Ansızın karar verdim, yıllardır gitmek istediğimde bir türlü gidemediğim Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya!
Sonunda 22 Mayıs 2014 tarihinde Perşembe günü kendimi Ankara Esenboğa Havaalanı'nda buldum. Oradan İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanı ve oradan da İsrail’in Başkenti Tel-Aviv Ben Guriun Havaalanı'na indik.
65 km’lik bir yolculuktan sonra nihayet hasretini çektiğim Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya kavuştuk...
Güzide bir Tur şirketi, alanına hakim bir rehber ve saygın bir grup olan 44 kişilik yolcu ile tanışmak ve bir arada olmak da ayrıca bizim için Allah’ın lutfü bir ilahi taktirdi.
Sabah Namazı ile birlikte Mescid-i Aksa ile buluştuk. 144 bin m2 alan üzerine kurulmuş Mescid-i Aksa ve karşısında yaklaşık 150 m yakınında bulunan Kubbet’us-Sahra manevi atmosfer merkezi olmasının yanında tek kelime ile sanat, mimari ve estetik yönü ile de harika mekanlardır.
Mescid-i Aksa ve Kubbet’üs-Sahra’nın etrafı tamamen kesme taşlarla kaplı ve toprak zeminde ağaçlar var, bazıları tarihe ve zamana meydan okurcasına direniyor. Alanda Sebil, Kubbe, Eyvan, Revak, Şadırvan, Kabir, Kule, Medrese ve Saray kalıntısı gibi birçok mimari eser var.
Kudüs’te en büyük imar faaliyetlerini yapan Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman’dır. Mescid-i Aksa içinde Hz. Musa, Hz. İsa, Hz. Yahya ve Hz. Zekeriyya için birer mihrap vardır. Günümüze kadar varlığını koruyarak gelen minberinin batısında Hz. İsa ve Hz. Musa mihrapları bulunur. Doğu duvarında bir oda içerisinde Hz. Zekeriyya’in mihrabı ve Hz. Meryem hücresi bulunur. Mescid-i Aksa’nın en sol köşesinde, yani doğu tarafındaki oda Hz. Ömer Mescidi’dir. Burada Hz. Ömer’in Kudüs’e geldiğinde Namaz kıldığı yerdir.
Kubbet’üs-Sahra, 691 tarihinde Abdulmelik bin Mervan tarafından inşa ettirilmiştir.
Mescid-i Aksa’nın Minber’i azgın bir Yahudi tarafından yakıldıktan sonra yeni yapılan Minber üç bin parçanın çivisiz olarak birleşmesiyle Türkiye tarafından yapılmıştır. Mescid-i Aksa’da toplam 155 adet vitray cam bulunmaktadır. Bu vitrayları en son 1874 tarihinde Sultan II. Abdulhamid Han yaptırmıştır. Ayrıca büyük avizeler de Ulu Hakan Sultan II. Abdulhamid Han tarafından gönderilmiştir. Kubbet’üs-Sahra ve Mescid-i Aksa’nın bulunduğu yere "Harem-i Şerif" deniliyor.
Kudüs’te; Mescid-i Aksa, Kubbet’üs-Sahra ve Eski Şehir, El-Halil, Beytüllahim, Eriha, Ölü Deniz, Batı Şeria, Ürdün Nehri, yani Şeria Nehri, Lut gölü, Zeytin dağı, Yafa, Tel Aviv’i dolaşırken, Hz. İbrahim, Hz. İshak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf, Hz. Musa, Hz. Samuel, Hz. Davut, Hz. Süleyman, Hz. Yunus, Sare validemiz, Refika validemizi ve birçok sahabe kabrini/makamını ziyaret ederken, Ey Selehaddin-i Eyyübi neredesin diye haykırıyordum iç dünyamda? Sessizce ağlamamak mümkün değil!
Etraftaki mağrur ve tedirgin korkak İsrail askerlerini gördükçe içimi bir sıkıntı basıyordu! Emin olun Mescid-i Aksa gözyaşı döküyor! Aslında kendi haline değil, Müslümanların haline! Adeta mahşere hazırlanıyor Mescid-i Aksa, Müslümanların ve özellikle Müslüman ülkelerin liderlerinin yakasına yapışmak için! Haklıdır Mescid-i Aksa! Hz. Muhammed (s.a.v), Sidret’ül-Münteha yolculuğunda, orada Mirac'a çıkarken tamamen bize emanet ederek oradan ayrıldı, ama Müslümanlar bu emanete bir dönem şan ve şerefle sahip çıkarken, bugün bu mübarek mekanlara sırtını çevirmiş, herkesin ağzında hiçbir çaba sarf etmeden ve sonucu da alınamayacak bir dua var! Mescid-i Aksa dua ile beraber aksiyon ortaya koyarak kurtulur. İslam bunu emreder. Karşınızdaki düşmanın bombalarına karşılık taş atarak kurtulacağınızı ve Mescid-i Aksa’ya hizmet edeceğinize inanıyorsanız, biliniz ki, inandığınız din size; "Düşmanın silahı ile silahlanınız" diyor. İnandığınız dinin Peygamberi, genelde Allah’tan aldığı emirleri tebliğ etmiş, ama kendisine karşı savaş açanlarla da savaşmıştır. Düstur ve parola budur! Ama Mehmet Akif’in dediği gibi; "Kaç hakiki Müslüman gördümse makberdedir. Müslümanlık bilmem ama galiba olsa olsa göklerdedir."
