Samsun Haber
Giriş Tarihi : 23-09-2012 13:18   Güncelleme : 23-09-2012 13:18

Modernlik Belâsını Türk Milliyetçiliği Defeder ..

Prens Otto von Bismark’ın “Biz Almanlar Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayız” dediğini işittiğiniz zaman sizlerin neler hissedeceğini bilemem; ama ben kendimi iyi bilirim ve tırnak içinde yukarıda zikrettiğim sözleri işittiğim zaman kendimi derhal bir Alman gibi hissederim.

Modernlik Belâsını Türk Milliyetçiliği Defeder ..
Çünkü, şu hayretler uyandıran yeryüzünde Allah’tan başka hiçbirşeyden korkmaz insanların mevcudiyetinden bahsedilmesi benim arayıp da bulamadığım bir şeydir. 

Dünyada içinde Allah korkusu barındıran insanlardan birkaçı kaldı ise, benim Âdem ahfadından biri olarak yerimi onların arasında aramaktan başka çarem olmadığını düşünürüm. Düşünür ve böylelikle birçok alçağı tuzağıma düşürürüm. Hakkımda kanaat değiştirme bağlamından başka hüküm yürütemeyen o düdüklerin benim yukarıdaki beyanlarım sebebiyle “Bak, gördün mü, yine değişti; şimdi de Alman oldu” dediklerini işitir gibiyim. Evet, Allah korkusu sayesinde, Allah korkusunun bana kazandırdığı kadarıyla Alman olmak işime gelir. Benim işime gelmeyen, hesabıma uymayan Alman milliyetçiliğidir.
 
Bir anti-Türk, yani gayri-Müslîm ve İslâm düşmanı örgünün mahsulü saymakta tereddüt etmeyeceğimiz Avrupa Medeniyeti ve modernlik her ne kadar birinin diğerini kışkırttığı vakıalarla yapılandırılmışlarsa da, müteradif değillerdir. Avrupa’ya mahsus medeniyet yapısının Kilise ve Aristokrasi gibi iki sütûn yardımıyla dikildiği bilinir. Zadegânın ve papazların himayesinden istifade ile mecut olan Avrupa Medeniyeti aynı zamanda birçok bakımdan asillerle ve rahiplerle zıtlaşan modern medeniyettir. Medeniyet gücünü maneviyat bildiği neyse onu yüceltme tutkunluğundan alır. Halbuki modernlik bütün parlaklığını Kilise karşıtlığına olduğu kadar, aristokratik bağların ötesine geçilmesine borçludur. Gerek medeniyete, gerekse modernliğe hem İbranî-Hıristiyan, hem de Grek-o-Romen kökleri can verdi, veriyor. Bu dört unsuru hep birlikte gözönüne almadan ne medeniyeti, ne de modernliği farklı bir zeminde değerlendirmeğe güç yeter. Medeniyetten ve modernlikten memnun olanlar memnuniyetlerini bu dört unsurdan elde ettikleri, hangisinden ne miktarda kullanmayı tercih ettiklerine kendilerinin karar verdikleri bir halita sayesinde izah edebileceklerdir.
 
Modern medeniyet rekabet ve cedel kültürünün vazgeçilmezliğini esas saymış ve sadece rakibini idaresi altına alanın canlı kalabileceği bir vasatı beslemiştir. Patron kabul edilen, aynı zamanda başı çeken olma durumundadır. En ileride olan, en yukarıda demektir. Modern medeniyetin geçerli olduğu her saha, bir tesanüd sahası olmaktan çıkar. Modern medeniyet bir yeri işgal ettiyse orada bütün kazancın galip gelene tahsis edildiği bir düzen kurulmuş olur.  Hükümranlık sadece mücadele imkânlarını erişilmez kılmış olana tanınmıştır. Modern medeniyet nazarında Allah korkusu demek kazancı, rekabeti, cedeli belli hududlar içinde kavrar hale gelmenin yolunu açma demektir. Modern medeniyet Allah korkusunun insanlara mağlubiyet yolunu açtığını öğretir.
 
Galip gelen Tanrı’nın yerini alandır. Kaadir-i mutlak Tanrı tahtından indirilmediği takdirde ne modern, ne de medenî olunabilir. Anahtar kelime mutlakiyettir. Modernliğin, Avrupa Medeniyeti’nin insanlık çerçevesinde kabul görüşü herşeyini mutlakiyete borçludur. Şartlarımız tabiatı dize getirmekle övünen mutlakiyet şartlarıdır. Küfrün tebcil ettiği ilerleme kültürü bir mutlakiyetin yerini alan bir başka mutlakiyet demektir. Kâfirler de en yukarıda en büyük sermayeyi elinde tutanın mutlakiyetine ajanlık eden irili ufaklı tanrılardan başkaları değildir.
 
Modernliğe ve medeniyete intibak etmediği için, dini denilince milliyeti, milliyeti denilince dini anlaşılan Türk, tarihin akışıyla bu gösterdiğini hâlâ elinde tutuyor. Modern medeniyetin aldığı nefes Türklüğün inkârı suretiyle temin edilmiş atmosferin havasındandır.
İsmet Özel, 22 Eylül 2012
 
Yazının tamamı için

TIKLAYINIZ İSTİKLAL MARŞI DERNEĞİ
adminadmin