Güncel
Giriş Tarihi : 01-03-2021 06:15   Güncelleme : 01-03-2021 06:15

Erdoğan'dan 28 Şubat Mesajı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 28 Şubat mesajında, "28 Şubat döneminde İstanbul Büyükşehir Belediye başkanıydım. Okuduğum bir şiir sebebiyle hukuksuz bir şekilde hapse atıldım ve siyasi hayatım bitirilmek istendi. Şu an halkın oylarıyla seçilmiş ilk Türkiye Cumhurbaşkanı olarak görev yapıyorum. Her türlü engellemelere rağmen şan ve şerefle aziz milletime hizmet ediyorum. Darbe bir insanlık suçudur. 28 Şubat'ı yaşadım, 28 Şubat'ın farkındayım" dedi.

Erdoğan'dan 28 Şubat Mesajı

FUAT OKTAY: MİLLİ İRADE SUİKASTI

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, 28 Şubat bildirisinin, yakın siyasi tarihe düşürülmüş kara bir leke, temelinde yatan zihniyetle birlikte yok edilmesi gereken bir milli irade suikastı olduğunu belirtti.

Oktay, Twitter'dan, Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinin, 24'üncü yılı dolayısıyla paylaşımda bulundu.

Fuat Oktay, "28 Şubat bildirisi, yakın siyasi tarihimize düşürülmüş kara bir leke, temelinde yatan zihniyetle birlikte yok edilmesi gereken bir milli irade suikastıdır. Demokrasiyi gerçek anlamda işler hale getiren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'miz ve daha fazla demokrasi ve özgürlük hedefleyen sivil anayasa çalışmamızla hiçbir vesayete geçit vermedik, vermeyeceğiz." ifadesini kullandı.

 

EMİNE ERDOĞAN: EBEDİYEN KARANLIĞA GÖMÜLSÜN

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan, Türk siyasi tarihine "postmodern darbe" olarak geçen 28 Şubat sürecinin 24'üncü yılı dolayısıyla paylaşımda bulundu.

Erdoğan, Twitter hesabındaki mesajında şunları kaydetti:

"28 Şubat'ta gencecik insanların hayalleri, ideolojik kurşunlarla delik deşik edildi. Yakın tarihimizin bu hazin gerçeğini bıkıp usanmadan anlatmaya devam etmeliyiz ki, insan haklarını ve milli iradeyi hedef alan her türlü darbe zihniyeti, ebediyen karanlığa gömülsün."

 

ALTUN: 28 ŞUBAT YALNIZCA ASKERİ DEĞİL...

İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "28 Şubat bir darbedir. 28 Şubat yalnızca askerî değil siyasî, kültürel ve sosyal bir darbedir" dedi.

Altun, Twitter'dan paylaştığı mesajında şunları söyledi:

"Bugün, demokrasinin, halk iradesinin, meşru iktidarın, temel hak ve özgürlüklerin darbeci zihniyet tarafından askıya alınmasının, postmodern tekniklerle Türkiye Cumhuriyeti hükûmetinin darbeyle görevinden uzaklaştırılmasının yıl dönümü. 28 Şubat, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti’ne karşı gerçekleştirilen bir darbe olmasının yanında toplumun büyük bir kesimine karşı başlatılan cadı avının, temel hak ve özgürlüklerinin askıya alınarak toplumun önemli bir kesiminin yaşam alanlarının yok edilmesinin de bir diğer adıdır.

Eğitimden sağlığa, ticaretten kültüre kadar toplumun önemli bir kesiminin sistemin dışına çıkarılmasını amaçlayan bu antidemokratik ve ahlaksız süreç ne yazık ki asker-sivil işbirliği ile gerçekleşmiştir. Belli siyasi partiler, STK'lar ve sözde aydınlar bu koronun içerisindeydi.

Aziz milletimiz, tarihinden aldığı güç ve ilhamla 28 Şubat’ı gerçekleştiren zihniyete çok kısa bir süre içerisinde, kendi evlatlarını yeniden iktidara taşıyarak cevap vermiştir. Çünkü 28 Şubat, aziz milletimize ve değerlerimize kin besleyenlerin ele ele verdiği bir süreçtir.

