Sağlık
Giriş Tarihi : 28-05-2017 09:00   Güncelleme : 28-05-2017 09:01

Oruç Ve Sindirim Sistemi

Peygamber Efendimiz (sav) ümmetine “Oruç tut sıhhat bul” önerisinde bulunmuştur. Peki bu hadiste bahsi geçen sıhhate erişmek için Ramazan ayında nasıl bir beslenme düzenine geçmeliyiz? Uzmanı Dr. Atilla Bektaş’a göre bu sorunun yanıtı aşırı ya da dengesiz tüketimden kaçınmaktan geçiyor.

Oruç Ve Sindirim Sistemi

Mübarek Ramazan ayına kavuşmanın mutluluğunu yaşarken oruç tutmanın sindirim sistemini nasıl etkileyeceği birçok kişinin merak ettiği konuların başında geliyor. Özel Bilgi Hastanesi İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Atilla Bektaş, sindirim sisteminin oruçtan nasıl etkilendiğini, mide bağırsak sağlığını koruyarak nasıl oruç tutabileceğini, mide ülseri, gastrit, reflü ve diğer sindirim sistemi hastalığı olanların oruç tutup tutamayacağını ve merak edilen birçok konuyu Diriliş Postası'na anlattı.

MUTLAKA HEKİME DANIŞIN

Sağlıklı bireylerin oruç tutmasının vücut için yararlı etkilerinin herkes tarafından bilindiğini belirten Bektaş, “Mide şikayetleri ya da geçirilmiş ülser, mide kanaması gibi geçmişi olanlar mutlaka gastroenteroloji bölümüne başvurup hekim önerisini dikkate almalı. Daha önceden ülseri olan hastalar eğer tedavi edilmişlerse oruç tutabilirler” dedi. Bu tür aşikar ya da belli belirsiz sindirim yakınmaları olanların, oruç esnasında mide ağrısı, şiddetli göğüs yanması, kahve telvesi şeklinde kusma, siyah renkte dışkılama benzeri yakınmaları olduğu takdirde derhal en yakın sağlık kuruluşuna baş vurmalarını öneren Bektaş, bunların, mide ya da onikiparmak bağırsağında var olan ülserin aktifleşmesi-delinme yahut kanamayı gösteren belirtiler olabileceğini söyledi.

LİFLİ GIDALARA YÖNELİN

Oruç tutarken uygulanan beslenme şeklinin günlük normal beslenmeden farksız ve basit olmasını tavsiye eden Bektaş, iftar sofrasının; meyve ve sebzeler, et, tahıl ve patates (nişasta), süt ve süt ürünleri, yağ ve şeker içeren ana besin grubu yiyeceklerinden kurulması gerektiği uyarısını yaptı. Bektaş, kompleks karbonhidratların, oruçlu geçen uzun günlerde enerjinin yavaş yavaş salımına yardımcı olduğunu dile getirerek, “Bunlar un, fasulye, mercimek, tam tahıllı buğday, basmati pirinci, arpa, darı ve yulafta bulunur. Kepek, tahıl, hububat ve çekirdekler, kabuklu patates, kayısı, incir, yeşil fasulye, sebzeler ve kuru erik gibi her çeşit meyve de lif açısından zengindir ve yeavaş yavaş sindirilir” dedi.

FAZLA ŞEKER VE YAĞ SAKINCALI

Hazmı zor ve yavaş olan besinlerden kaçınılması gerektiğinin altını çizen Bektaş, “Şeker ve beyaz un gibi rafine edilmiş karbonhidrat içeren kek, bisküvi, çikolata gibi yağlı yiyeceklerden uzak durulmalıdır. Kafein de idrar yoluyla su kaybını hızlandırdığını için çay, kahve ve kola gibi içeceklerin fazla tüketilmemesi gerekir. Dondurulmuş gıdalar, kızartılmış hamur vb. fazla şeker ve yağ içeren besinlerdir. Yağsız kızartılmış ya da ızgara et ve tavuk ise sağlıklı alternatiflerdir. Sütlü tatlılar ve pudingler, dondurma, tarçınlı güllaç ya da kazandibi iyi seçimken şerbetli tatlıların çokça tüketilmesi önerilmez. Kızgın yağda pişirme, kızartma kaçınılması gereken pişirme yöntemleridir. Az yağda pişirme, ızgara ve fırınlama daha sağlıklıdır. Ayrıca bu tür pişirme yöntemleri tavuk ve balık gibi yiyeceklerde tat ve kokunun muhafazasında yardımcı olur” diye konuştu.

