Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 06-04-2017 09:13   Güncelleme : 06-04-2017 09:13

Tek Adam Sözü “Bazı Kafalar Kesilecektir”

Cumhuriyet'in ilanından sonra 3 Mart 1924 tarihinde 431 sayılı kanun ile Hilafet kaldırılıp Osmanlı hanedanına mensup kimselerin yurt dışına sürgün gönderilmesine karar verilmiştir. Halifeliğin kaldırılmasıyla İslam dünyasının merkezi olmaktan çıkmış oluyorduk. İşte Haçlıların 93 yıl önce kazandığı bu zaferden sonra ne ülkemizin ne de İslam âleminin iki yakası birbirine gelmemiştir.

Tek Adam Sözü “Bazı Kafalar Kesilecektir”

Bu konunun mecliste görüşülmesi sırasında namuslarının korunması için hiç olmazsa kadınların memleketten çıkartılmamasına dair bir teklif ileri sürmesi üzerine, mecliste bulunan bazı meb'usların masaların üzerine çıkıp tepinerek "Olamaz!" diye haykırdığına şahit olduk.

Topçu İhsan namındaki Osmanlı düşmanı kendini bilmez birisi: "Osmanlı hanedanının hepsi sürülmelidir. Ne erkeği kalsın ne kadını... Hatta ölülerinin kemiklerini bile mezarlarından çıkarıp atmak lazım gelir." Diyerek, Horasan'dan kopup gelerek Söğüt'e yerleşip oradan da koca bir cihan devleti çıkaran Osmanlı Hanedanı için böylesine haysiyet kırıcı teklifler ortaya atmışlardı.

Evet, Türkiye, halifeliğin kaldırılması ile birlikte artık İngiliz İmparatorluğu için tehlike olmaktan çıkmıştır. Dönemin İngiliz Sefiri Ronald Lindsay, böyle söylemişti. Maalesef doğru söylemişti.

Ne olursa olsun halifelik İslâm cemiyetinin en birleştirici ve İslâm’ın geçmişi ile en güçlü bağı olup ölümüne müdafaa edilmesi gerekirdi. Bunu yapmayıp üstelik Ayasofya’yı da puthaneye çevirerek nasıl bir dünya görüşüne sahip olduklarını tarihin acı sayfalarına kayıt etmekten çekinmediler.

İngiliz Tarihçi Arnold J. Toynbee, Türkiye güya “batılılaşmanın nimetlerine karşılık, İslâm'ın manevî liderliğini bırakmış oluyor” diyor halifeyi kovmakla bugüne kadar kurulmuş bütün dinî geleneklerden kurtulduğunu söylüyordu. (Boston Times, 1924)

Hilâfetin ilgasına ve hanedanı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair kanun numarası 431 kabul tarihi ise 3 Mart 1924 idi. Resmi Gazetenin Tarih: 6/3/1924 Sayı: 63 ve Yayımlandığı Düstur: Tertip: 3 Cilt: 5 Sayfa: 323’te görebilirsiniz. Şöyle demektedir:

Madde 1 – Halife halledilmiştir. Hilafet Hükümet ve Cumhuriyet mana ve mefhumunda esasen  mündemiç olduğundan Hilafet makamı mülgadır. (Bu maddeye göre halifeliğin tam olarak kaldırıldığından söz edilemez)

Madde  2’de ise “Hilâfetin ilgâ ve Hanedan-ı Osmanî’nin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair kanun” ifade edilmekteydi.

Osmanoğulları’nın endişeli bekleyişi ve korkuları gerçek olmuş Millet Meclisi kanunu kabul etmişti. Gerçi Ankara hilafeti kaldırmaya çok önceden karar vermişti fakat çıkarılan kanunla hem hilafet kaldırılıyor hem de bütün padişah mülklerine el konulduğu gibi hanedan mensuplarının Türkiye topraklarında yaşamaları, hatta transit geçmekten bile mahrum ediyordu. 
Hanedan mensuplarının her birine dönüşü olmayan, sadece 'gidişe mahsus' birer pasaportla ikişer bin İngiliz lirası verildi, mal varlıkları tasfiye edildi ve Türkiye'ye değil girmeleri, Türk topraklarından transit geçmeleri bile yasaklandı.

M. Kamal’ın mecliste saltanat ve hilafet yanlılarına karşı söylediği “ihtimal bazı kafalar kesilecektir” sözü halifeliğin kaldırılması ile ilgilidir. Bu söz öylesine çok tekrarlanmıştır ki ders kitaplarında dahi yer almıştır. Halka gözdağı vermek, korkutup sindirmek hatta aşağılamak için defalarca söylenmiştir. Öyle ki Fenerbahçe'nin Standard Liege ile yaptığı hazırlık maçında kale arkasına pankart olarak dahi asılmıştır.

Nutuk da geçen tam hali şöyledir: “Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye, ilim icabıdır diye, müzakere ile münakaşa ile verilmez. Hakimiyet, saltanat, kuvvetle, kudretle ve zorla alınır; şimdi de Türk milleti bu mütecavizlerin hadlerini ihtar ederek, hakimiyet ve saltanatını, isyan ederek kendi eline bilfiil almış bulunuyor. Bu bir emrivakidir. Mevzuubahis olan, millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Mesele zaten emrivaki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl olacaktır. Burada içtima edenler, meclis ve herkes, meseleyi tabii karşılarsa, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde yine hakikat, usulü dairesinde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir”, vesselam.
Vehbi KARA

adminadmin