28 Şubat bir darbedir. 28 Şubat yalnızca askerî değil siyasî, kültürel ve sosyal bir darbedir. 28 Şubat, toplumun nefessiz bırakılmaya çalışıldığı bir süreçtir. 28 Şubat, nifak tohumudur. 28 Şubat, millete kin besleyenlerin kustuğu zehirdir. 28 Şubat, müstemleke zihniyettir."

 

KALIN'DAN 28 ŞUBAT MESAJI

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da Twitter'dan, "28 Şubat demokrasiyle, milletin inanç ve değerleriyle kavga etmenin en çirkin, nobran ve gaddar türlerinden biriydi. Bu zulmün bir daha yaşanmaması için el ele vereceğiz ve asla yılmayacağız" dedi.

 

ŞENTOP: TARİHE KARA BİRER LEKE OLARAK GEÇECEKLER

TBMM Başkanı Şentop, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, 24'üncü yıldönümünde, 28 Şubat darbesinin faillerini, taşeronlarını, işbirlikçilerini lanetle andığını, mağdurlarını, mazlumlarını selamladığını bildirdi.

28 Şubat darbesinin milleti ve iradesini hedef alması bakımından darbecilik geleneğinin karanlık örneklerinden birisi olduğunu belirten Şentop, şunları kaydetti:

"Milletimizin basireti ve sağduyusu bütün çatışma ve kaos beklentilerini boşa çıkarmış, '28 Şubat bin yıl devam edecek' sözünde ruhunu bulan millî irade karşıtlığı, 2002 seçimleriyle ağır bir yenilgiye uğramıştır. Türlü türlü kisvelere ve suni gerekçelere dayandırarak, sandıktan çıkmadan iktidar olmayı, millî iradeye ait gücü gaspetmeyi hedefleyenler, Türkiye'nin refahına, kalkınmasına ve milletin değerlerine karşı işledikleri suçlar dolayısıyla tarihe birer kara leke olarak geçeceklerdir. 28 Şubat darbesinin yıl dönümü vesilesiyle bir kez daha memnuniyetle belirtmek isterim ki, milletimizi terbiye edilecek bir sürü, demokrasiyi de lüzumsuz bir ayak bağı olarak görenler, milletimizin direnci ve şuuru sayesinde tasfiye olmuşlardır. Türkiye'nin ve demokrasimizin teminatı, 28 Şubat ve 15 Temmuz darbeleri başta olmak üzere bütün müdahalelere karşı iradesine sahip çıkan, ülkesinin geleceğini demokraside gören asil milletimizin bizatihi kendisidir."

 

TANSU ÇİLLER O SÜRECİ ANLATTI

Eski Başbakanlardan Prof. Dr. Tansu Çiller, 28 Şubat sürecinde yaşananlara ilişkin, "Sayın Cumhurbaşkanı Demirel tarafından bana ve Sayın Erbakan'a, 'Asker ayakta' şeklinde mesajlar iletilmeye başlandı. Hatta bu tehditler öyle boyutlara geldi ki evlatlarım, ailem hedefteydi. 'Ne yapacaksanız bana yapın, ipim cebimde' dedim."ifadelerini kullandı.

Türk siyasi tarihinde "postmodern darbe" olarak bilinen, dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın istifasını getiren, bin yıl süreceği iddia edilen ve "demokrasiye balans ayarı yapıldı" şeklinde lanse edilen 28 Şubat'ın üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen toplumsal, siyasal ve hukuksal alanda oluşturduğu darbeler hala zihinlerde tazeliğini koruyor.

Çiller, bütün bunların yanında Refah Partisinin İstanbul dahil birçok belediyeyi almış olmasından bir rahatsızlık oluştuğunu vurgulayarak, şunları anlattı:

"Refah Partisinin gelmesi istenmiyordu. Bunun için adeta bir strateji oluşturuldu. Dendi ki, 'Anavatan ile Doğru Yol bir koalisyon kursun, hangisi daha yüksek oy alırsa başbakan o partiden olsun ki Refah Partisi ile koalisyon olmasın. Bu Türkiye'nin lehinedir ve bizim desteklediğimiz budur.' Bunun üzerine çalışıldı. Bütün baskılar bizim Anavatan Partisi ile koalisyon kurmamız içindi. Darbelerin, merkez sağı nasıl böldüğünü görmüştüm. Bu nedenle Anavatan Partisi ile koalisyon kurmak ve sağı birleştirmek istiyordum. Daha fazla milletvekilimiz olmasına rağmen feragat ettik ve başbakanlığı Anavatan Partisi'ne verdik ve bir azınlık hükümeti kurduk. Ancak tavanda yapılan birleşmenin, taban ve teşkilatlar tarafında da kabul edilmesi gerekiyordu. Ancak tabanda iki parti arasında bütünleşme sağlanamadı. İki sağ partiyi birleştirmek istesem de yapılmasının zor olduğu çok açıktı. Anayol Hükümetini kurmanın önemli bir misyon olduğunu düşündüğüm için milletimin önünde, 'Refah Partisi ile hükümet kurmayacağım.' demiştim ve çok da samimiydim. Ancak işlemeyince, Refah Partisi ile bir koalisyon kurduk."

