Dünya
Giriş Tarihi : 30-08-2022 18:55   Güncelleme : 30-08-2022 18:55

Milli Mücadele İçin Rusya’dan Gelen Yüz bin altını alman borsasında batırdılar!

Milli Mücadele döneminde Rusların yaptığı Bir milyon Rus altını yardımı, iç isyanlar ve Avrupa menşeli Beyaz Orduların sarsmakta olduğu Sovyetler Birliği’nin güney sınırını güvenceye almak ve daha da önemlisi, güney sınırında İngiliz uydusu bir devletin kurulmasına mani olmak kaygılarından doğan bir reel politiğin uzantısıydı.

Milli Mücadele İçin Rusya’dan Gelen Yüz bin altını alman borsasında batırdılar!

 

Yardımlar karşılığında Kâzım Paşa’nın Ermenistan seferi durdurulmuş ve Misak-ı Milli dahilinde sayıldığı halde güzelim Batum şehri Sovyetler Birliği’ne teslim etmişti.

Rus yardımının özeti şu kalemlerdir:

Ruslar, üç parti hâlinde bir milyon Rus altını verdiler. Bu altınlar: Ferit (Tek) Beyin Maliye Vekilliği zamanında iki yüz bin, Hasan (Saka) Beyin Maliye Vekilliği zamanında Beş yüz bin, Hasan Fehmi (Aytaç) Beyin Maliye Vekilliği zamanında Üç yüz bin lira olmak üzere geldi.

Ankara’daki Rus Büyükelçisinin isteği üzerine bu altınlara Ankara hükûmeti adına Maliye Vekili Hasan Fehmi Bey Bir Milyon liralık makbuz vermiştir.

İkinci parti olarak alınan Beş Yüz Bin Altının Yüz Bini, askerî müşavir olarak Moskova’ya giden Saffet (Arıkan) ve Nuri (Conker) Beylere teslim olunarak silâh satın almak üzere Almanya’ya gönderilmiş, dörtyüz bin altını da Yusuf Kemal Bey beraberinde Kars’a getirmiştir.

Bu altınlardan yüz bin altını yanlarına alan ve ikisi de asker olan Saffet Arıkan ve Nuri Conker beyler, silah satın almak için Almanya’ya gittiler.

O günlerde savaştan çıkmış Almanya’da yüksek enflasyon vardır ve borsaa da kârlı bir  yatırım aracı durumundadır.

Saffet ve Nuri beyler bir taraftan Kurtuluş Savaşı için silah pazarlıkları yaparlar, öbür taraftan da bozdurup Mark yaptıkları parayı enflasyondan koruyup değerlendirmeyi düşünürler.

İşte tam bu sırada müteşebbis, daha doğrusu uyanık bir Almanla tanışırlar.

Bu acar Alman borsacı, kendilerine, ellerindeki parayı çoğaltmak ve böylece ülkelerine daha fazla silah satın almak dururken niye boşu boşuna beklettiklerini sorar.

Üstelik de enflasyon bu parayı sürekli kemirirken…

Sonuçta borsada kazandıkları parayla vatanlarına hizmet etmeyecekler midir?

Gayet mantıklı gelen bu teklifi kabul eder Saffet ve Nur beyler ve meteliğe kurşun atan Milli Mücadele hareketinin parasını olduğu gibi borsaya yatırırlar.

Ancak sonuç tam bir fiyasko olur.

Para istikrarsız bir seyir izleyen Alman borsasında batar. Yanlış kâğıda oynamışlardır.

Neticede Alman borsacının, borsa  nedir bilmeyen askerlerimizi aldattığı anlaşılır.

Sonuçta çar naçar, elleri boş olarak Ankara’ya döner iki askerimiz.

Yüzde 40 zorunlu vergiii anlamına gelen “Tekâlif-i Milliye” kanunuyla fakir Anadolu halkının iki ineğinden, iki çuval unundan birisine zorla el konulduğu bir dönemde tam yüz bin altının göz göre göre sokağa atılması, tabiidir ki, Ankara’da büyük tepki uyandırır.

Mesele mahkemelik olur. Fakat her nedense bir sonuç çıkmaz. Hadisede kasıt unsuru bulunamamış, bir “kaza” olarak görülmüştür.

ALMAN BORSASINDA BATAN YÜZ BİN ALTINIMIZ

Saffet Bey’le buluşmadan önce Alman dış işleri memurlarıyla görüşür ve cephane satın alınması hakkında kolaylık vaadi alır. Altın olarak Reval’de alınmak üzere Moskova’dan verilen (100 bin altınlık) çek, Estonya’nın liman kenti Reval’de Sovyet Dış Ticaret Temsilciliği’ne vize ettirilerek, Stokholm’e götürülür. Burada değiştirilir ve karşılığı Berlin’de Deutsche Oriyent Bank’a mark olarak yatırılır. 100 bin Rus altının altın olarak bırakılmaması ilk ciddi hatadır.

Selahattin Adil Paşa da bu yardımın akıbetinin meçhul olduğundan şöyle bahseder: Saffet (Arıkan) ve Nuri (Conker) Beyler Rusya yolu ile Almanya'ya gönderilmişlerdi. Ne yazık ki bir milyon altın liraya mal olan bu girişim beklenilen sonucu vermemişti. (Sarıbay,1982:401) Selahattin Adil Paşa 100 bin değil, 1 milyon altından bahsetmektedir…

Kaynak:

Sabahattin Selek - Anadolu İhtilali (4. baskı, İstanbul 1968, Burçak Yayınevi, s. 133)

Selda KILIÇ Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Tarih Bölümü, [email protected]

Selda KILIÇ DTCF Dergisi 56.1 (2016): 124-143 138

Recep YAZGANRecep YAZGAN