Köşe Yazıları
Giriş Tarihi : 27-02-2021 08:11   Güncelleme : 27-02-2021 08:11

Üstümüze Düşen Gölgeler

Yeryüzünde ceberrut ve vahşi bir savaş anlamsız bir şekilde sürüp gidiyor. Kavramlar savaşı, anlamlar savaşı, medeniyetler savaşı, ekmek savaşı, insan olmanın, güzel olmanın, var olmanın savaşı, susuz, aç, biilaç ve çıplak kalmamanın savaşı, bir onur ve izzet savaşı, işgalden kurtulmanın, yeryüzünü temizlemenin, haksızlıkları ortadan kaldırmanın, kulluk bilinciyle birlikte yaşamanın savaşı.

Üstümüze Düşen Gölgeler

Ama bütün bu savaşların en temelinde aslında anlam savaşı vardır. Hayatın anlamı, insanın anlamı, dinin anlamı, dünyanın anlamı nedir? Bütün bunlar nasıl düzenlenmelidir. Yeryüzünde kimin dediği olmalıdır?

İnsanın görevi bütün bu anlamsızlıkları, anlaşmazlıkları ortadan kaldırıp hayatı gerçek anlamıyla buluşturmak olmalıdır. İşte bu amaçla yapılan eylem sanattır. Buna sanatlı yaşamak denir. Sanatlı konuşmak, sanatlı oturup kalkmak denir. İşte bu yüzden sanatın ve edebiyatın önemi büyüktür. Sanatın gerçek görevi vahyin ışığıyla kalpleri ve karanlıkları aydınlatmaktır. Üzerimize düşen cahiliye devrinin gölgelerini vahyin ışığıyla kaldırıp dünyayı aydınlatmaktır. Hayatı berraklaştırmak, düşünceyi arı duru hale getirip vahye uygun kılmaktır. Çünkü yaşam, git gide onursuz ve korkusuz bir düzleme kayan insanlığa onur ve anlam kazandırmak, insanı yeniden şerefli kılma savaşı olmalıdır.

Yaşam insanın kendi gizil güçlerini ortaya çıkarmasıyla anlam kazanır. İnsan kendi gerçeklerini yaşayarak varlık âleminde yer edinebilir. Var olan zenginliğimizi bir tarafa bırakıp ondan habersizce hep başkalarını, dışımızda olan birilerini öne çıkarmak, oldum olası onları putlaştırmakla eş anlamlı saydım. Başka bir kimsenin yaptıklarının ve başarılarının arkasına gizlenerek kendi içindeki gizil güçleri, saklı cevherleri, yetenekleri görmeyerek, onları körelterek insanın varabileceği bir yer yok.  Mutluluk peşinde koşmakta olan inkârcıların, secüler anlayış ve tüm ideoloji mensuplarının ve günü bilirlik yaşayarak zevk ü sefa peşinde gidenlerin aslında elde edebilecekleri fazla bir şeyleri yoktur. Çünkü içlerindeki en büyük cevher olan iman etmek, itaat etmek ve gerçek bir sevgi ile bağlanmak gerçeğinden fersah fersah uzaklaşmışlardır.

Üzerlerine sahte bir gölge düşmüş, kendi gerçeklerinden ayrılmış kimseler silik bir kimlik ve pısırık bir şahsiyet sahibi olurlar. Her insan kendi üretkenlik tezgâhını kurmalıdır. Gerçek mutluluk ancak bu tezgâhta üretim başladığı zaman elde edilir. Böyle olduğu zaman insan gerçek anlamda özgürleşir. Kendini ortaya koyabilir. Sanatçı kimse de bu tezgâhı kurabilen kimse demektir.

Bireyin özgürlüğü her şeyden önce gelir. Özgür olmayan birey Rabbini tanıma, Ona ibadet etme şansından da mahrum kalabilir. Özgürlük ekmekten ve sudan daha önemli olan hayat memat meselesidir. Sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlardan daha önemlidir. İslam her şeyden önce insanın özgürlüğünü önceleyerek köleliği ortadan kaldırmıştır. Özgürlük düşüncesini insan, kendi gerçeklerini fark ederek, kendi üretkenliğini ortaya koyarak elde edebilir. Bu da başka insanların, başka kültürlerin gölgesinden, başka güçlerin etkileme alanından çıkıp kendi gerçeklerini yaşadığı zaman mümkün olur. Özgürlüğü var eden şey içimizdedir.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Recep YAZGANRecep YAZGAN