 

"BANA VE ERBAKAN'A 'ASKER AYAKTA' MESAJLARI İLETİLDİ"

Tansu Çiller, Refah Partisi ile koalisyon kurulmadan önce çeşitli uyarılar, tehditler geldiğini dile getirerek, "Sayın Cumhurbaşkanı Demirel tarafından bana ve Sayın Erbakan'a 'Asker ayakta' şeklinde mesajlar iletilmeye başlandı. Hatta bu tehditler öyle boyutlara geldi ki evlatlarım, ailem hedefteydi. 'Ne yapacaksanız bana yapın, ipim cebimde' dedim." şeklinde konuştu.

 

"REFAHYOL HÜKÜMETİ'NİN LAİKLİK KARŞITI EYLEMLERİ DESTEKLEDİĞİ ALGISI YAYILDI"

Refah Partili bir belediye başkanı tarafından düzenlenen Kudüs Gecesi'nin ardından Refahyol Hükümetince o başkanın derhal görevden alındığını, gecede laiklik karşıtı konuşma yapan İran Büyükelçisinin ve İstanbul Başkonsolosunun sınır dışı edildiğini hatırlatan Çiller, buna rağmen Refahyol Hükümeti'nin laiklik karşıtı eylemleri desteklediği algısının yayıldığını kaydetti.

Bu algı üzerine kendisi de darbelerden büyük zarar gören dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e gittiğini vurgulayan Çiller, şöyle konuştu:

"Demirel'in bize destek olacağını düşündüm ve kendisine, "Bu hükümetin laiklik karşıtı hangi eylemini görüyorsunuz?' diye sordum. Tam biz bu konuyu görüşürken Sincan'dan tanklar geçti. Sayın Demirel'e, 'Sincan'dan tanklar geçiyor, eğer bu hükümete bir uyarı ise bunun yasal bir dayanağı yoktur ve bir işlem yapılmak zorundadır. Bunun için de Devlet Denetleme Kurulunun (DDK) konuyu araştırması ve yasal süreci başlatması lazım.' dedim. Kendisi ise bana 'Komuta zincirini bir daha bozdurmam. Sen Güreş Paşa'yı bir defa aldın, komuta zinciri bozuldu, senin aklında ne olduğunu biliyorum. Bu komuta zincirini bozdurmak doğru olmaz' dedi. Zira ben komutanları almaktan bahsediyordum. Bunun üzerine Sayın Erbakan'a gittim. Kendisi çok kibar ve zarif bir insandı. Millete hizmeti öncelikli hedef olarak almıştı. Her geldiğinde darbe oluyordu ve milleti mağdur etmek istemiyordu. Askerle uzlaşmak istiyordu. Kendisine, 'Bunu teftişe götürelim, yasal bir dayanağı yok' dedim. O ise bana, 'Bunu abartmadan geçirelim, askerler bizi severler, ülkeye de iyi hizmetlerimiz oluyor. Bu hizmetler sekteye uğramasın." diye cevap verdi. Biz bu işi geçiştirdik ama geçiştirmeyle kapanacak bir konu değildi. Asker, ülkenin ve benim göz bebeğimdir ancak bazı şeylere de 'dur' demek gerekir."

