Analiz
Giriş Tarihi : 11-08-2018 09:04   Güncelleme : 11-08-2018 09:04

Lise eğitimini mesleki beceriler kazandıran düzleme çekmek

Lise eğitimini mesleki beceriler kazandıran düzleme çekmek

Lise öğrencilerinin aynı zamanda mesleki becerilere sahip olabilmelerini sağlayacak bir yapılanmaya gidemez miyiz?

Meslek eğitimi vermeyen lise kalmayacak. Dünya üzerinde yaygınlaşan bir eğilim bu.

Sadece Meslek Liseleri değil, normal liseler de meslek öğretecek şekilde konumlarını ve müfredatlarını değiştiriyorlar. Örneğin haftanın belirli gün/lerinde bir uygulama yerinde (örneğin meslek lisesinin atölyelerinde) uygulama dersi görüyorlar.

Ülkemizde de son yıllarda özel gayretlerle bu tarzda yeni yapılanmalar görüyoruz.

Eğitim sistemindeki misyonsuzluğa en bariz örneğini lise eğitiminde görüyoruz. Uygulamaya baktığımızda ülkemizde lise eğitiminin tek bir gayesini görmekteyiz. O da öğrencileri üniversiteye hazırlamak.

Evet sorun burada düğümleniyor esasen. İlk ve lise öğretiminde öğrencilere gerçek hayatta kendilerini yararlı kılacak hangi beceriler veriyoruz? Evet lise mezunlarının çoğunluğu üniversiteye girebiliyor olsaydı ve de mezunlar iş bulabilselerdi, bunu yine anlayışla karşılamak mümkün olabilirdi. Ama her yıl üniversite sınavlarında yani ezici çoğunluk en değerli yıllarını ve kendini güvenini kaybetmiş olarak üniversite önüne geliyor ve orada ise üniversite kazanamayan büyük çoğunluk hüsrana uğratılmaktadır. Öğrenci çoğunluğu, pazarlanabilir bir becerisi olmadan hayat mücadelesini terk ediyorlar.

Ortaöğretimde müfredatı Milli Eğitim değil ÖSYM belirliyor esasen. Liselerde eğitimin fiilen bittiği hala görülmüyor olmalı ki 3 yıl olan liseler 4 yıla çıkarıldı. Sanki liselerde eğitim varmış gibi mezunların gerçek hayata atılması bir yıl ertelendi.

Yapılması gereken tersine bir uygulamayla 4 yıllık liseleri 3 yıla indirmek ve büyük kısmı üniversite kapılarından geri çevrilecek olan öğrencilerin çok geç kalmadan toplum içinde onu ayakta tutacak mesleki becerileri kazanmasını sağlamaktır. Özellikle kısa vadede meslek yüksekokullarının çeşitlendirilmesi, yaygınlaşması ve eğitiminin piyasa ile iç içe getirilmesi en makul çözüm olarak görülüyor. Bu konuya dair çözümleri, özellikle lise sonrası bitirme sınavlarının tekrar ihdası konularını önceki yazılarımda dile getirdim.

Çözüme giden yol ÖSYM’nin merkezi sınavlarında alana dair sorular yer almaması, alana dair değerlendirmenin “Bitirme Sınavı” ile olmasıdır.

Yeni sistemde, “Mesleki kazanım” ve “tecrübeleri” puan arttıran bir unsur haline getiriyoruz.

Yani artık “merkezi sınavları” öğrencinin beceri ve mesleki yeterliliklerini ölçer konuma çıkarıyoruz.

Peki bu ne sağlayacak?

Kurs vb. yollarla sertifikalandırılacak beceriler, öğrenciye iki türlü katkı sağlayacaktır:

1. Sertifikalar, merkezi sınav (ÖSYM) puanına eklenecek belirli bir değer taşıyacaktır. Böylece öğrencinin her türlü mesleki beceriye sahip olması teşvik edilecektir.
b. Bir üniversiteye giremese bile söz konusu pazarlanabilir becerileri sayesinde işsiz ve mesleksiz kalmaktan kurtulabilecektir.
Bu sayede öğrenci, yalnızca teorik bilgi peşinde koşmak yerine çeşitli mesleki becerileri kazanmaya da yönelmiş olacaktır.

Neler yapılmalı?

Öncelikle merkezi sınavların yapısının ve niteliğinin değiştirilmesi gereğinin anlaşılması lazım. Ardından değişikliklerin neler olması gerektiğine sıra gelecektir.

Sınavlardan amaç temelde öğrencinin dil yeteneği ve matematik bilgisi yanında muhakeme ve düşünme gücünün belirlenmesi ve temel kavramlar arasındaki ilişkileri anlama ve problem çözebilme yeteneğinin ölçülmesidir. Ayrıca, sınavlarda öğrencinin anlamlı cümle kurmak yeteneğinin de ölçülmesi önem taşımaktadır.

Merkezi sınavlarda ucu açık soruların yer alması bu açıdan büyük önem taşır. Ancak birkaç milyon öğrencinin gireceği ucu açık soruların cevap anahtarlarının nasıl değerlendirileceği önemli bir mesele. Problemleri tek düzlemde ve tek boyutta düz mantıkla çözmeye alışmış ÖSYM yetkililerinin böyle bir zorluğun altına girmeleri zor. Ancak çözümsüz değil. Yeter ki bu kurumlar ehil ellere verilsin... At binenin kılıç kuşananın…

ÖSYM’nin sorumlu yetkilileri bu işin gerçek uzmanlarını istihdam ederek, işin üstesinden gelebilirler. Çünkü düşünce gücünü ve bilginin kullanışını değerlendirecek şekilde soru tanzim etmek ileri derecede uzmanlık ve derin bilgi ve eğitim yöntemlerini bilmeyi gerektirir.

Bu konudaki ilk adımda mevcut soru müfredatının çeşitli mesleki alanlar ve hayat becerilerini içerecek şekilde yeniden düzenlenmesi olabilir.
Bu bağlamda;
a. Sözlü ve yazılı anlatım becerisi,
b. Pratik hayat bilgi ve becerileri,
c. Sosyal içerikli genel kültür,
d. Bilişim ve iletişim becerileri,
e. Yaygın mesleki bilgi ve becerileri,
f. Sanat bilgi ve becerileri,
g. Spor, sağlık bilgi ve becerileri düşünülmelidir.

1. Yabancı dil bilgisi

Daha esnek yapılanma

Tüm bunlar yerleştirme sisteminde daha esnek bir yapılanma anlamına geliyor aslında.
Sınav tekniğinde yapılacak değişiklikler bir yana öncelikle merkezi sınavların üniversiteye yerleşmede tek faktör olmaktan çıkarılması ve yerleşmenin esnek bir yapıya kavuşturulması gerekiyor. İlk yıl öğrenciye başka bölümlere geçebilme imkânı tanınmalıdır.

Üniversiteler (fakülte ve bölümler) kendilerinin koyacağı ek standart ve ölçütler içinde [ya da başka sınav(lar)] öğrencilerini kendileri seçebilmelidir. Bu durum öğrencinin aynı zamanda lise döneminde kendi yeteneklerine uygun bölümlere ve branşlara yönelmelerini (o alanda güçlenmesini) sağlayacaktır.

Bir diğer önemli konu ise meslek yüksekokullarını bitirenlere dört yıllık üniversiteye geçiş imkânı daha yaygın olarak verilmelidir. Bu hakkın verilmesi bile meslek yüksekokullarının cazibesini önemli ölçüde artırmaya vesile olabilir.

Prof. Dr. Osman Çakmak / Diriliş Postası  

adminadmin