Eğitim
Giriş Tarihi : 03-06-2018 13:12   Güncelleme : 03-06-2018 13:12

İslam Şeriatinde Beş Temel Hak

Yüce Allah’ın Hz. Ademle başlayan ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.) ile son bulan bütün peygamberler aracılığı ile göndermiş olduğu dinlerin hepsi insanların kendi menfaatleri içindir.

İslam Şeriatinde Beş Temel Hak

Dünya ve ahiret mutluluğunun kazanılması içindir. Yanlışın doğrudan ayrılması, dünya sıkıntıları ile karşılaşılmaması, ahirette ise kaybedenlerden olunmaması içindir. Kainatın en üstün varlığı insandır. Yeryüzünde halife tayin edilmiş, akıl irade düşünme konuşma ve yazma özellikleri insana verilmiştir. Peygamberler ve kitaplar insana gönderilmiş, ilahi emanet ona yüklenmiştir. Emanet korumak ta imanının Müslüman olmasının gereği kılınmıştır. Ve yaptıklarından da sorumlu tutulmuştur.

Kur’an-ı Kerim ve Sevgili Peygamberimizin Hadisleri incelendiği zaman görülecektir ki; İslam Dininde hükümler beş gayeyle konulmuştur. Hükümlerde, kulların mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmeleri için şu beş şey hedef tutulmuştur. Ve bütün dinlerde bu derler kutsal sayılmış korunması emredilmiştir:

Canın Muhafazası,

Malın Muhafazası,

Dinin Muhafazası,

Aklın Muhafazası,

Neslin Muhafazası.

İslam Dininin ana maksatları olarak ifade edilen makasıd-i diniye (zarurat-ı hamse/ diniyye) yani beş ana prensip, İslam dininde herhangi bir konu hakkında fetva verirken gözetilmesi gereken ana prensiplerdir.

 

1– CANIN MUHAFAZASI:

 

İslam hayat dinidir. İslâm'da insan şerefli/ mükerrem bir mahluktur. İnsan hayatı kutsal ve dokunulmazdır. Yaşamak bizlere yüklenmiş bir borçtur. Bu sebeple dinimiz insan hayatını her türlü tecavüzden korumuş, insanların canına kıymayı haram kılmış, kan davaları yasak kapsamı altına alınmış, intihar yasaklanmış, hayatı tehlikeye düşüren şeylerden sakınmak ve bulaşıcı hastalıklardan korunmak gerekli kılınmıştır.

 

Allah canı korumak için yeme, içme, giyme gibi bir takım zorunluluklar getirirken cana kımayı engellemek için hem dünyevi hemde uhrevi müeyyideler getirmiştir. Kasten adam oldürene kısas, diyet, cehennem ve azabı; hataen öldürene kısas ve diyet cezaları uygulamasını getirmiştir. Ve yine işkence ve zulüm yapmayı, savaşta kadın, yaşlı çocuk ve din adamlarının öldürülmesini yasaklamıştır.

 

مَن قَتَلَ نَفْساً بِغَيْرِ نَفْسٍ أَوْ فَسَادٍ فِي الأَرْضِ فَكَأَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعاً وَمَنْ أَحْيَاهَا فَكَأَنَّمَا أَحْيَا النَّاسَ جَمِيعاً

 

“Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır.” (Maide, 5/32)

 

Bir diğer ayette ise mümin bir kulu kasten öldüren için getirilen ceza şöyle bildirilmektedir.

 

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فيهَا وَغَضِبَ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَاَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظيمًا

 

“Kim bir mümini kasden öldürürse cezası, içinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lanetlemiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.” ( Nisa, 4/93)

 

Peygamber Efendimiz Veda hutbesinde KAN DAVALARININ YASAK kapsamına alındığını şöyle bildirmektedir. “Ashabım! Câhiliyet devrinde güdülen kan davaları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası, Abdülmüttalib'in torunu (amcalarımdan Hâris'in oğlu) Rabîanın kan davasıdır.”(Buhari, “İlim” 37)

 

Yine Sevgili Peygamberimiz İNTİHAR EDEN KİŞİNİN cehennemde intihar ettiği hal üzere cezalandırılacağını bizlere bildirmiştir. (Buhari, “Tıb” 56) Bu hadisten hareketle İslam Alimlerince İntihar eylemi de büyük günahlar altında zikredilmiştir.