Demek ki, Mescid-i Aksa’yı ve Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle, "Kulu (Muhammed), bir gece (Mekke’deki) Mescid-i Haram’dan, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı ne yücedir. Doğrusu o işitir ve görür."
İsra,17/1
Ayetinde ifade edilen “Etrafı mübarek kılınan bu mekanı kurtaracak Müslümanlar makberdedir. Bazen çok ümitsiz olduğumu düşünüyorum. Bazen de bundan dolayı kendime kızıyorum. Çünkü "Allah’ın rahmetinden ümit kesilmeyeceğine"
Zümer, 39/53
şüphesiz inanıyorum.
Hiç ummadığımız bir zamanda Allah, hayal dahi edemeyeceğimiz nice kapılar açabilir. İnsanlık tarihi bunun canlı şahididir. Her şey konusunda imtihan halindeyiz. Zalimler de mazlumlar da imtihan olmaktadır. Siyonist Yahudiler de dünya Müslümanları da bu konuda imtihan olmaktadır. Kanaatim odur ki, Siyonist Yahudiler yaptığı zulümden dolayı imtihanda asla başarılı değil, Müslümanlar da teslim olarak imtihanı kaybetmiştir. O halde mahşerde bu hesap görülecektir. Ama bu hesap çok mu çok ağır olacak? Evet!
Buna da zerre kadar şüphe duymadan inanıyorum ki, Allah Mescid-i Aksa’yı sahipsiz ve mahzun bırakmayacaktır! Allah, Müslümanların ne yapacağını bekliyor!
23 Mayıs 2014 tarihinde Kudüs’ün yüksek bir tepesinde, etrafında kazı çalışması yapılarak ortaya çıkarılan yer altı şehrinin hemen yanında "Samuel" Peygamber’in (Nebi) kabrini ziyaret ettik. Nebi Samuel, Kur’an-ı Kerim’de bahsi geçen Calut ve Talut mücadelesinde, Talut’un yanında yer almıştır.
Seyahatimizin ikinci durağı Zeytin Tepesi oldu. Adeta Kudüs’ü kuş bakışı seyreden bir noktada, yoğunlukla Müslümanların yaşadığı bir bölgedir. Tepeden Mescid-i Aksa, Kubbet’üs-Sahra, Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen "Kıyamet Kilisesi" görünmektedir. Zeytin tepesinin altındaki yamaçta Yahudi mezarlığı ve karşı yamaçta da Müslüman mezarlığı geniş bir alanı kaplamıştır.
Nebi Samuel’in kabrini ziyaret ederken, karşıda Beytüllahim şehrini seyrettik. Adeta Kudüs ile birleşmiştir. Beytüllahim, Filistin özerk bölgesinde, yani Batı Şeria’da bir şehirdir. Hz. İsa’nin doğduğu yer olarak bilinir veya böyle inanılır demek daha doğru olur. Beytüllahim hakkında farklı görüşler de vardır.
Zeytin dağı 809 m. yüksekliğinde ve Kudüs’ün doğusundadır. Kutsal kitaplarda adı geçen bir dağ veya tepedir. Tevrat’ta, kıyamet gününde Yahudi halkını kurtaracak olan Mesih’in Zeytin dağına inip ve oradan Kudüs’e geçeceği anlatılmaktadır. O gün Zeytin dağında gömülü olanların ilk defa dirileceğine inanılır. Tevrat’ta, Kudüs’ün karşısındaki tepe olarak Zeytin dağından söz edilir. Bu nedenle çok pahalı olan bu tepenin yamacındaki mezarlığa Yahudilerin büyük talebi vardır. Doğrudan Cennet'e gidileceğine inanılır. İşte böyle bir inanç! Çok pahalı olan bu mezar yerlerine ancak çok zengin ve itibarlı Yahudiler sahip olduğuna göre, demek ki, cennete de bunlar girecektir!? Bu inanç anlayışına göre fakir Yahudilerin diğer dünyada da Cennet diye bir yeri olmayacak...
Zeytin dağında Hz. İsa’nin ayak izlerinin olduğu Kilise’yi gezdik. Hıristiyanlar, eğilerek o ayak izinin olduğu taşı öpüyorlardı. Bayanların, başlarını örterek bu mekanı dolaşarak ziyaret ediyorlardı.
Daha sonra yine Zeytin tepesinde
"Rabiat’ül-Adeviyye"nın kabrini ziyaret ettik. Rabiat’ül-Adeviyye, Tabiin devrinde yetişen büyük bir kadın evliyadır. Ailenin dördüncü çocuğu olduğundan ismi, bu anlama gelen Rabia konulmuştur. Hayatı ibadetle geçmiştir. Hayatı Basra’da geçmiş ve M.752 tarihinde Kudüs’te vefat etmiştir.
Sahabe olan "Selman-ı Farisi"nin kabrini ziyaret ettik. İslam öncesi İran’da Mecusi bir ailenin çocuğu olan Selman-ı Farisi, uzun yıllar Hıristiyan din adamları ile birlikte olmuştur. Daha sonra Tevrat ve İncil’de son Peygamberin vasıflarını öğrenir ve Medine’ye gider. Uzun bir kölelik hayatından sonra Hz. Peygamber (s.a.v) ile buluşur ve Müslüman olur.
