Kültür
Giriş Tarihi : 27-05-2018 15:00   Güncelleme : 27-05-2018 15:59

Batı medyasının “Erdoğan” düşmanlığı -2

​Batı’nın, oryantalist bakış açısıyla uluslararası kamuoyunda ve sıradan insanların zihin dünyasında Doğu’ya giydirdiği deli gömleği, Sultan İkinci Abdülhamid Han’ı “Kızıl Sultan” olarak gösterdi.

Batı medyasının “Erdoğan” düşmanlığı -2

Üzerinden bir asırdan fazla süre geçse de Batı medyası bugün hâlâ aynı taktikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı “diktatör” göstermek için elinden gelen her şeyi yapıyor.

İlk yazımızda belirttiğimiz gibi siyasal sistemini değiştirerek yeni ufuklara demir alan büyük Türkiye’nin ayak seslerinden rahatsız olan Batı’nın asıl hedefi, geçmişte olduğu gibi bu değişim, yenilenme ve diriliş sürecini baltalamak. Erdoğan düşmanlığı üzerinden yüzlerine sözde özgürlükçü ve demokrat bir maske takan Batı, en nihayetinde millet iradesinin sonucu olan bir sistemin işlerlik kazanmasının önüne geçmek için her seferinde nefes almadan karalama kampanyalarını devreye sokuyor. Her ne kadar son bir yılda yoğunlaşsa da Batı medyası ve özelde Avrupa, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik sürdürdürdüğü nefret propagandasının kökleri Osmanlı’nın son dönemlerine kadar gidiyor. O dönem bütünüyle kendi ellerindeki medya gücünü Osmanlı’yı karalamak için kullanan Batı, üç kıtaya yüzyıllar boyu adaletle hükmetmiş koca bir devleti ayakta tutmak için tam 30 yıl boyunca can siperane mücadele etmiş olan Sultan İkinci Abdülhamid Han’a hakaretler yağdırmaktan geri durmadığı biliniyor. Bugün aynı taktikle Erdoğan hakkında kara propaganda yapan Batı medyasının amacı da aynı: Türkiye'yi kendi ayakları üzerinde duramayan ve kendisine muhtaç bir halde tutarak sömürmek.

BATI’NIN YÜZYILLIK NEFRET DİLİ

Geçmişten bugüne bakıldığında her platformda evrensel yayın ilkeleri ve objektiflikten dem vuran Batı medyasının, kendisine belirlediği operasyonel alanlarda son derece planlı ve stratejik çalışmanın ürünü haberler yaptığını görmemek mümkün değil. Özellikle Der Spiegel, The Stern, Le Point, L’Express gibi batı medyasının önde gelen yayın organlarının Türkiye karşıtlığı ve Erdoğan düşmanlığı üzerine kurduğu karalama kampanyalarında kullandıkları kapaklar ve haber dili, Nazi döneminin kara propaganda dilini geride bırakıyor. Türkiye’nin yaşadığı en kritik dönemlerde dahi nefret dilini kullanmaktan çekinmeyen Batı medyasının, özellikle Anadolu insanının 15 Temmuz işgal gecesi verdiği destansı mücadeleyi görünce bütün ayarları bozulmuştu. Demokrasi nutuklarını bir kenara bırakıp darbecilerin ekmeğine yağ süren yayınlar yapan Batı medyası, darbe sonrası başlatılan hukuki süreçleri de AB müzakere süreçlerini askıya alma tehditleriyle hedef almıştı.

NEFRET BAŞLIKLARI ATTILAR

Eylül sayısında Erdoğan’ı kapağına taşıyan Fransız Le Point dergisi “Türkiye: Batı’yı korkutan ülke” başlığını kapak yapmıştı. Derginin iç sayfalarındaki haberin detaylarında işgal gecesinin ardından yaşanan gelişmeler eleştirilerek gözaltı ve tutuklamalara gönderme yapılmıştı. Bu kadarla da kalmayan dergi internet sitesi üzerinden yaptığı sözde ankette, “Erdoğan’ın Türkiye’si sizi korkutuyor mu?” sorusu üzerinden bir başka çirkin algı operasyonunu gerçekleştirmişti. Dahası Fransız dergisi L’Express de 2016 Mayıs ayında Erdoğan’ı kapağına taşımış ve “En tehlikeli Türk Erdoğan” şeklinde küstah bir ifade kullanmaktan geri durmamıştı.