RAMAZANDA NASIL BESLENMELİ?

Bektaş, iftar sofralarının büyük ziyafetlere dönüştürülmemesi gerektiğini aksi takdirde kilo almanın kaçınılmaz olduğunu dile getirerek “Bu ciddi sindirim sistemi problemlerine de davetiye çıkarır. Hafif bir iftar açılışı, iftar ve sahur şeklinde planlı olarak sıvı ve gıda alınmalıdır. Oruç mutlaka su ve çorba ile açılmalı. Ardından 15 dakika beklenip diğer besinlere geçilmeli. Sıvı, tuz ve vitamin dengesine dikkat edilmeli. Gün boyu yaşanan magnezyum ve potasyum eksikliği için açık çay içilebilir. Sıcak günler nedeniyle oruç açıldıktan sonra 2-3 litre sıvı yavaş yavaş tüketilmeli. Gün içinde sıvı kaybı yaşamamak için, iftar ve sahurda fazla tuzlu ya da ağır tatlı gıdalar kesinlikle alınmamalı. Bol sulu sebze yemekleri, salatalar ve meyve, ayran, yoğurt gibi gıdalar sofradan eksik edilmemeli” yorumunda bulundu.

TÜKETİM SÜRESİNE DİKKAT

Sahurda ve iftarda, az sürede aşırı yemenin yanlış olduğuna değinen Bektaş “Tüketmeniz gereken miktarı öğünlere bölünüz. Yemek yer yemez yatmak için mümkünse 2-3 saat bekleyiniz. Aksi takdirde, reflü için ilaç kullanıyor olsanız bile ilacın faydası olmayabilir. İftar ya da sahurdan hemen sonra mutlaka yatmak isterseniz vücuda 45 derece açı veren ve ayakları kaldıran koltuklarda şekerleme yapabilirsiniz. Sahurda proteinden zengin gıdaların alınması reflüyü azaltır. Reflüyü artıran yağdan zengin gıdalardan ve gazlı içeceklerden kaçınılmalı. Daha çok limonata veya evde hazırlanan meyve suları içilmeli. İftardan 1 saat sonra sadece yürüyüş yapılabilir. Halı saha maçları, yüzme, uzun koşular gibi sporlar veya ağır antrenmanlar iftardan en az iki saat sonra yapılmalıdır” şeklinde konuştu.

DİĞER SİNDİRİM HASTALIKLARI...

Divertikül ve spastik kolon hastalığı (irritabl bağırsak hastalığı) olan kişilerin, diyet önerilerine bağlı kalmak kaydı ile oruç tutmalarında bir sakınca olmayacağını kaydeden Bektaş ancak bu kişilerin iftar ve sahur arasında su tüketimine ayrı bir dikkat göstermeleri gerektiğini kabız kalmamak için de lifli gıda, yürüyüş ve bol sıvı alımına özen göstermeleri gerektiğini vurguladı. Bağırsak hastalığı (ülseratif kolit, crohn hastalığı) olan kişilerin, az ve sık beslenmelerini genel tedavi sürecinin bir parçası olarak izah eden Bektaş, sağlık durumunun kötü etkilenmemesi için -özellikle hastalığın aktif olduğu dönemlerde- bu hastaların oruç tutmamasının ve gün içinde düzenli beslenmesinin uygun olacağını sözlerine ekledi.

Gökhan Gökbulut / Diriliş Postası

 

adminadmin