 

Allah’ın verdiği canı almaya kimsenin hakkı yoktur. Veren ancak verdiği camı alabilir. İnsan öldürmek Allaha şirk koşmaktan sonra gelen büyük günahlardandır. İntihar iman zayıflığı, sabır ve irade zayıflığından kaynaklanır.  Müslüman hastalık, fakirlik, haksızlık, başarısızlık, arzuladığı bir şeyi elde edememe gibi bir sebeple canına kıyamaz. İntihar insanın kendi şahsına karşı yapmış olduğu bir zulumdur. İnsan bir parmağını dahi “bu benim parmağımdır” deyip kesip atması caiz görülmemiştir.

 

Peygamberimiz: “la yehıllu li müslimin en yurevvia müslimen” müslümanın müslümanı korkutması helal değildir (ebu davud) prensibini getirmiş başkalarının hayatına saygı göstermeyi insani bir görev olarak addetmiştir.  “Kim kardeşine (tehdit için) bir demir parçası ile işaret ederse bunu bırakıncaya kadar melekler ona lanet ederler.” (men eşare ila ehıhi bi hadidetin fe innel melaikete telanuhu hatta yedeahu)

 

Maalesef günümüzde İslami değerlerden imandan ibadetlerden uzaklaşan insanlar başkalarının canına acımadan yürekleri sızlamadan kastedebiliyorlar. Bilge köyü katliamını düşünün, hergün gazete sayfalarında televizyonlardaki cana kıyma intihar haberlerini duymaktayız. Unutmayın ki islamın yaşanmadığı yerde cam güvenliği yoktur.

 

Hayatı korumak için, zaruret halinde, haram şeyleri yemek caizdir. Bir ayette Yüce Allah şöyle buyurmaktadır.

 

اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزيرِ وَمَا اُهِلَّ بِه لِغَيْرِ اللّٰهِ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَلَا اِثْمَ عَلَيْهِ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحيمٌ

 

 “Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir.” (Bakara, 2/173, MÂİDE 3/ EN'ÂM 145)

 

2– MALIN MUHAFAZASI:

 

İslam Dini, mülkiyet kazancını, meşrû yolla elde etmeyi emretmiştir. Malın korunması ve muhafazası için en güzel maddi ve manevi tedbirleri almıştır.

 

Çalmak, gasp, yağma, rüşvet, gasp, kumar, dolandırıcılık, aldatmak, hile, karaborsa, tefecilik, faiz, israf, haksız ve haram yolla elde edilen mallar gibi gayr-i meşru kazançları haram kılmıştır. Zayi ve telef edilen mallar için tazmin zorunluluğunu getirmiştir. Ayrıca zekat, sadaka ve benzeri uygulamalarla başkalarının hakkını gözetmeyi de prensip haline getirmiştir.

 

Bütün tedbirler mal emniyetini sağlamak içindir. Kimsenin malına dokunulamaz. Başkasının mülkünde tasarruf edilemez. Kur’an-ı Kerimde HIRSIZLIK için çok ağır ceza getirilmiştir. Bir ayette hırsızlık yapanlar için şöyle buyrulmaktadır.

 

وَالسَّارِقُ وَالسَّارِقَةُ فَاقْطَعُوا اَيْدِيَهُمَا جَزَاءً بِمَا كَسَبَا نَكَالًا مِنَ اللّٰهِ

 

 “Hırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve Allah'tan bir ibret olmak üzere ellerini kesin. Allah izzet ve hikmet sahibidir.”(Maide, 5/38) Başkasına ait bir malı zor kullanarak almak anlamına gelen GASP İslam Dininde haram kapsamı altına alınmıştır. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde gasp yapan kişinin ahirette karşılaşacağı cezayı şöyle anlatmaktadır. “Kim bir karış toprağı gasp ederse, Allah kıyamet gününde onu yedi kat yerden kafasına geçirir” (Buhari, Bed’ül-Halk, 2)

 

İslam Dininde HAKSIZ KAZANCIN HER TÜRÜ yasak kapsamındadır.

