Kültür
Giriş Tarihi : 23-09-2018 16:00   Güncelleme : 23-09-2018 16:00

Bebeklik Döneminde mahremiyet

Bebeklik Döneminde mahremiyet

Son yıllarda gündemde sıkça yer alan çocuk istismarı olaylarıyla birlikte mahremiyet eğitimi konusu daha çok önem kazanmaya başladı. Bu durum mahremiyet eğitiminin nasıl, ne düzeyde ve hangi yaş gruplarına verileceği yönünde de pek çok çalışmanın yapılmasını beraberinde getirdi. Bilindiği üzere çocuklara mahremiyet bilincinin kazandırılmasına yönelik eğitimler daha çok okul öncesi dönemle birlikte başlıyor. Oysa doğumdan itibaren çocuğa mahremiyet bilincinin kazandırılması mümkündür.

Doğumdan iki yaşına kadar olan süreci kapsayan bebeklik döneminde bilinç düzeyinde bir mahremiyet eğitimi vermek mümkün olmasa da bilinç dışına verilen mesajlar çok önemlidir. Bu dönemdeki yaşantılar bebeğin bilinç dışına resimler, fotoğraflar, kelimeler, duygular, hisler olarak kodlanır ve bilinç dışında yer alan bu imgeler bebeğin ilerleyen yaşlarındaki duygu, düşünce ve davranışlarını etkiler. Dolayısıyla bebeklere de mahremiyetin korunmasına dikkat edilen yaşantılarla mahremiyet bilinci kazandırmak mümkündür. Bebeğin altını mümkün olduğu ölçüde hep anne ve babanın temizlemesi, farklı kişilerin alt temizlemeye dâhil olmaması önemlidir. Çocuk; tuvalet alışkanlığı kazandırılırken diğer çocukların ya da yetişkinlerin içinde olmamalı, özel bir alanda bu alışkanlık teşvik edilmelidir. Böylelikle mahrem bölgelerin yabancı kişiler tarafından görülmemesi gerektiğini öğrenmiş olur. Banyo yaptırırken de sadece ebeveyn ile bebeğin bulunduğu kapalı bir alanda, mümkün olduğu ölçüde sadece ebeveyn tarafından yaptırılması yine aynı mesajı verecektir. Yine benzer olarak ebeveynin de çocuğun yanında üst değiştirmemesi ve birlikte banyo yapmaması mahrem bölgelerin özel olduğu mesajını verecektir.

Mahremiyet bilinci, bedenin korunması öneminin yanı sıra çocukların sağlıklı gelişimi için de gereklidir. Mahremiyet; kişinin, bedenini, kendisine ait alanını ve eşyalarını kapsayan özel alanının farkında olmasıdır. Ayrıca kişinin kendisine ait bilgileri, duyguları, düşünceleri de mahremiyetin kapsamındadır. Bir başkasının korumasına ve himayesine ihtiyaç duyan bebeklerin mahremiyetini korumak ise ebeveynin sorumluluğundadır. Bebeğin mahremiyetini korumada ve mahremiyet bilincinin kazandırılmasında en önemli nokta ise ebeveynin bebeği bir birey olarak görmesidir.

Anne babalar çocukların sahibi değil refakatçisidir. Bu dönemde bebeğin rızasını alabilmek elbette mümkün değildir. Bununla birlikte bebeğin vereceği mesajları doğru okuyarak bu mesajlara göre bebeğe yaklaşımımızı düzenleyebiliriz. Bebeğin bu dönemde sevgiye ve ilgiye çok ihtiyacı vardır. Elbette anne babalar veya bebeğin yakınları bebeği öperek veya ona sarılarak sevgilerini gösterebilirler. Ancak bebeğin rahatsız olduğu durumlarda sevgi gösterme davranışının sonlandırılması gerekir. Böylelikle bebek de arzu ettiği takdirde istemediği davranışı durdurabileceğini öğrenir. Kendine ait olanı kontrol edebileceğini ve dış müdahalelere karşı kendini koruyabileceğini bilir. Yabancıların bu konuya dikkat etmemesi durumunda ise ebeveynin müdahale etmesi gerekir ki bebek kendini güvende hissedebilsin. Bebeği dudağından öpme gibi davranışların da sevgi aracı olarak kullanılmaması gerekir. Bu davranışların bebekte genel sevgi gösterisi olarak kodlanmaması ve normalleştirilmemesi mahremi koruma becerisi noktasında etkilidir.

Mahremi koruyabilme becerisi; güvenli bağlanma ve özgüven gibi kavramlarla da ilişkilidir. Bebeklik dönemi, aynı zamanda bağlanmanın sağlandığı ve kişinin hayatını büyük oranda etkileyecek bağlanma stillerinin geliştiği dönemdir. Dolayısıyla birey olarak bebeğin psikolojik, fiziksel, bilişsel, duygusal ve sosyal ihtiyaçları gözetilerek onunla güvenli ve tutarlı bir ilişkinin kurulması önemlidir. Bu dönemde bebekle anne veya bakım veren kişi arasında kurulan ilişki, çocuğun güvenli veya güvensiz bağlanma tarzı geliştirmesinde rol alır ve ilerleyen dönemlerde çok az değişikliğe uğrayabilen bu bağlanma tarzı çocuğun gelecekte kuracağı ilişkilerinin sağlığını da etkiler. Bu dönemde sağlıksız bağlanma tarzlarının (saplantılı, kayıtsız ve korkulu) gelişmesi ise bebeğin ilerde hayır diyebilme becerisini olumsuz yönde etkilemesi sebebiyle bedenini ve özel alanını korumasında ve kendi özelini kontrol etmesinde sıkıntılar oluşturur. Bu sebepledir ki bebeğin ihtiyaçlarının mümkün olduğu kadar belirli kişiler tarafından giderilmesi önemlidir. Bebek ağladığında bebekle ilgilenilmemesi, ağlamasının veya rahatsız olduğu durumun göz ardı edilmesi, aç bırakılması gibi durumlarda bebekte güvenli bağlanmanın gelişmesi mümkün değildir. İhtiyaçları giderilen ve ihtiyaçlarına tutarlı bir şekilde cevap verilen bebeklerde güven duygusu gelişir. Güven duygusu gelişen bebeklerin aynı zamanda özgüven duyguları da gelişim gösterir. Mahremiyet bilincinin kazandırılmasıyla aynı zamanda kendine güvenen, kendi kararlarını alabilen, kendi sınırlarını koyan bireylerin yetişmesine imkân oluşur.

Mahremiyet bilincini, ancak, insan olmasından dolayı değerli olduğunu çocuğa hissettirerek kazandırabilmek mümkündür. Ayıp, günah gibi kavramlarla, yasaklamayla sadece çocuğu korkutmuş, belli şeylerden ve durumlardan uzak tutmuş oluruz. Doğumdan itibaren bebeğe; değerli olduğunu her mesajımızda hissettirmek, ağlama/gülme gibi olumlu/olumsuz sözlü/sözsüz tepkilerini dikkate alarak yaklaşmak, mahremine saygı duyduğumuzu bebeğe gösterir. Sınırlarına saygı duyulduğu hissi de bebeğin, özel alanını koruyabilme ve diğer insanların özel alanlarına saygı duyabilme becerisinin gelişmesinde anahtar rol üstlenir. Özetle; anne babaların bebeklik döneminde sağlıklı bir mahremiyet bilincinin oluşmasına yönelik hassasiyetleri ile özgüvenli, kendinden emin, huzurlu ve güvenli çocuklar yetiştirebiliriz.

Zehra Koçi / Diyanet Dergisi

adminadmin