Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 06-09-2016 10:15   Güncelleme : 06-09-2016 10:15

İhanet Gecesi Ve İşaret Ettikleri

15 Temmuz 2016 tarihi, yalnızca Türk ve Türk-İslâm tarihinin eşine çok az rastlanır değil, belki de tüm insanlık tarihinin ender görülebilecek ihanet vakalarından birine şahitlik etti.

İhanet Gecesi Ve İşaret Ettikleri

 Devlet ve Millet olarak 1960'lardan bu yana inançla itibar ederek destekleyip önünü açtığımız "Gülen Cemaati"nin üst katmanının FG tarafından FETÖ / PDY'ye dönüştürülmesine hep birlikte az veya çok katkıda bulunduk. Allah(cc) affetsin.

Tam da Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da tanımladığı gibi "tabanı ibâdet, ortası ticaret ve tepesi ihanet" olan bu yapının tabanı ile ortasının neyden müteşekkil olduğu 15 Temmuz ihanet gecesine kadar da herkesin malumu idi. Fakat tepesinin ihanet içerisinde olduğunu ve bu durumun ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceğini Devlet ve Millet olarak 15 Temmuz gecesi iliklerimize kadar idrak ettik. Bütün değerlerimize, kutsiyet atfettiğimiz kazanımlarımıza ve Milletimize karşı, şüheda vatan topraklarından yedikleri, içtikleri ve edindikleri ne varsa kustu bu Amerikan mandası kafalı kudurmuş hain FETÖ (CIA) köpekleri.

Bu FETÖ PD Yapılanmasının geçmişinde, tepesindeki bazı girift noktalara dair pek çok karanlık bölgesi olduğu gibi, 15 Temmuz ve sonrasına ait de karanlık bölgelerinin olduğu ve olmaya devam ettiğine dair ciddi emareler var. Örneğin darbe kalkışması ya da kaos (iç savaş) planı ve emrini ABD'den Türkiye'ye getiren Adil Öksüz'ün serbest bırakılması ve akabinde de sırra kadem basması gibi. Öksüz hakkında mahkeme heyetine eksik birtakım belgeler sunulması bu karanlık noktaların hala devam ettiğinin açık bir delilidir. Oldukça enteresan olan bir başka durum ise özel askeri eğitimden geçmiş, çok zorlu doğal koşullarda uzun zaman hayatını idame ettirebilme kabiliyetine sahip olduğu iddia edilen cuntacı asker kılıklılar vatandaşın bahçesindeki biber patlıcan ile fırından ekmek çalmaya kalkıyorken bu sıradan akademisyen(!) Adil Öksüz, hiç açık vermeden gizlenmeye ve gizemini korumaya devam edebiliyor! Türkiye'nin her tarafında ve en üst düzeyde tüm güvenlik güçleri tarafından aranmasına rağmen, sıradan bir vatandaşın ülke sınırları içerisinde saklanabilmesi veya sınır dışına çıkabilmesi imkansız gibi. Bu sıradan akademik vatandaş(!) biber, patlıcan veya ekmek çalarken de yakalanmadığına göre...

Hatırlayacağınız üzere geçtiğimiz haftalarda Adil Öksüz'ün telefonundan ormanlık bir alanda sinyal alındığına dair bir haber yapıldı. Bundan bir iki gün sonra da terörist başı FG Pensilvanya'dan bir konuşma yaptı. FG konuşmasının bir bölümünde, "Bu darbe girişiminde bir dahlim olduğuna dair yirmide bir nispetinde bir delil ortaya koyabilirlerse ben de Türkiye'ye gelip teslim olurum." gibi bir cümle kurdu. FG'nin altı çizili olarak vurgulamak suretiyle dile getirdiği bu söylemin arkasından da oldukça pis kokular yükseldiği aşikâr. Yoksa Adil Öksüz'ün en güvenli bölge olan öteki tarafa intikali mi gerçekleştirildi? FG buna dayanarak mı böyle bir söylemin rehavetiyle konuşuyor? Bu gerçek üzre mi hâlâ tabanda birilerine masumiyet mesajları veriyor? Ve tabi CIA ile FETÖ münasebetinin somut ve net delilleri de Öksüz'ün kuvvetle muhtemel itiraf edeceği gerçeklerle beraber ulaşılamaz hâle mi getirildi? Sahi! Türkiye'den Çin'e kadar uzanan kuşak içerisinde (yakın tarihin bilinmeyen alanlarında) Azerbaycan ve Özbekistan'da gerçekleştirilen darbe girişimlerinde FETÖ ve dolayısıyla CIA ilişkileri ne denli etkin rol oynamış olabilir?

Kimi zaman bugünün karanlık dehlizlerinde gezinerek ara ara karanlığa flaş çakmak, çoğu zaman tarihe ışık tutmakla neticelenir. Çünkü bazen bütün bir gizem, koskoca tabloda gözden kaçan küçük bir noktada gizleniyor olabilir.

Samet Semizoğlu

adminadmin