Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 20-06-2020 12:58   Güncelleme : 20-06-2020 12:58

Dünden bugüne Ayasofya IV

Dünden bugüne Ayasofya IV

1960 darbesinden bir müddet sonra, Adalet Partisi’nin koalisyon ortağı olduğu hükümet döneminde de Ayasofya’nın yeniden cami olarak görevine devam etmesi için konu yoğun ve hararetli bir şekilde siyasetin gündemine gelmiştir. Aslında bu konu çok partili siyasi hayata geçildikten sonra düşük veya yüksek frekanslarla hep siyasetin gündeminde kalmaya devam etmiştir. Fakat maalesef konu ile ilgili olarak ciddi ve sonuç getirici bir adım atılamamıştır. Bu konu ile ilgili gelişmeleri Yıldıray Oğur bahse konu yazısında şu şekilde anlatmaktadır:

‘’Ayasofya’nın müzeden yeniden camiye çevrilmesi için ilk önerge 27 Mayıs darbecilerinin hala fiilen yönetimde olduğu 1965 yılında Cumhuriyet Senatosu’nda verildi. Adalet Partisi İzmir Senatörü Ömer Lütfü Bozcalı (Said Nursi’nin avukatlarından), o günlerdeki Ayasofya’nın tekrar kiliseye çevrilme tekliflerine ve Yunanistan’ın Kıbrıs politikasına tepki göstererek hükümetten Ayasofya’nın camiye çevrilmesini istedi.

Kıbrıs olaylarının zirvede olduğu, Türkiye ile Yunanistan ilişkilerini gerildiği günlerdi. Herhalde bir gözdağı vermek için teklif senatoda kalmadı, Başbakan yardımcılığını Süleyman Demirel’in yaptığı Süleyman Hayri Ürgüplü’nün Başbakanlığındaki koalisyon hükümeti konuyu Diyanet İşleri Başkanlığı’na sordu.

Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Tevfik Gerçeker “Ayasofya müzesinin müze halinde olmasına rağmen içinde ibadete mani bir durum olmadığına” dair görüş bildirdi. Ardından bir adım atılmadı ama bu girişim, bir kaç ay sonra yapılan 1965 seçimlerinde, sandıktan rekor bir oyla tek başına iktidar olarak çıkacak Demirel ve Adalet Partisi’nin seçim kozlarından biri haline getirmişti Ayasofya’yı.

Adalet Partisi iktidara gelirse Ayasofya’nın yeniden cami olarak ibadete açılacağı her yerde konuşulmaya başlanmıştı. Nitekim seçimlerin ardından halktan, muhafazakâr çevrelerden ve gazetelerden yeni hükümete Ayasofya ile ilgili sorular ve talepler gelmeye başladı. Demirel hükümetinin Devlet Bakanı Refet Sezgin, bu sorulardan birine “Vatandaş olarak Ayasofya’nın cami haline ifrağına ve ibadete açılmasına muvafık mütalaa ediyorum. Hükümet üyesi olarak bu meseleyi hukuki durumu bakımından yetkili kurullara götürüp tektik etmesinin kararındayım. Ben şahsen bunun ibadete açılmasını talebeliğimden beri düşünürüm” diyerek cevap verince büyük bir tartışma çıktı. Laik medya bu açıklamalara tepki gösterirken, Adalet Partisi kongreleri ve toplantılarında partililer “Ayasofya, Ayasofya” diye tezahürat yapıyordu. Başbakan olarak düzenlediği ilk basın toplantısında Demirel’e de Ayasofya soruldu.  Demirel ustalığını konuşturup, açık kapı bırakarak cevap verdi:

“Ayasofya’nın ibadete açılması hakkında öteden beri çeşitli yollarla yetkili mercilere intikal etmiş dilekler mevcuttur. Son zamanlardaki dilekler evvelki isteklerin tekrarı mahiyetinde yine yetkili kurumlara intikal etmektedir.”

Daha sonra yine bir gazetecinin sorusu üzerine “Böyle bir şey bize intikal ederse düşünürüz” diye cevap verdi,  kapıları kapatmadı. Kapıyı kapatan ise Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel oldu. Gürsel Ayasofya tartışmalarını soran bir gazeteciye “Çok fena söylerim, söyletmeyin bana. O devirler geçti. Ayasofya ile cami ile medrese ile uğraşacak vakit geçti. Memleketin bin bir derdi, meselesi var, asıl onlarla uğraşalım” dedi, bu sert cevap Demirel için Ayasofya konusunu bir süreliğine kapattı.

1967’de Türkiye’yi ziyaret eden Papa 6. Paul’ün Ayasofya’da diz çöküp 45 saniye dua etmesiyle tartışmalar yeniden alevlendi, MTTB’li öğrencilerin Ayasofya’da namaz kılma eylemleri başladı.

YAZININ DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN