Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 30-07-2016 09:20   Güncelleme : 30-07-2016 09:20

Sabiha Gökçen’de Aynısını Yapmıştı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, darbe girişiminin ardından tarihi önem taşıyan YAŞ öncesi kritik bir zirve gerçekleştirdi ve 149’u general ve amiral toplam bin 684 TSK personelinin kurumdan çıkarılması kararını verdi.

Sabiha Gökçen’de Aynısını Yapmıştı

FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında darbeye teşebbüsün yapıldığı 15 Temmuz gecesi İstanbul üzerinde helikopterle uçuş yaptığı tespit edilen Üsteğmen Kerime Kumaş da bu ihraçlar arasında yerini aldı. FETÖ'nün darbe girişimi soruşturmasında tutuklanan pilot üsteğmen Kerime Kumaş, ifadesinde, talimatlar doğrultusunda bir grup askeri öğrenciyi Beşiktaş Vodafone Arena Stadı'na indirdiğini itiraf etmiş ifadesinde, Yalova Hava Meydan Komutanlığında kamp yapmak üzere bulunan Hava Harp Okulu öğrencilerine eğitim vermek amacıyla görevlendirildiğini anlatmıştı.

Aldığı talimat üzerine helikopterle havalandığını belirten Kumaş, ifadesinde şöyle dedi:"15 Temmuz'da Hava Harp Okulu Öğrenci Alay Komutanı Kurmay Albay Hüseyin Ergezen ve 5. Filo Komutanı Binbaşı Yusuf Yenihayat'ın talimatları doğrultusunda kullanmış olduğum UH1H tipi helikopter ile İstanbul semalarında üç uçuş gerçekleştirdim. Ergezen'in talimatıyla TRT binasına askeri personel götürdüm. Yenihayat'ın talimatları ile de bir grup askeri öğrenciyi Beşiktaş Vodafone Arena Stadı'na indirdim."

Albay Ercan Korhan'ın talimatı ile de Atatürk Hava Limanına gittiğini aktaran Kumaş, "Daha sonra Boğaz Köprüsü'nde mahsur kalan askeri personel için görevlendirildim. Burada helikopter isabet aldı. Buna rağmen iniş yaparak askeri personeli alarak tekrar 16 Temmuz saat 04.00 sıralarında Atatürk Havalimanına iniş yaptım. Helikopterin isabet alması ile oluşan arızadan dolayı bir daha helikopteri uçuramadım. Helikopterin içinde gün aydınlanana kadar bekledim." diye ifade verdi.

Kumaş, gün ağardıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi isabet alan helikopteri Atatürk Havalimanı'na bırakarak Yalova'daki birliğine döndüğünü anlatmış. Peki, bu kadın pilot size aynı fenalığı yapan Sabiha Gökçen’i hatırlatmıyor mu?

Dersim isyanı esnasında sivil halkı bombalayan ve nice masum insanın ölmesine neden olan Gökçen’in adı bir havaalanına verilmişti. Zira M. Kamal’ın manevi kızıydı. Onun öldürdüğü siviller insan değil miydi?

İşte yakın tarihimizi bu kadın pilotlar üzerinden yeniden ele alarak gözden geçirmek zamanı gelmiştir. Fetullahçı olunca hain, Kamalist olunca kahraman. Size göre de bu işte bir terslik yok mu? Yapılan dehşetli zulüm karşısında neden ikircikli bir tutum sergileniyor. Fetullahçı kadın pilot ne kadar fena ise Sabiha Gökçen de o kadar fena ve katildir.  Fetullahçı darbeciler ne kadar aşağılık ve hain ise diğer darbeciler de onlardan aşağı değildir.

Tarihte “şapka giymedi” diye bombardımana tutulan şehirlerimiz var. Erzurum’da Şalcı Şöhret Ana’yı şapka yüzünden asmışlardı. İbret olsun diye ve halka gözdağı vermek için. Bu güne nasıl geldiğimizi anlamak için yakın tarihimize bir göz atalım:

Kamal Atatürk Şapka Kanunu’nu çıkarıyor. Ancak büyük tepki verilen bölgelerden biri de Karadeniz oluyor. 15 Aralık 1925 günü halk, “Biz zorla şapka giymek istemiyoruz, sarığımız bize yeter!” diyerek Ulu Cami önünde toplanıyor; uyarının dinlenmemesi üzerine jandarma bunlara ateş açıyor; 17 kişi ölüyor.
Rizelilerin isyanı karşısında yeni Cumhuriyet hükümeti, donanmanın en büyük harp gemisi olan Hamidiye kruvazörünü Rize sahillerine gönderiyor. Ulu Caminin bulunduğu Bataniye yamaçlarını dövüyor.
Sadece bir gün içinde 143 kişinin yargılama işlemi bitiriliyor; 14 kişi 15’er yıl, 22 kişi 10’ar yıl, 19 kişi de 5’er yıl kalebend denilen ağır hapis cezalarına çarptırılıyor.
Geriye kalanlar ise dayak ve para ödeme gibi hafif ceza alıyorlar. İstiklal Mahkemesi’nin hızla verdiği kararla 8 kişi hemen Ulu Cami önünde kurulan darağacında idam ediliyor.
Yıllar sonra bu bombardıman hadisesi türkülere konu oluyor:
“Atma Hamidiye atma din kardeşiyiz. Ula şapka da giyeceğiz, vergi de vereceğiz!”
(Bazı metinlerde askere de gideceğiz ifadesi yer alıyor.) Eski CHP milletvekili ve bakan Ali Topuz‘Ali Topuz Anlatıyor-Düzeni Değiştirmek’ adlı iki ciltlik anılarında bu konuya da yer veriyor. Dedesinin de şapka devrimi karşısında yer aldığını söyleyen Topuz röportajlarıyla ilgili söyleşide bu acı günleri anlatmış.
Şapka Kanunu’na karşı çıkanlara orantısız ceza uygulandığını söyleyen Topuz, şöyle devam ediyor: “Kamal Atatürk şapka isyanından bir yıl önce Rize’ye geliyor. O sırada müftülerden bir kısmı birleşerek Atatürk’e dilekçe vermişler, ‘Medreseleri tekrar aç’ diye. Atatürk de ‘Biz medreseler yerine okullar açacağız’ demiş… Yaptığım incelemelerde gördüğüm kadarıyla orantısız ceza uygulamışlar. İdam cezalarının olmaması gerektiğini düşünüyorum. Şapka isyanında Rize’de 18 kişi asıldı. Evet bir inkılap yapılmış, otorite sağlanması lazım, ama bunun için idam cezasını kullanmak fevkalade yanlış olmuştur. Suç işlemişse ceza vermenin çeşitli yolları vardır, hürriyetleri tahdit edersin, ama canını almak olur mu? Hangi hakla alıyorsun canını? İstiklal mahkemelerindeki idam cezaları, Yassıada’daki idam cezaları, insanlık adına savunulacak şeyler değildi. Keşke bunlar olmasaydı”. 
Evet bu yazılar tarihten ibret almak ve aynı hataları tekrarlamamak için yazılmıştır. Eğer darbeye karşı geliyor isek takıyye yapmamalı bütün darbelere karşı çıkmalıyız. Bu arada kutsallaştırdığımız hatta put haline getirdiğimiz kişilerin yaptığı zulümleri de unutmamalıyız. Çünkü Fetullahçılar 15 Temmuz 2016 tarihinde acımasızca kan dökmüş iseler bunun en önemli nedeni yakın tarihimizde acımasızca işlenen cinayetlerdir.

Fetullahçılarr aynı Kamalistler gibi “yurtta sulh komitesi” referanslarını kimden alıyorlardı? Haksız mıyım?

 
adminadmin