Zaman daraldığından Cuma Namazını kılmak üzere Mescid-i Aksa’ya hareket ettik. Huşu içinde Mescid-i Aksa’nın içinde Cuma Namazını kıldık. Mescid-i Aksa oldukça kalabalıktı. Türklerin yoğunluğu da ayrıca kendisini belli ediyordu. Türklerin bu yoğun ilgisi de beni ayrıca hem mutlu ediyor ve hem de yabancılık hissi hissettirmiyordu.
Cuma Namazından sonra rehberimiz Ömer Kaptan’ın denetiminde gezimize devam ettik. Mescid-i Aksa’nın alanının içinde Burak Mescidi'ni ziyaret ettik. Burak Mescidi, Hz. Peygamber (s.a.v)’in Mirac’a çıkmadan önce Cennet bineği Burak’ı bağladığı duvara inşa edilmiş olup, bunun anısına saygı adına duvarında demirden bir halka vardır. Rivayet böyledir. 1843 tarihinde Osmanlı Padişahi Sultan Abdulaziz tarafından restore edilmiştir.
Yahudilerin kutsal kabul ettikleri "Ağlama duvarını" gezdik ve Yahudilerce yapılan ibadeti ve zikri izledik. Ağlama duvarı, Harem-i Şerif’i çevreleyen duvarın bir parçasıdır. Uzunluğu 50 m, yüksekliği 18 metredir. Hz. Süleyman (a.s)’in yaptırdığı Kudüs Tapınağı’nın tek kalıntısı olan Ağlama Duvarı, Yahudilerin kutsal kabul ettiği dua ve Hac yeridir. Kral Herod M.Ö 19 yılında ilk 17 sıra taşı yapılan bu duvarın daha sonra 4 sırasını Emeviler, 14 sırasını Osmanlılar, son 3 sıra da İngilizler tarafında yaptırılmıştır. Bu yüksek duvarın önünde yas tutan Yahudiler, Hz. Süleyman (a.s)’in yaptığı Beyt’ül-Makdis’e sahip olamadıkları için ağlamaktadırlar. Aslında ağlayan birisini de görmedim. Uzun saçlı ve Fötr şapkalı Yahudiler, duvara yüzlerini çevirip mırıldanarak çıkardıkları sesle birlikte sallanıyorlardı, yani bedenlerini hareket ettiriyorlardı. Ağlama duvarının devamında kapalı alanın içinde de yüksek rahleler üzerinde bulunan Tevrat rulolarını okuyarak yine aynı sesi çıkarıyorlardı. İzleyenlere aldırış etmeden, ancak fotoğraf çekenlere bakışları ile rahatsız olduklarını anlamak mümkündü.
Ağlama duvarının taşları arasına gelen Yahudiler mektup bırakırlar. Bu mektupların sayısı yılda bir milyonu bulmaktadır. Yıl sonunda toplanan bu mektuplar zeytin dağındaki mezarlıkta gömülür. Bu mektuplarda Bey’ül-Maktis’in yıkılışına ağıt yerine, bazı dünyevi arzu istek ve taleplerin olduğu da bilinmektedir. Aslında burada yapılan yas bir ilahi emir değil, bir Peygamber emri de değildir. Dolayısıyla Yahudilerin çok da bir anlam ifade etmeyen bir uygulamasıdır. Hatta burası kutsal kabul edilmektedir. Kadınlar buraya girememektedir.
Daha sora rampa yukarı yürüyerek yaklaşık bir km yoldan sonra yüksek bir tepede bulunan Hz. Davut’un kabrini ziyaret ettik. Alanda Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların oluşturduğu yoğun bir kalabalık vardı.
Oldukça yorgun olmamıza rağmen kapalı ve kubbeli Osmanlı çarşılarından geçerek, büyük ölçüde Müslümanların bulunduğu esnafı selamlayarak Hz. Ömer’in Camii’ne geldik. Biraz dinlendikten sonra ikindi Namazını da kılarak oradan ayrıldık.
Kudüs’ü kuşatan İslam orduları şehri kan dökmeden almak için uğraşmış, Bizanslılar şehrin anahtarını bizzat Halife Hz. Ömer’e teslim edeceklerini kabul etmişlerdir. Bunun üzerine Hz. Ömer, Medine’den Kudüs’e gelerek şehrin altın anahtarını Patrik Sofronius’tan almıştır. Kilise’de Namaz kılmaya davet edilen Hz. Ömer, Kilise’de Namaz kılmamış ve bu gün ona hürmeten yapılan ve adı da Hz. Ömer Camii olan noktada Namaz kılmıştır.
Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen sanat, mimari ve estetik değeri olan Kıyamet Kilisesi’ne, yani Diriliş Kilisesi’ne geldik. Protestanlar dışında bütün Hıristiyanlar, Hz. İsa’nin burada Çar-Mih’a gerildiğine, öldürüldüğüne, yıkandığına ve burada dirildiğine inanırlar. Bu nedenle Kilise, Kutsal Diriliş Kilisesi olarak adlandırılır. Protestanlar dışında bütün Hıristiyanlar tarafından yeryüzündeki en kutsal mekan olarak kabul edilir. Roma İmparatoru Herakleus tarafından ilk defa imar edilmiştir. Bugün bile Kilise'nin kapı anahtarı bir Müslüman ailede durmaktadır. Selehaddin-i Eyyubi tarafından diğer bir Müslüman aileye de akşam kapıyı kapatma görevi verilmiş ve bu görev devam etmektedir.
