Samsun Haber
Giriş Tarihi : 16-02-2017 11:53   Güncelleme : 16-02-2017 21:12

Prof. Dr. Mahmut Aydın Fetö’nün Kitabını Yazdı

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Öğretim Üyesi, eski Rektör Yardımcısı ve FETÖ Araştırma Komisyon eski Üyesi Prof. Dr. Mahmut Aydın FETÖ’nün kitabını yazdı.

Prof. Dr. Mahmut Aydın Fetö’nün Kitabını Yazdı

Kitabın önsözünde Aydın, kitabı yazmasına sebep olarak “15 Temmuz hain darbe kalkışması bizlere Anadolu topraklarında 40 yılı aşkın bir süredir dini değerleri kullanarak neşvü nema bulan sözde iyilik hareketinin veya bağlılarının ifadesiyle “Hizmet Hareketinin” nasıl günü geldiğinde vahşi bir terör örgütüne dönüştüğünü” kaydetti.

Aydın, “Hizmet Hareketi’nin kendinden olmayanlara ve halkın oylarıyla seçilmiş meşru hükümete karşı sergilemeye başladığı hasmane tutumla, aslında gizli gündemi olan ve günü geldiğinde hem kendi hem de yuları elinde olan efendilerinin çıkarı için darbe dahil herşeyi yapabileceğini göstermeye başlamasına rağmen malesef -bu çalışmanın sahibi de dahil çok az kişi dışında- çoğumuz 15 Temmuz hain darbe kalkışmasına kadar gerçeği görmemek adeta gözlerimi kaparım işimi yaparım veya “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” mantığıyla ihanetin göz göre göre geldiğinin farkına varamadık veya varmak istemedik” diyerek şunları yazdı;

ÇOK ŞÜKÜR GÖREBİLDİK

“Malasef bunu 17/25 Aralık tarihlerinde yargı ve emniyette yuvalanmış FETÖ militanlarının halkın oylarıyla seçilmiş hükümete karşı kalkıştığı yargı ve emniyet darbesinden sonra o dönemin başbakanı ve şu anki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın başta devlet kurumları olmak üzere her kesime açıkça ve yüksek sesle Gülen hareketinin paralel devlet yapılanması ile aktif mücadele çağrısı yapmasına rağmen yaptık.  Ancak 15 Temmuz tarihinde FETÖ militanları ve şakirtleri milletine bomba ve kurşun yağdırınca artık takke düşüp kel görüründüğünden “Gülen Cemaati” veya “Hizmet” olarak bilinen yapının artık bir terör örügütü, lideri Gülen’in de “hocaefendi” değil bir terörist olduğunu çok şükür görebildik. Buna da şükür çünkü bu ülkede ne yazık ki bu gerçeği hala göremeyen bir sürü mankurt ve otomat söz konusu.

07 Şubat 2012 tarihinde MİT Müsteşarının FETÖ’cü savcı tarafından KCK operasyonları çerçevesinde yine FETÖ’çü emniyetçiler eliyle zorla ifadeye çağrılma olayıyla başlayan, 17/25 Aralık 2013 tarihinde FETÖ’çü yargıç ve emniyetçiler tarafından organize edilen sözde yolsuzluk soruşturmaları bağlamında halkın özgür iradesiyle seçilen hükümete karşı yapılan açık yargı ve emniyet darbe kalkışmasıyla ve 19 Ocak 2014’de Adana’da MIT tırlarına FETÖ’çü savcı ve askerler tarafından baskın yapılmasıyla devam eden ve 15 Temmuz kanlı hain darbe kalkışmasıyla zirve noktaya ulaşan olayları bir bütün olarak göz önüne aldığımızda aslında ülke olarak çok büyük bir felaketten, bir işgal girişiminden hatta uçurumun kenarından döndüğümüzü rahatlıkla söyleyebiliriz. Tüm bu olaylar dini söylem ve değerlerden beslendiği için dini bir yapı görünümünde olan Gülen hareketi tarafından planlanıp hayata geçirilmeye çalışıldığından bu durumdan en fazla zararı da rahmet dini olan İslam ile “farklılıklar içinde birlikte yaşama kültürünün” beşiği olan Anadolu coğrafyası dolayısıyla da aziz Anadolu halkının gördüğü aşikardır.

