlardır ve marjinal fayda olarak düşmandan korumayı vadeden devletler yan fayda olarak da adalet tesisi vaadinde bulunmuşlardır. Tarık Bin Ziyad'ın gemileri yakarak kurduğu Endülüs gibi münferit aksi örnekler vardır ancak tam da bu sebeple Endülüs'ten söz ederken Endülüs Devleti değil, Endülüs Medeniyeti denir. 
Devlet varsa organize olarak düşmandan koruşabiliriz, devlet varsa mallarımızı koruyabilir miras bırakabiliriz ve devlet varsa alacaklarımız garanti altındadır. Hepsi bu…
"Dünyaya adalet getirmek için devlet kurduk", "Allah'ın emirlerini yaymak için devlet kurduk", "Her insanın eşit olduğu dünya barışı için devlet kurduk" vs... gibi idealler bayram konuşmalarında ve siyasi demeçlerde sıklıkla tercih edilebilir ama halkta karşılığı yoktur. (Sayısal büyüklüğü ölçülemeyecek kadar küçük bir öncü kesim hariç) Mevcut hiçbir devlet ideal üzerine kurulmamış, ideal dinamikle devam etmemektedir. Düşmanlar vardır, insanlarınsa çoğalma ve güvenlik ihtiyaçları vardır. Devletlerin ise buna karışık varlık vaatleri hiç de karışık olmayan basit bir doktrindir:
“Düşmandan arınmış güvenli bir toprak sahasını ülke olarak belirledik, burada üreyebilir, alışveriş yapabilir ve edindiğiniz malları miras bırakabilirsiniz. Canınıza yada malınıza ki; özellikle malınıza bir kast olursa hukuk sistemiyle sizin adınıza intikamınızı alırız, bunun adı da adalet olur. Para adında basılıp dağıtılan evrak sayesinde devletten alacağınız olan değerleri birebirinize devredebilirsiniz. Son olarak mümkün olduğunca birbirine benzeyen ve çerçeve değerlerde anlaşabilmiş insanlar bir araya gelir ki bunlara zaman içinde, millet, ulus falan gibi isimler verilebilir. “ Yaşasın! Nurtopu gibi bir devletiniz var artık. Geriye sadece bayrak ve tarih kaldı. 
Şimdi bu formülden “düşmanı” çekip alırsanız ne olur? Devlet çöker. Batılı devletlerin en büyük hatta tek derdi şu anda bu düşmansızlık. Rehavete kapılmış konformist bir Londralı niye durup dururken “Kraliçe çok yaşa” diye bağırsın ki... Donanmaya harcanan paraların ikna edici açıklaması ne? Devletinin zayıflamasından niye korksun ki 16 yaşındaki Thomas? Hangi düşman, devletin zayıflaması için hazır bekliyor? Ya 34 yaşındaki Alice... güzel çantalar alıp, konserlere ya da ev partilerine gitmek varken niye çocuk doğursun? Robert amca devletin yaptığı kötü, hatalı işlere hangi korkudan dolayı sabredip “şimdi sırası değil” desin? Ve kahramanlık.. Ağzından alev çıkaran, hiçbir kılıcın derisini kesmediği bir Ejderha yoksa, Komodo Ejderi keserek de şövalye olunmaz ki... Beyaz at, Ejderha’yı öldüren kahraman bindiği için etkileyicidir.
İşte bu yüzden Avrupa’da işlerin biraz daha karışmasını istiyor, Avrupalı devletler. Çünkü devletlerinin kurucu ve yürütücü dinamiği; düşmanları. Düşmanları zayıfladıkça devletleri gereksizleşiyor ve zayıflıyor. Korkunç, en ufak bir zayıf anda bütün sistemi çökertecek kadar güçlü bir düşman lazım Batı’ya. Avrupa dışındaki devletler bu günlerde zor süreçten geçiyorlar işte bu yüzden. “Onlarla ortak düşman bulup yan yana mı geleceğiz yoksa dışarıda durup devletlerini devam ettirebilmek için ihtiyacı olan düşman mı olacağız” diye hayli karışık bir soru masalarda. İran, Çin, Rusya ve Türkiye bu oyundaki yerini seçerse dünya da işler yoluna girecektir. Belki de giderek daha çok dost ve giderek daha da gereksiz hale gelip zayıflayan Batılı devletlerin altına “dostluk” denilen dinamitler döşeniyordur şu anda. Çünkü düşmanıyla devlet olan, düşmanı kadar devlettir.

Erem Şentürk / Diriliş Postası

Recep YAZGANRecep YAZGAN