Burada bulunduğumuz günlerde Papa’nın bölgeye ziyareti nedeniyle yoğun bir hazırlık çalışması vardı. Her tarafa Papa resimleri asılıyordu.
Daha sonra yaklaşık 5 km yol yürüyerek tamamladığımız günün gezisine son vererek otelimize döndük. Oldukça yorgunduk, ama akşam yemeğinden hemen sonra akşam Namazı için hazırlanarak Mescid-i Aksa’ya taksi ile gittik. Akşam Namazından sonra kafilemiz "Kubbet’üs-Sahra’da bir araya gelerek rehberimiz Ömer Kaptan eşliğinde "Muallak Taşı" ziyaret edildi.
Kubbet’üs-Sahra’nın tarihi özellikleri hakkında bilgi verildi. Kubbet’üs-Sahra’nın anlamı, sahranın yani “Kaya'nın Kubbesi” demektir. İçinde Hz. Peygamber (s.a.v)’in ayak izleri ve üç adet Sakal-ı Şerif, Sultan I. Ahmet tarafından 1609 tarihinde yaptırılan korumaya yerleştirilerek ziyarete açılmıştır. Kubbet’üs-Sahra’nın tam ortasında bulunan "Muallak Taşı"nın altında Ruhlar mağarası, yani Berzah alemi olduğuna inanılır. Kubbet’üs-Sahra’nın dış duvarlarını kaplayan çiniler Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılmıştır. Kubbet’üs-Sahra’nın Doğu, Batı, Cennet ve Kıble olmak üzere dört kapısı bulunmaktadır. Kubbet’üs-Sahra da Mescid-i Aksa gibi Yahudi zulmüne bitap düşmüş sahibini arıyor, sessizce bekleyerek! İçinde her saniye ibadet eden mü’minlerin duaları Rabb’e kavuşuyor elbet! Kim bilir belki yarın belki yarından da yakın, kabul olacak bu dualar! Amin, İnşaallah!
24.05.2014 tarihinde, İsrail’in ördüğü o çirkin, oldukça yüksek ve üzerine dikenli tellerin olduğu utanç duvarların arasında ve İsrail bariyerlerini, kontrol noktalarını aşarak 21. yüzyılın adata utancı sayılabilecek duvarları seyrederek Beytullahim denilen bölgede "Doğuş Kilisesi’ni" gezdik. Bizans İmparatoru Herakleus tarafından yaptırılmıştır. Hz. İsa'nin doğduğu yer olarak kabul edilen ve Aramice olan İncil’in Latince’ye çevrildiği yer olarak kabul edildiğinden, Hıristiyanlarca kutsal kabul edilen Kilise’de ve çevresinde Hıristiyan kaynıyordu!
Daha sonra kara yolu ile 45 dakikalık bir yolculuktan sonra El-Halil (Habron Kasabası) şehrine gittik. Dost anlamına gelen El-Halil şehri, bizi dostça karşılarken, yine İsrail’in askerleri ve kontrol noktalarından geçerek "Halilürrahman" Camii'ne girdik. Bugün Cumartesi, yani Yevm’üs-Sebt olduğunda, Yahudilerce "Dinlenme günü" olarak kabul edildiğinden, etraf çok sakindi. El-Halil şehrinde, girişinde bulunan mağara üzerine inşa edilen Halil Camii çok büyük değil, ancak hemen girişinde Hz. İbrahim’in eşi Sare validemizin kabrini görmek mümkündür. Hemen arkasında ve girişi Camii içinde olan Hz. İbrahim’in kabri vardır. Camii’nin içinde Hz. İshak ve eşi Rafika validemizin kabirleri, Yusuf’un kabri vardır. Bu mekan; İslam dünyasında Mekke, Medine, Kudüs’ten sonra dördüncü mübarek mekan olarak kabul edilmektedir. Hz. Peygamber (s.a.v)’in, "İnsanlığın en hayırlısı İbrahim’dir." Hadisi ile insanlığın ikinci atası olarak kabul edilen Hz. İbrahim’in şehriydi. Öğle Namazını burada cemaatle kıldık. Şehri dolaştık ve bir lokantada pilav ve tavuk eti yedik. O et oldukça farklıydı. Tabii beslenen bir köy tavuğunun etiydi.
Oradan ayrıldık ve Helhül kasabasına giderek Hz. Yunus (a.s)’in makamını ziyaret ettik. Soyu, Bünyam'in vasıtasıyla Hz. Yakup’e ve dolayısıyla Hz. İbrahim’e dayanan Hz. Yunus hakkında Kur’an-ı Kerim, herkesin ibret alması gereken hayat hikayesini nakletmektedir.
Daha sonra Kudüs’ün güneyinde Hz. Ömer’in Kudüs’e girdiği yüksek tepeden Mescid-i Aksa, Kubbet’üs-Sahra’yı seyrettik. Muhteşem bir manzaraydı. Kudüs ve onu süsleyen tarih adeta ben buradayım, sahibimi bekliyorum diyordu! İnsanın tarihi göz önünden geçirmeden düşünmesi mümkün değildi. Akşam yemeğinden sonra akşam ve yatsı Namazlarını kılmak için Mescid-i Aksa’ya gittik.
