Fikir
Giriş Tarihi : 22-11-2020 05:30   Güncelleme : 22-11-2020 05:30

Ya Filozoflar İktidar Olmalı Yahut İktidardakiler Filozof!

Gençliğimde ben de birçok genç gibiydim ve kendi kendime davranabileceğim gün gelince hemen devlet işlerine atılmaya karar verdim.

Ya Filozoflar İktidar Olmalı Yahut İktidardakiler Filozof!

Fakat o zaman bu sahada pek çok değişmeler olmuştu ve kendimi şu durum karşısında buldum: Birçok kimse o zamanki idareye saldırmış, ihtilal çıkmış ve yeni idarenin başına 51 kişi konmuştu.

Bunlardan 11’i şehirde, 10’u da Peiraieus (Pire)de iş almıştı; bunların vazifesi, Agora (Pazar) ile şehrin idaresini ilgilendiren işlerle meşgul olmaktı. Öteki 30’una ise tam selâhiyetle en yüksek iktidar verilmişti. Bunlar arasında tanıdıklarım, akrabalarım vardı; ve uygun bir iş vermek için beni hemen çağırdılar. Genç yaşım düşünülecek olursa, hiç de aşırı olmayan hulyalar kuruyordum; yeni idarenin, devleti, eğrilik yolundan doğruluk yoluna getireceklerini idare edeceğini sanıyor ve ne yapacaklarını merakla bekliyordum. Hâlbuki çok geçmeden, eki düzeni âdeta altın çağ imiş gibi arattıklarını açıkça gördüm. Az zaman sonra, 30’lar düştü ve kurmuş oldukları idare şekli de onlarla beraber ortadan kalktı.

 

Devlet işlerinde ve şehrin idaresinde pay olmak isteğini, biraz daha zayıf olmakla beraber yine duydum. Birçok karışıklıkların olduğu o zamanlarda da, insanı isyan ettiren pek çok hâdiseler oluyordu; ve bazı kimselerin düşmanlarından fazlası ile öc aldıklarını görmek de şaşılacak bir şey değildi.

 

Bununla beraber, memleketlerine dönen sürgünlere çok yumuşak davrandılar. Fakat, nasıl oldu bilmem, iktidarlı kimseler Sokrates’i, dostumuzu, hiç haketmediği hâlde, iğrenç bir şekilde suçlandırarak mahkemeye sürüklediler… Davayı açanlar dinsiz olduğunu ileri sürdüler; onu mahkûm edenler de buna inandılar… Ve onu öldürdüler. Bu düzensizlikleri, devleti idare edenleri gördükçe, yaşımın ilerlediğini de düşündükçe, devlet işlerini iyi idare etmenin çok güç olacağını anlıyordum. Zaten dost ve taraftar olmadıkça böyle bir şey yapılamazdı; şehrimiz de atalarımızın usûl ve âdetlerine göre idare edilmediğinden, elde dost ve taraftar yoktu. Yenilerini bulmağa gelince, bunun ne kadar güç olacağını biliyordum.

Bundan başka, yazılı kanunlar, usûl ve âdetler bozulmuş, kötülük de öyle hızlı ilerlemeğe başlamıştı ki, önceleri halk menfaatini ele almayı can ve gönülden isteyen ben, bu durum karşısında her şeyin akıntıya kapıldığını görmüş, âdeta sersemlemiştim. Bununla beraber, bu durumu iyileştirmek ve tekmil idare şeklini değiştirmek için çareler aramaktan geri kalmıyor, harekete geçebileceğim ânı bekliyordum. Fakat sonunda o zamanki bütün devletlerin kötü idare edildiğini anladım; çünkü, uygun şartlar altında mükemmel olarak yeniden düzenlenmezse, kanunların iyileşmesine hemen hemen imkân yoktu. İşte o zaman, felsefeyi överken, ancak felsefenin yardımı ile devletlerin ve kişilerin idaresinde doğruluğu görmenin mümkün olacağını söyledim.

Böylece gördüm ki, insan soyu, başına çöken belâlardan, ancak tam ve gerçek filozofların iktidarı ele alması veya devletin başında olanların, Tanrının lütfu sayesinde, gerçekten filozof olmalarıyla kurtulabileceklerdir.

Kaynak: Salih Mirzabeyoğlu, Büyük Muztaribler “Düşünce Tarihine Bakış”, I.Cilt, s.258-260

Recep YAZGANRecep YAZGAN