Geçmiş zamanlardan çok farklı ve çok daha ilginç bir seçim süreci yaşıyoruz. Bütün siyasi partiler için bu durum aynı. Hepsi de bu seçime özel farklı stratejileri sahaya sürmüş durumda.
Ak Parti Genel merkezi de yaptığı çalışmalar neticesi edindiği verilerle adayları uzun uzun bilgilendirip belirli noktalara daha çok özen göstermelerini istedi. Temel belediyecilik hizmetlerinin aksatılmadan yürütülmesi ön şartına ilave olarak bu seçimlere özel AK Parti’nin “tevazu ve gönül belediyeciliği” sloganı daha bir ön plana çıkarıldı. Bu durum adaylara ve mevcut başkanlara “dikkat” niteliğinde bir uyarı olmakla beraber, özünde derin bir probleme de işaret ediyor.
Yerel seçimler öncesi seçimin taşıyıcı sloganı olarak tespit edilen “tevazu ve gönül belediyeciliği” kavramları çoktandır ihmal edilen bir alanı yeniden inşa etmeye yönelik seçimin en önemli çıkış cümlesidir.
Daha doğrusu yeni adaylara nasıl olmaları gerektiğini söyleyen, görevi başında belediye başkanlarına da Başarısız oldukları alanı işaret eden sağlam bir tespit net bir uyarıdır.
Memleketin birçok şehrinde 2002’den beri AK Partinin belediye başkanı adayı olmak demek, belediye başkanı olmak anlamına geliyordu. Hal böyle olunca da rekabet rakip partilerin adaylarıyla değil de parti içindeki aday adayları ile yapılıyordu. İşin içine makam hırsı ve ihtiras girdiği zaman da rekabetin şekli kural dışına çıkarak zaman zaman da ahlaksız bir yıpratma kampanyalarına dönüşüyordu.
Şimdi gelelim meselenin en önemli kısmına. Seçim dönemlerinde yaşanan bu kuralsız rekabet hem kişileri hem de siyasi yapıları yıpratırken, aynı zamanda tamiri mümkün olmayan yaralar da bıraktı-bırakıyor. Çünkü kuralsızlık bir defa davranış haline gelince artık bütün değerler aşınıp yok olma eğilimine giriyor. Hoşgörü ve tevazu kayboluyor kibir ve hırs her şeyin önüne geçiyor.
Evet, acilen tedavi edilmesi gereken bu durum biraz gecikmeli de olsa AK partinin yetkili kurulları tarafından görüldü ve işte bu kapsamda “hoşgörü ve tevazu” temalı “gönül belediyeciliği” kavramı ön plana çıkarıldı. Bu kavramlar ortaya atılıp kampanyanın ana teması olarak duyurulduktan sonra sahaya yansıyan etkilerini ölçmek için dijital ve sosyal medyadan takip ettiğim Ankara ve İstanbul başta olmak üzere halen görev başında olan popüler bir kaç tane ilçe belediye başkanını daha da yakından takip etmeye başladım. Zira bahsettiğim başkanlar kibir konusunda kamuoyu nezdinde en sabıkalılardan birkaçıydı.
Sayın başkanların gecen yıllar paylaştığı sosyal medya mesajlarını yenileri ile mukayese ettim. Belediye internet sayfasındaki haberlerini takip ettim. Beyanat ve haberlerine baktım… Maalesef değişen bir şey yok. Öncesi ve sonrası arasında hiç farklılık görülmüyor. Hatta kibirli duruşa bir de seçimlerim abartılı reklam ve israf kalemi eklenmiş. Durup düşündüm. Sayın Cumhurbaşkanı tevazu derken, gönül belediyeciliği, alçak gönüllülük, derken neyi-kimi kastediyor. Kurum isimi vererek bu adamları uyarıyor. Belediye diyor daha bundan daha açık bir uyarı olabilir mi? Bu uyarılardan hiçbir ders çıkarmadan önceki alışkanlıklarını aynen devam ettiren bir başkana göre acaba Cumhurbaşkanı kimi uyarıyor? Bu sözleri kime? Bu konuda en fazla dikkat etmesi gereken başkanlarda hiçbir davranış değişikliği göremedim. Sonra düşündüm bu arkadaşlar ilgili ikazları üzerine alınmadığına göre demek ki muhatap bunlar değil. Öyle olsa bazı değişiklikler olması gerekmez miydi? Evet, evet Reis bu ikazları galiba bana yapıyor olmalı. Onlarla alakası yok. Tez elden kendime çekidüzen vermeliyim. Kimsenin üzerine alınmasına gerek yok. (Zaten alındığı da yok ya) Reis bana söylüyor olmalı (!) Sevgili başkanlarım. Siz aynen devam edin (!)
Abdülhamit TÜRKSOY