25.05.2014 tarihinde Pazar günü Saat: 11.00’da Filistin’in diğer bir şehri olan Eriha’ya gittik. Eriha, Kudüs’e yaklaşık bir saat mesafededir. 60 km kadar yakındır. Eriha, dünyanın en eski yerleşim yeri olarak bilinir. “Rahatlamak” anlamına gelen Eriha şehri çok yeşil ve güzel bir şehirdir. Hurma’sı meşhurdur. Ürdün’ün doğusunda olan Eriha, Lut gölünün 8 km. kadar kuzeyinde bulunmaktadır. Şehre girerken sağda bulunan dağın yamacına, Trabzon’daki Sümela manastırını andıran manastırlara teleferikle çıkılması ilginçti.
Eriha’ya giderken yol üzerinde Hz. Musa’nın makamının olduğu külliyede mola verdik. Bilindiği gibi Hz. Musa, Ulu’l-Azm, yani azim sahibi bir Peygamberdir. Kur’an-ı Kerim’de Firavun ile mücadelesinde büyük zorluklar yaşadığı bildirilmektedir. Hz. Musa'nın makamını ziyaret ettik ve öğle Namazını kıldıktan sonra Lut gölüne doğru hareket ettik. Hava çok sıcak olduğundan gölün yakınına kadar gittik. Deniz seviyesinden 400 m daha aşağıda olan ve yaklaşık 400 m derinliği olan ve çok tuzlu olan büyük bir göldür. Gölün yüzeyi dünyanın en alçak noktasıdır. Yaşamın olmadığı bu göle, ölü deniz de denilmektedir.
Eriha’ya çok yakın olan Ürdün nehrine, yani Şeria nehrine gittik. Hz. Yahya’nin vaftiz edildiği sudur. Kirli ve bataklığı andıran balçıklı bir ırmaktır. Hıristiyanlarca kutsal kabul edildiğinden etraf Hıristiyan kaynıyordu.
Akşama doğru Eriha’dan ayrıldık. Mescid-i Aksa’nın etrafındaki surların dibinde Müslüman mezarlığını ziyaret ettik. Rehberimiz Ömer Kaptan bize, orada medfun olan ve Mescid-i Aksa’nın doğu duvarının dibinde bulunan sahabilerden Şeddad bin Evs ve Ubade bin Samid hakkında bilgi verdi. Kudüs’te 72 sahabe kabrinin bulunduğu bilinir. Ancak sadece 16 sahabenin ismi tespit edilmiştir.
Müslüman mezarlığı oldukça bakımsız ve adeta kaderine terk edilmiş bir durumdaydı. Bunu gören herkes çok üzülmüştü. Mezarlığın bulunduğu noktada Mescid-i Aksa alanına açılan "Altın Kapı" vardır. Bu kapı en eski kapıdır. Hıristiyanlar bu kapıdan Hz. İsa (a.s)’in gireceğine inanırlar. Tevbe ve Rahmet kapısı olarak da bilinir. Bu kapının arkasında Hz. Davut’un tevbe etiğine inanıldığından dolayı bu isimle anılır. Ancak Hz. Ömer bu kapıyı kapattırmıştır. Daha sonra ikindi Namazını Kubbet’üs-Sahra’da kıldık.
Bu gece Miraç kandili ve Allah’a sonsuz hamdolsun ki, biz de bu gece Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından Allah’ın takdiri ile gerçekleşen İsra ve Miraç hadisesinin gerçekleştiği mekandayız. Bu son derece mutluluk verici bir duygu yaşatıyor insana! Akşam Namazından önce Mescid-i Aksa’nın hemen karşısındaki şadırvanda abdest aldım ve Mescid-i Aksa’ya girdim. Mihrab’a çok yakın Mimber’in önünde yer aldım. O gece bu mübarek mekanlarda olmak insanı çok duygulandırıyordu, nitekim çok duygulandım akşam Namazından sonra, direnmeme rağmen sessiz mi sessiz içimden gelen bir sel gözlerimden akıyordu. Samimi bir Hamd’in buruk göz yaşları idi bunlar! Etrafında Siyonist İsrail askerlerinin arasında süzülerek Mescid-i Aksa’ya Namaz kılmaya gelen her Müslüman biraz olsun düşünürse bunu yaşayabilir. O gece Mescid-i Aksa’da hakim olan millet Türklerdi. Bu nedenle de olsa gerek ki, Türklere özel bir inisiyatif tanındı diye düşünüyorum. Miraç gecesi proğramının tamamı Türk hafız ve hocalar tarafından icra edildi. İstanbul Fatih İlçesi Müftü yardımcısı programı Türkçe İsra ve Miraç konulu bir vaiz ve dua ile başlattı. Muhteşem bir birikime sahip hatip ve alim bir kişiliğe sahipti. Yatsı Namazı bir Türk imam tarafında kıldırıldı. Daha sonra Tespih Namazı bir Türk tarafından kıldırıldı. Arada Türk hafızlar Kur’an-ı Kerim okudular.
Cemaatin dağılmasından sonra Seyahat şirketimiz olan ÜÇ BEY, görevlilerince bir proğram uygulandı. Bir dua ile Mescid-i Aksa’ya son olarak Saat: 11.20’de veda ettik. İnşaallah bir daha gelmek nasip olur. İnşaallah Mescid-i Aksa ebediyen İsrail’in zulmünden kurtulur. Bu durum Müslümanların namus borcudur. Aksi taktirde mahşerde hesap çok ağır olur diye düşünüyorum, hatta hiç şüphesiz inanıyorum!