İSVİÇRE’NİN SKANDAL “16 NİSAN” MANŞETİ

Yine hatırlanacağı üzere Türkiye’nin, ayaklarına pranga vuran bürokratik oligarşiden kurtulma hamlesi olan sistem değişikliği için gittiği 16 Nisan referandumu öncesi etekleri tutuşan İsviçre gazetesi Blick, manşetten İsviçre’de yaşayan Türk vatandaşlarına hem Türkçe hem Almanca seslendi. “Erdoğan’ın diktatörlüğüne ‘Hayır’ oyu kullanın” çağrısında bulunan Blick, “İsviçre’de yaşayan bütün Türkleri 16 Nisan’da HAYIR oyu kullanmaya davet ediyoruz” şeklinde haddi aşan çirkin ifadeler kullanmıştı.

TEK DERTLERİ BÜYÜK TÜRKİYE

Vatanına, bayrağına ve geleceğine dokundurtmayan tek yürek olmuş millet ruhunu ve o ruhun inşa ettiği büyük Türkiye’yi çekemeyen Batı medyasının bu ikiyüzlülüğünü hep birlikte izlemiştik. Batı’da yükselen bu nefret söylemlerini değerlendiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ise “Tayyip Erdoğan, uluslararası sistemin kusurlarını, günahlarını yüzüne vuruyor. Onlara ayna tutuyor. Aynada gördükleri şeyden rahatsızlar. Fakat aynada gördükleri şeyi yani politikalarını değiştirmek yerine aynayı tutana saldırıyorlar. Cumhurbaşkanı bu kadar yüklenmelerinin, “otoriter, diktatör” demelerinin arkasında da bu yatıyor” teşhisinde bulunmuştu.

24 HAZİRAN DAHA DA HIRÇINLAŞTIRDI

CNN International’ın 2002’de sandıktan AK Parti’nin iktidar çıkmasını “siyasi deprem” olarak nitelendirmesinin üzerinde geçen 16 yılda Batı medyasının nefret dilinin dozajı her geçen gün arttı. Özellikle son beş yılda kabuk değiştiren Erdoğan düşmanlığı iflah olmaz bir boyuta taşındı. Türkiye’nin her kritik eşiğe ulaştığı dönemde bir kez daha depreşen Erdoğan düşmanlığı özellikle 24 Haziran takviminin açıklanmasından bu yana zirve yaptı. Başta da ifade ettiğimiz üzere her seferinde olduğu gibi burada da hedefleri yine, Türkiye’nin ekonomide, siyasette, güvenlikte, kalkınmada ve toplumsal uzlaşıda gerçekleştirdiği atılımları engellemek, hiç değilse taciz etmek. Dolayısıyla Türkiye’nin her alanda önünü açacak olan sistemin devreye gireceği 24 Haziran seçimleri yaklaştıkça Batı medyasının giderek daha hırçın ve saldırgan bir aşamaya geçeceği aşikâr.

AYNAYA BAKSALAR ANLAYACAKLAR

Tüm bunlar Batı medyasının ve özellikle de Avrupa’nın ikiyüzlülüğünü delillendirmek için yeterli iken yazımızı anlamlı bir örnekle bitirelim. Zira Fransa’da son bir aydır devam eden ekonomik sebepli eylemler Macron’a kendi vatandaşlarının ağzından diktatör dedirtti. Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un ekonomi politikaları karşısındaki eylemler kısa sürede polis şiddetine dönüşünce göstericileri tekme tokat döven polislerden sonra Fransızlar sokaklarda “Diktatör Macron” diye haykırmaya başladı. Memurlar, işçiler ve diğer bütün iş sektörleri yaklaşık bir aydır grevde ve Günlerdir devam eden Paris merkezli gösterilere polis şiddeti damgasını vurdu. Bu denli büyük şiddet uygulanması Fransızları da ayağa kaldırdı. Ancak bakalım aynı Fransız dergisi Le Ponit objektifi kendi ülkesine çevirip üstelik halkının da dillendirdiği gibi Macron’u kapağına taşıyarak diktatör diyebilecek mi?

Muhammed Şimşek-Analiz

adminadmin