Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 06-11-2012 20:31   Güncelleme : 06-11-2012 20:31

Kendi soyuna ihanet edenler

Kıssanın birinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, Kuşlar Çarşısını gezer

Kendi soyuna ihanet edenler
Kıssanın birinde Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim, Kuşlar Çarşısını gezer. Burada, avcılar avladıkları kuşları, tuzakçılar yakaladıkları maharetli kuşları satmaktadırlar. Bir ara padişahın gözü kekliklere ilişir. Bir grup kekliğin üzerinde, "fiyatı 1 altın" yazıyor. Hemen yanı başlarında altın kafes içindeki keklik de "fiyatı 300 altın". Padişahın gözü 300 altınlık kekliğe takılır ve sorar. "Hayırdır. Bunun diğerlerinden ne farkı var ki?" Satıcı, "Bu keklik özel eğitimli, çok güzel ötüyor, bunun ötüşünü duyan ne kadar keklik varsa hepsi onun etrafına doluşuyor. Tabii bu arada avcılar da o etrafa doluşan keklikleri daha rahat avlıyorlar" der. Padişah "Satın alıyorum" der. Parayı verir ve hemen oracıkta kekliğin kafasını keser. Adam şaşırıp, "Ne yaptınız, en maharetli kekliğin kafasını koparttınız, yazık değil mi" diye dövünür. Padişah, "Bu kendi soyuna ihanet eden bir kekliktir. Bunun akıbeti er veya geç ölümdür" der.

Yaşamımızda karşılaştığımız olayları analiz ederken tarihten kıssalar veya daha önce herhangi bir olayı yaşamış kişinin ortaya attığı öyküler bize kolaylık sağlar. Olayı daha net algılamak ve pekiştirmek anlamında bu kıssalar olmazsa olmazlardandır. Tarihte keklik ile özdeşleşmiş olan bu kıssa da "ait olduğu soya veya sınıfa ihanet eden" herkes için öne sürülen birinci kıssadır. Bu anlamda kekliğin ünü, olaya keklikler açısından bakıldığında maalesef oldukça kötüdür. Ama kekliğin de pek umurunda değildir bu durum. Nedeni de çok basittir. Çünkü keklikler akılları ile değil yaradılışlarından gelen içgüdüleriyle hareket eden, hoş görünüşlü hayvanlardandır.

Özellikle siyasal mücadele tarihi açısından ihanet olgusu oldukça sıradan olup, neredeyse siyasetin doğasındandır. Bu yüzden siyasi arenadaki ihanet yüzyıllarca süren uygulama nedeniyle sıradanlaşmış ve kanıksanmıştır. Bu yüzden siyaset gibi gönüllü olarak yapılan çalışmalarda ihanetin fazla bir önemi yoktur ve yakınınızdaki kişi tarafından her an ihanet edilebileceği olgusuyla birlikte yaşanmaktadır. Ancak iş dünyasında da durum çok farklı değildir. Kariyer savaşlarının oldukça etkin olduğu bu dünyada da acımasızlık ve ihanet egemen olup eski dostluklar, yardımlaşmalar, ahde vefa, adalet, kardeşlik, diğerkâmlık ve daha nice güzel duygu ve düşüncenin yeri yoktur.

Kariyer basamaklarında hızla tırmanmak veya bencilce otoriter olma duygularını tatmin etmek amacıyla, keklik gibi bir zamanlar aynı sınıfta veya kategoride olunan kişilere ihanet ederek onları yok etmeye çalışmak sıklıkla başvurulan yöntemdir. Bir üst kademeye atanıncaya kadar birbirlerine şirinlik gösterisinde bulunan arkadaşlar, kariyer olayı gündeme geldiğinde içgüdüsel özellikleri devreye girmekte ve insanlıklarından soyutlanmaktadırlar. İnsanlığını en fazla kaybedenler ise bu yarışta öne geçmektedirler. Hatta bu yarışta her türlü iftira, ikiyüzlülük, arkadan kuyu kazma gibi aşağılık özellikler sıklıkla kullanılmaktadır. Bir takım entrika veya kargaşa ortamında hasbelkader gücü ele geçirdikten sonra da bir zamanlar ait olduğu gruba, soya veya sınıfa ihanet etmek de en son aşamayı oluşturmaktadır. Yarışta geri kalanlar veya ait olunan sınıfın diğer elemanları, uğraşılması ve yok edilmesi gereken bireylerdendirler. Özetle kariyer ve otorite tesis etme savaşında "potansiyel rakip" konumundadırlar. Bu nedenle bir zamanlar aynı sınıfta bulunulan bireyler ezilmeli, hatta yok edilmelidir! Oysa kendi sınıfına ihanet edenler unutmamalıdır ki, hainliğiniz pazarda satılana veya bir Yavuz ile karşılaşılana kadardır. Yavuz ile karşılaşıldığında boynun uçurulması kaçınılmazdır. Ondan sonra ağlayıp sızlamanın ve geriye dönüp bakmanın yararı olmayacaktır. Zira Yavuz ile karşılaşan hain kekliğin, af dileme hakkı da yoktur.
 
adminadmin