Gece saat: 12.00’da Kudüs’ten ayrılıyor Yafa’ya doğru yol alıyoruz. Biraz yorgun ve biraz da buruk bir hal yaşıyorum. Eşim ve ben birbirimize bakarak adeta Kudüs’ten ayrılmak acı veriyor bize! Bir sessizlik var otobüste! Çoğunlukla Yahudilerin yaşadığı Yafa şehri adeta Tel Aviv’in bir mahallesi haline gelmiştir. Saat kulesi ve tarihi Camiler hemen ilgi çekiyor. Akdeniz’i kucaklayan Yafa, dünyanın en eski liman şehirlerinden birisi olup, denizden 38 m. yüksekte kurulmuştur. Saat: 02.00’de Yafa’dan ayrıldık, Tel Aviv’in Ben Gurion Havaalanı'na gittik. Saat: 07.20’de İstanbul’a uçtuk. 26.05.2014 Saat: 10.30’da da Ankara’ya uçtuk. Saat: 12.55’de eve girdik!
22.05.2014/Kudüs
Saygılarımla...
Songül KARAMAN
Ümmet Bilincini Canlandırmak
Hüseyin KURT
Telekonferansın Ardındaki Gerçek: Büyük Kürdistan’ın Güncel Senaryosu
Hasan KARADEMİR
Giriş: Foucault'nun Eleştirel Soykütüğünün Temelleri
Bedriye Arık ÇAMBEL
Kurban Edilen Işık
Seyfettin BUDAK
Neden Doymuyoruz?
Doç. Dr. Özlem Özçakır Sümen
Eğitimde Teknoloji Kullanımı: Fırsatlar Ve Tehditler
Gülay ÇETKİN
Okullarda Yapılan Projelerde Arada Kalanlar Okul İdareleri
Bülent ERTEKİN
Kim kime racon kesiyor!
Adnan ÖZ
Lidere selam dur!
Recep YAZGAN
Milli Eğitimdeki virüs; Agnostik CHP Ruhu!
Vehbi KARA
İnsanlık tarihinde yaşanan döngüler ve iktisat biliminin doğuşu
Mehmet BOZKURT
Cumhuriyetin değerleri diyorlar!
Erol AYDIN
Cinsliğin Dayanılmaz Ağırlığı
Suat ALTINBAŞAK
Hayızlı iken oruç tutulamayacağının Kur’an’daki Delilleri (1)
Ahmet SAĞLAM
ŞÜPHE VE KORKU
Mehmet Nuri BİNGÖL
KIRMIZI İPEK ya da YEMİN
Hamdi TEMEL
Kirlenen Hava, Solan Hayat
Eyüphan KAYA
Ak Parti 23 yılda kendini ispat etti!
Halil MERT
İngiliz+Abd Oyunları Bozulmalı…
Emine İPEK
Suskunluk: Kalbin Zarif Direnişi
Servet ZEYREK
Denge
Aydın BENLİ
Edebiyata Değer Katanlar Avukat Fatma Saçak Akbulut
Ahmet AYDIN
Bilir misin?
Burhan BOZGEYİK
Bir İstanbul Serencamı Daha (1)
Nihat Güç
Gittikçe Bunalıma Batıyoruz
Mahir ADIBEŞ
Gaflet mi dalalet mi!
Özlem Gürbüz
Eğitimle Değişen Dünyamız
Ahmet Eren KURT
Pensilvanya’da Taht Kavgası
Recep Ali AKSOYLU
Lipton’un Çekilmesiyle Kuru Çay Üretiminde Yabancı Kalmadı!
Abdulkadir MENEK
Sumud Kahramanları
Ahmet DÜZGÜN
Putlarımız ve Perestlerimiz
Cevahir AYDIN
Yanlış Anladınız
Mesut CİHAT
Allah'ın Zatı ve Subuti Sıfatları
Durmuş TUNACIK
Hilafet Işığı
Aysun Rabia GÜLER
Ebabiller Akdeniz'de
Uğur UTKAN
Mustafa Kemal Atatürk’ün Şeriatla İlgili Düşünceleri
Fatih ORUÇ
Orta Vadeli Program (2026-2028)
Zuhal GÜNDÜZ
Gündemiz: Küresel Sumud Filosu
Batuhan ŞUORUÇ
Şıracılar
Mesut BALYEMEZ
SOSYAL MEDYA KEVAŞELERİ
Bilal Dursun YILMAZ
Her Şey Dâhil Vicdan
Oktay ZERRİN
Sokak Cümbüşcüsü Hasan Yarar'ın Ardından
Ziya GÜNDÜZ
Atasoy Müftüoğlu Ve Hiçliğin Kıyısında
Ravza ZEYBEK
Bulanlar Arayanlardır
Gündoğdu YILDIRIM
Komşuda pişer!
Aydan KURT
Farkında mısınız?
Asiye Tanrıöver TÜRKAN
Mahremiyet, insanın özgür iradesiyle var oluşu!
Mustafa ÖZEL
1. Sezon 3. Bölüm Yükleniyor
Zehra KINALI
Stratejik Ortaklık mı, Siyasi Çıkmaz mı!
Murat GÜLŞAN
Türk Milliyetçisinin Vicdan Muhasebesi
İsa ÇOLAKER
Aşık Veysel Şiirinin Renkleri
Fatma Nur ÖZCAN
Didar-I İkbal
Özhan KIZILTAN
Duvarların Ardında Filizlenen Hayat
Memiş OKUYUCU
Zübeyir Yetik’in Ardından…
Hasan TÜLÜCEOĞLU
Göbeklitepe'de HZ. İbrahim Silüeti
Denizay BÜYÜKDAĞ
Gazze’den Öğrendiğim İslam
Cahit KURBANOĞLU
Nefis nedir ve ne istiyor?