MÜSLÜMAN DÜNYADAKİ HAŞHAŞİ/HAŞHİŞİ VE KADİYANİ OLUŞUMLAR

15 Temmuz tarihinden sonra FETÖ’nün sapkın ve çok boyutlu küresel angajmanları olan son derece tehlikeli bir örgüt olduğu, lideri Gülen’in de “hoca effendi” değil, dini açıdan sapkın bir şahsiyet ve kibir abidesi şizofrenik bir vakıa olduğu birden gönül gözleri açılarak kendilerine ilham gelen akademisyen, gazeteci ve entelektüellerimiz tarafından yüksek sesle dilendirilmeye başlandı. Bu süreçte pek çok bilimsel yayın yapan dergimiz –Liberal Düşünce, Muhafazakar Düşünce ve Türkiye Günlüğü gibi-  15 Temmuz özel sayıları yayımlayarak hem FETÖ’nün hem de onu ortaya çıkaran sürecin kamuoyu tarafından daha sağlıklı olarak tanınıp bilinmesine ciddi katkı sunmuştur. Biz de dinlerarası diyalog konusundaki uzmanlığımızdan hareketle yıllardır “Dinlerarası Diyalog” söyleminin gerçekte hangi amaçla üretildiğini ve FETÖ yapılanmasının 1998’lerden itibaren neden bu söyleme sarıldığını, diyalog ve hoşgörü söylemleri çerçevesinde bir taraftan batı dünyasında kendine meşruiyet kazandırarak alan açmaya çalışırken, diğer taraftan da efendilerinin misyonuna hizmet etme adına kendini 15 Temmuz tarihinde kalkıştığı darbe ile altın vuruşa hazırladığını dile getiren bir akademisyen olarak Hıristiyan ve Müslüman dünyadaki bazı oluşumlar üzerinden Fetullahçı Terör Örgütünün kodlarını okuyucunun dikkatine sunmaya gayret ettik. Bunu yaparken ilk bölümde Hıristiyan dünyadaki Cizvit ve Opus Dei yapılanmaları ile Müslüman dünyadaki Haşhaşi/Haşhişi ve Kadiyani oluşumları bağlamında konuyu ele almaya ve bu yapılanmalarla FETÖ arasındaki benzerlikleri ve izlenilen stratejiler okuyucunun dikkatine sunmaya çalıştık. Bu bağlamda ilk olarak kronolojik sıraya göre Haşhaşi, Cizvit, Opus Dei ve Kadiyani hareketlerinin ne olduğunu detaya girmeden ana hatlarıyla ifade edecek daha sonra da söz konusu yapılanmalarla FETÖ/PDY arasındaki benzerlikler ve stratejik yönler ortaya konmaya çalışılacaktır. Çalışmanın ikinci bölününde de 15 Temmuz hain darbe kalkışmasından sonra FETÖ yapılanması ile ilgili Karar ve Star Gazetelerinde yayımlanmış değerlendirme yazılarımızı okuyucunun dikkatine sunuyoruz.

THE CEMAAT’ GİDER, ‘ANOTHER CEMAAT’ GELİR…

Bu noktada bizi böyle bir çalışmaya sevk eden temel etkenleri de okuyucuya ifade etmek istitiyoruz. Bu çerçevede en önemli etken hiç şüphesiz bu topraklarda doğmasına rağmen mayası diğer oluşumlardan oldukça farklı olan FETÖ yapılanmasının hem Müslüman hem de Hıristiyan batı dünyasındaki benzer örneklerden hareketle kodlarını deşifre ederek halkımız tarafından tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve böylece bu konuda yapılacak çalışmalara katkıta bulunmaktır. Bir diğer önemli etken ise ithal unsurlarla mecz olmuş bir yerli imalat olan FETÖ’nün tohumunun, söz konusu tohumun ekildiği toprak veya toprakların ve hem fidan hem de ormanlaşma sürecinde beslendiği iklim şartlarının anlaşılmasına katkı sağlamaktır. Bu çalışmayı yapmaya bizi sevk eden bir diğer önemli etken de sadece FETÖ kodlarını deşifre ederek daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamak değil, aynı zamanda FETÖ üzerinden ileride başımıza bela olabilecek yeni yapıların neşvü nema bulmadan deşifre edilerek palazlanmasının önüne geçilmesine yardımcı olmaktır. Bu çerevede amacımızın daha iyi anlaşılabilmesi için Mustafa Çalık’ın Türkiye Günlüğü dergisinin “15 Temmuz: ‘Hocaefendi’’likten ‘Mehdi’’liğe ‘İslam’’sız Müslümanlığın Öteki Yüzü” konulu sayısında yer alan bazı tespitlerini okuyucunun dikkatine sunmak istiyoruz. “Gülen Cemaati bugün için belki ‘öldü’, ama bilmeliyiz ki ruhu ‘istikamet’ten çok ‘keramet’e meraklı diğer bütün cemaat ve dergâhlarda ve onların ‘Gassâl elinde meyyit’ olmaya can atan müntesibleri arasında kol geziyor. Dürüstçe çalışıp ter dökerek kazanıp, haysiyetiyle alnı açık, başı dik gezmek yerine herhangi bir kanatlı hayvan gibi havalarda uçmanın hayaliyle eteğine yapışacak mürşit arayan bunca miskinin bulunduğu yerde, ‘the Cemaat’ gider, ‘another Cemaat’ gelir…”

FETÖ’nün Uluslararası Kodları adlı bu çalışmanın 19. Yüzyıldan itibaren batının İslam coğrafyasında kurduğu sömürge düzenini devam ettirmek için besleyip büyüttüğü ve daha sonra da kendi amaçları için kullandığı dini söylemli ve retorikli yapılanmaların deşifre edilip anlaşılmasına az da olsa katkı sunması en büyük dileğimizdir. 

adminadmin