 

"ERBAKAN, İKTİDAR OLMAYACAK, OLURSA DA BİR ŞEKİLDE DURDURMAK GEREKECEK"

Çiller, o dönemde kurulan Batı Çalışma Grubu'na değinerek, "Bu fişlenme bilgisi bize gelince ilk olarak Sayın Erbakan ile görüştük sonra konuyu Sayın Demirel'e ilettik. Bunun bir darbenin hazırlığı olduğunu belirterek, araştırılmasını ve konunun DDK tarafından ele alınmasını, gerekirse ondan sonra Genelkurmaya gönderilmesini dile getirdim. Sayın Demirel, 'Asker zaten ayakta' dedi. Sayın Erbakan da bir uzlaşma arıyordu. Ama buna rağmen Sayın Demirel, konuyu hemen Genelkurmay'a gönderdi. 28 Şubat sürecine bakıldığında abartılar varsa bile zamanın ruhuna bu senaryo yazıldı. Yani Sayın Erbakan, iktidar olmayacak, olursa da bir şekilde durdurmak gerekecek."diye konuştu.

Tansu Çiller, Necmettin Erbakan'ın istifasının ardından hükümeti kurma görevinin kendisine değil de Mesut Yılmaz'a verilmesini o dönemde bir "Çankaya darbesi' olarak nitelendirdiğini anımsatarak, şunları söyledi:

"Bu durum, 'bizi üzmedi' desem doğru olmaz. Mesut Yılmaz'a görev verilince bize geldi ve 'Ben başbakan olmayabilirim, sen olabilirsin' dedi. 'Kim istiyor bizim koalisyonumuzu?' diye sorduğumda, omuzlarını gösterdi yani apoletliler demek istedi. Kendisine 'Milletin olmadığı bir yerde ben olmam' dedim. Anasol-D hükümeti kuruldu sonunda. Bizim koyduğumuz adla, 'Derleme Toplama Partisi' ile mecliste milletin iradesi ile oluşmuş çoğunluk azınlık haline getirildi, azınlık bir güç tarafından çoğunluk haline getirildi. Bir hükümet, hükümet edemez hale getiriliyor bu aslında darbenin tanımlarından bir tanesi. Bunu eğer kelepçe ile yaparsanız bu darbenin ta kendisi. Eğer bunu korku imparatorluğu, şantaj ve baskı ile kanırta kanırta yaparsanız, bunun adı da darbedir. Milletin şuurunda ipe yürüyen bir Başbakanın son bakışı vardır. O bakış aslında yakın dönem siyasetin ve siyasetçinin şuurunda saplanmış bir hançerdir. O korku refleksi vatandaşta da vardır. 'Darbe geliyor, askerin dipçiği geliyor' algısı. Bu korku mecliste ve millette çok yaygın bir biçimde vardı. Milletvekilleri, 'Refahyol'dan ayrılmazsak aynı şeyler bizim de başımıza gelecek' korkusunu çok ciddi biçimde hissetmişti."

 

"ÇİLLER, AK PARTİ İKTİDARINA ŞANS VERDİ VE ONLAR DA DARBELERİ BİTİRDİ"

Çiller, tankların Sincan'da yürümesinin ardından Necmettin Erbakan ile aralarında geçen konuşmayı şöyle aktardı:

"Sayın Erbakan'a tavsiyem, "Biz, Genelkurmay Başkanı'nı ve kuvvet komutanlarını derhal görevden almalıyız' şeklinde oldu. O da, 'Cumhurbaşkanı bunu imzalamaz' dedi. Ben de 'İmzalamasın ama tarih önünde bunu yapalım. Millete bunu anlatalım.' dedim. Sayın Erbakan, Meclis'ten seçim de çıkmayacağını belirterek, 'Bizi kapatırlar' dedi. Oysa zaten süreç başlamıştı. Ekonomi iyi gidiyordu yaklaşık yüzde 8 büyüme elde etmiştik, o yüzden Erbakan, 'Sen başbakan ol ben istifa edeyim' dedi. Oysa Refahyol Hükümeti devam etseydi bu bir hizmet kervanı olacaktı. Refah Partisi ile uyum içinde çalışıyorduk. En muhafazakar kesimden en büyük demokratik açılımlar çıkıyordu. Bu ne kadar büyük bir uzlaşmayı, ayrışmadan bütünleşmeyi getirecekti. Bütün bunları Türkiye bir darbe ile kaçırmıştır."

Tansu Çiller, 28 Şubat'ın bir koalisyon olduğunu, bu koalisyonun, medya, STK, iş dünyası, siyaset ve askeri ayağının bulunduğunu ve Amerika'nın, PKK'nın kurucusu terörist elebaşı Abdullah Öcalan'ı Bülent Ecevit'e teslim etmesiyle dış ayağının da görüldüğünü dile getirdi.

Recep YAZGANRecep YAZGAN