Ahsen Meryem SÜVEYDA
Onlar Kendilerini Biliyorlar
Fahri Urhan
Uyanık Olalım
Muhammed Rıdvan SADIKOĞLU
Vicdanın Yükselişi
Nesibe TÜKEL
Anne Hakkı
Denizay KONUK
Gözler Kör, Kulaklar Sağır Olunca; Başlar Öne Eğilirmiş
Mücahit GÜLER
Modern İnsanının Anlam Sorunu 1
Adem ÇEVİK
Türkiye Aile Meclisi'nden Ahlak ve Aile Koruma Çağrısı
Ergün DUR
ÖĞRETMEN
Hüseyin KAÇIN
Dindar neslin tanrı'sı yoksa dijital neslin tanrıları var!
Özlem AKYÜZ
Nereden geldiğini unutma!
Yusuf AKTAŞ
Köftenin kokusu kimleri cezbetti!
Emine AYDEMİR
Ateşle oynayan evliya Ateşbaz veli hazretleri
Tarık Sezai KARATEPE
Sen Yoksun Diye! Müjdecim!
Abdullah BİR
Fitne, Kaos, Suriye ve Suriyeliler’e Daire İki Kelam...
KÜLLİYEN YAZAR
Şşşşt Başkanım Sana Söylüyorum!
Süleyman GÜLEK
Küçük Lee İle Çekirgesi
Adnan ALBAYRAK ŞİMŞEK
MUHAFAZARLIK
Serkan GÜL
Çocukları +18 İçerikten Koruyun
Başyazı
Samsun’un sağlığıyla oynamayın!
Fehmi DEMİRBAĞ
ÇÖKÜŞ
Hacer Hülya KARADAĞ
Ayasofya'dan Sonra Mescid-İ Aksa'ya…
Tevfik DEMİR
28 Şubat Darbesine Dair Postmodern Notlar
Veysel BOZKURT
İnsan Beyni ve Kontrolü Bir Değerlendirme
Zinnur ŞİMŞEK
Bir Doğumun Ardından
Osman Çakmak
Eğitimin kıblesini batıldan batıdan çevirmek mecburiyeti!
KERİM YILMAZ
İlkadım'a damga vuracak başkan!
Adnan KARAKUŞ
Faruk Koca ve Batı Değerleri
Süleyman KOCABAŞ
Siyonist İsrail’in Koloniyal Jandarma –Polis Devleti Olarak Doğuşu
Şener Danyıldız
Trafikte Empati ve Sempati
Elif Ekşi ZORER
Güzellik
Orhan SARIKAYA
Direk Tehdit!
Saadettin BAYÇELEBİ
Sessiz Gemi
Yaşar BAŞ
Ormanlar Yanıyor Birileri Saçlarını Tarıyor!
Mahmut KURU
Aşk, Yine Aşk… Yine Aşk!
Ayhan GONCA
Fetö'den kurtulmanın tek yolu...
Hanife OKUTAN
Narsist Sapkının Kurbanı Olmayın
Hülya Bulut
Samsunlu Olmak Mı Samsun’da Yaşamak Mı?
Bukrenur YILMAZ
Keşkenin Halet-i Ruhiyesi
M. Burhan HEDBİ
Emekçinin elini öpen peygamber!
Prof. Dr. Adnan DEMİRCAN
Nasıl Ayağa Kalkarız!
Pınar HOLT
Kendini yeniden keşfet!
Ayhan ENGİN
Hazinemiz Ahlakımızdır…
Ahmet Kubilay
Ayvaz İnsan
Cuma YILDIZ
Cambridge’e Giden Aşk
Ahmet ÖZTÜRK
Hadi Türkiye, Dolar Düşüyor
Dursun Ali Tökel
Cinnet Buğdayları
Savaş UYAR
Varlığından Haberdar Olmadığımız Hastalığımız: Safsata
Ümit Zeynep KAYABAŞ
Güven Zor Bir Duygudur…
Nur DİNÇKAN
Udhiyyeden Kurbiyyete
Suat ZOR
ABD, Adana Mutabakatı Ve Suriye İle Nihai Çözüm
Sonradan Gurme
Beyaz Ev’de Yemesek De Olurdu
Ahmet Fatih AKKAŞ
Ferman!
AKASYAMSPOR
Yıldırımcı mıyız, Uyanıkçı mıyız!
Züleyha TUNA
Mevsimler Ve Sen
Ali KAYIKÇI
“Güldürmeyin” Bizi, “Sayın Hâkimler!..”/9
Gülay ALPAGUT
Cennet berat belgesiyle değil amelle kazanılır!
Hamza ÇAKAR
Çocuk Savaşçılar
Alperen CARUS
İttifaklar ve HDP çıkmazı!
Selma MEDENİ
Ne Hacet Seni Anlatmaya
Ankara KULİSİ
Çiğdem Karaaslan Çevre Ve Şehircilik Bakanı Mı Olacak!
MÜNEKKİT
Seçim Sonuçlarını Nasıl Okumalıyız!
Sıddıka Zeynep BOZKUŞ
Zahideler /Teyzeler
Kevser KARSLIOĞLU
Yeme Problemi Olan Çocuklar İçin Çözüm Önerileri
Selçuk KAYA
Yazık oldu!
Ali Haydar YILMAZ
Eğitimde fırsat eşitliği gelecek bahara mı!
Bedia YILMAZ
Ben de varım!
Levent BİLGİ
Fehmi Koru, Said Nursi Ve Susmak
İhsan ZORLU
Paralel Devletin Eli Postmodern Anarşizm!
Esat BEŞER
Gerger Gençliğinin Bayrak Sevdası
Nurettin VEREN
Japonya’daki G20 Zirvesinde, FETÖ’nün Üniversiteleri Konuşuldu mu!
Mehmet FIRAT
İlim Ve İrfanla Geçen Bir Ömür: Şeyh Esad El Çokreşi
Ahmet BEREKET
ABD temsilciler meclisinin kararına bir Bozkurt nidası ile gecikmeden cevap verelim!
Ali Can AKKAYA
İnanır, Sabreder Ve Gereğini Yaparsanız…
Hüseyin YILMAZ
Diyanet’in Atatürk’le imtihanı!
Oktay GÜLER
Merhaba!
Halil KÖPRÜCÜOĞLU
İslamiyet ile Tıb arasında problem var mıdır!
Atilla YARGICI
Kur’an’da Korona Var Mı?
Rukiye AYDIN
2022'de Kendime Bazı Tavsiyeler!
Osman KÖSE
Ahıska Türkleri Sürgün, Özlem Ve Gözyaşı
Ruhugül ZİYADAN
Hayrı harabat edilen Bafra!
Ali KORKMAZ
Eksik Organ Sendromu
Yücel EMRAH
Ben Muhammed...
İbrahim Yusuf ŞAHİN
Parçadan Bütüne, Kolaydan Zora Karşılaştırmalı Bir Dil Öğretim Yöntemi
Ebru AÇIKGÖZ
Taşların Gizemli Dünyasından Hayatınıza Renk Katan Mozaik Sanatı
EnesTANIŞ
Taşın Dediği
Muhyiddin SÜLEYMANOĞLU
14 Şubat Sevgililer Günü Üzerine Kalbî Bir Muhasebe
Mesut KÖSEOĞLU
Daha Ne Denir!
ACZ ZARİFOĞLU
Kırlarda Çiçekler Artık Bensiz Açacak…!!!
Muhammet ÜSTÜNER
Yeni Türkiye Düzeni
Meryem YİĞİT
Gitmek İsteyenler
İsmail OKUTAN
Gerçek Dostluğa Dair
Tolga TURAN
Maskın Ustası Özgür Maskeler
Bozkır KURDU
LÜTFEN BENİ CİDDİYYE ALMAYIN
Gülşen KILINÇER
Yeşilin Ormanına, Yatayına, Dikeyine, Her Türlüsüne Karşı Bunlar!
İlknur ESKİOĞLU
Neydik ne olduk allah'ım!
Adem MUTLU
Engelleri Aşıp Hedefe Ulaşmak!
Zelal ALPASLAN
İnsan Terazisi
Ömer KARAMAN
Sevgili Öğrencim…!
Ümit AYDIN
Partilerin Kaderi Mahalle Başkanındadır!
Ahmet Doğan İLBEY
Kemalist Gençliğin Çanakkale Şehitliğinde “Kadeş” Rezaleti!
Önder GÜZELARSLAN
İsraf Bir İnsanlık Suçudur!
Mehmet ÖZÇELİK
Altılı masa aday belirleye dursun atı alan üsküdar'ı geçti!
Gülhanım CAN
Eti Senin Kemiği Benim
Levent ERTEKİN
Fakir Halkın Bağışladığı 350 Uçak
Okan KARAKUŞ
Osmanlı Devletinde Ramazan Gelenekleri
Gülay YILMAZ
Sus çarpılırsın!
Bahar ARSLAN
Hakikati Algımıza Taşıyan Beden
Feyza Nur DİLEKCAN
SAÇMALAMA (!), SAÇMALIYORSUN (!), SAÇMA (!)
MEHMET ERBİL
Keşke bir mayıs bayram olsa!
Kürşat Şahin YILDIRIMER
Hücum Terapisi :Hayatın Anlamı ve Her İnsanın Kendine Sorduğu Soru
Sema KOCA
Rahmetini Umarak
Celal TÜRK
EKONOMİK KeRİZ
İbrahim Erdem KARABULUT
Her gün durmadan küfrediyorum!
Betül Özer BÖLÜK
Kelimelerin Şaşırtıcı Etkisi
İlknur GENÇOĞLU YILDIRIM
7'den 70'e Herkese İzciliği Sevdiren Işıltan Uşaklıgil Öğretmen
Muhammed Veysel AKKAYA
Allah’ın Seçkin Kulu Olmanın İşareti Kur’ân-I Kerîm’e Gönülden Kulak Vermektir
Edanur İSMAİL
Dünyada Neyi Değiştirmek İstersin
Nazile ŞANAL
Yol Ve Yer Arayanlara Ya Fettah
Prof. Dr. İnanç Özgen
Arazi Parçalılığı
Zehranur Yılmaz KAHYAOĞULLARI
Ulu çınarım, babam...
SAVAŞ YILMAZ
Her Nasip Vaktini Bekler, Vakit İse Yaradanı
MEHMET YILDIZ
Beterin beteri var…..!
Seyfullah YİĞİT
Buhara Bizi Çağırıyor… (-1-)