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَأْكُلُواْ أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلاَّ أَن تَكُونَ تِجَارَةً عَن تَرَاضٍ مِّنكُمْ وَلاَ تَقْتُلُواْ أَنفُسَكُمْ إِنَّ اللّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيماً

 

“Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali müstesna, mallarınızı, batıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi öldürmeyin. Şüphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.” (Nisa, 4/29)

 

RÜŞVET olarak alınan ve verilen şey haramdır. Rüşvet insanlar arası ilişkileri bozmakla kalmayıp, toplumsal birlikteliğe de zarar vermektedir.  Efendimiz bir hadislerinde rüşvet alan ve veren için şöyle buyurmuştur. (erraşi vel mürteşi fin nar) “Rüşvet alanda verende Cehennemdedir.” (Ebu Davut, Akdiye, 4)

 

Yiyecek, giyecek, mesken tedariki için ÇALIŞMAK FARZDIR. Kur’an-ı Kerimde bildirildiği üzere, وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَانِ إِلَّا مَا سَعَى  “Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.” (Necm, 53/39)

 

Ailenin nafakasını, geçimini sağlamak için çalışmak ibadettir. Peygamber Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Malı uğrunda öldürülen şehittir; kanı uğrunda öldürülen şehittir; dini uğrunda öldürülen şehittir; ailesi uğrunda öldürülen şehittir.”(Ebu Davud, Sünnet, 29)

 

Haram kazançlardan olan ve elde bulunan malı artırmak şöyle dursun ziyana uğratan hususlardan biride faizdir. FAİZde haram kapsamına alınmıştır.

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اتَّقُواْ اللّهَ وَذَرُواْ مَا بَقِيَ مِنَ الرِّبَا إِن كُنتُم مُّؤْمِنِينَ

 

“Ey iman edenler, Allah'tan sakının ve eğer inanmışsanız faizden artakalanı bırakın.” (Bakara, 2/278)

 

Diğer bir ayette ise FAİZ YİYENLERİN AHİRETTE KARŞILAŞACAĞI SIKINTILAR şöyle tasvir edilmektedir.

 

اَلَّذينَ يَاْكُلُونَ الرِّبٰوا لَا يَقُومُونَ اِلَّا كَمَا يَقُومُ الَّذى يَتَخَبَّطُهُ الشَّيْطَانُ مِنَ الْمَسِّ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمْ قَالُوا اِنَّمَاالْبَيْعُ مِثْلُ الرِّبٰوا وَاَحَلَّ اللّٰهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبٰوا

 

“Faiz (riba) yiyenler, ancak kendisini şeytan çarpmış olanın kalkışı gibi çarpılmış olmaktan başka (bir tarzda) kalkmazlar. Bu, onların: "Alım-satım da ancak faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helal faizi ise haram kılmıştır.” (Bakara, 2/275)

 

3– DİNİN MUHAFAZASI:

 

Milletleri ayakta tutan en büyük güç dindir. Din bir hayat nizamıdır. Din bir diriliş kaynağıdır. Din bir yol haritasıdır. Din islamdır, Allaha, resulüne, kurana teslim olmaktır. Din imandır, ibadetlerdir. Din hayatın kendisidir. Din hürriyeti; herkes için esas kabûl edilmiştir.

 

اِنَّ الدّينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ “Allah nezdinde hak din İslâm'dır” (ÂLİ IMRÂN/19)

 

Allahın razı olduğu din islamdır. Bütün insanlığa gelmiş son ve en mükemmel, tahriflere karşı koruma altına alınmış yegane din islamdır. İslam iyilikler ve güzellikler dinidir. İnsan ruhu ancak din sayesinde huzur ve mutluluğa kavuşabilecektir. Zira ekonomide, ticarette, sanayide, teknolojide en üst seviyede olmasına rağmen dinden beslenmeyen ruhlar  bunalmıştır. İnsanı huzura kavuşturacak olan islamdır. İslam fıtratın gereği olan dindir.

 

اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ دينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتى وَرَضيتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ دينًا

 

“…Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim…” (MÂİDE 3)

 

 Kur’an-ı Kerimde ifade edildiği üzere  لَا اِكْرَاهَ فِى الدّينِ  “Dinde zorlama yoktur”(Bakara 256) Peygamber Efendimiz tarafından “Medine Vesikası” olarak bilinen sözleşme ile o devirde karşılıklı haklara riayet edildiği müddetçe hiçbir din mensubuna zarar verilmemesi ilkesi benimsenmiş, hiçbir Müslüman ise hangi dinden olursa olsun, bir insana inancı yüzünden baskı yapmamıştır.

 

لَكُمْ دينُكُمْ وَلِىَ دينِ “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır” (KÂFİRÛN 6) diğer semavi dinlere mensup olan kimseler peygaberlerinin ardından kitaplarını tahrip etmiş dinlerini bozmuşlar ve Allaha bir Takım ortaklar isnat etmişlerdir. (Tevbe 30, maide 72,73)

 

            İmanı temiz olanın işleri de temiz olur. Din Hurafeleri, bid'atleri, bâtıl inançları, sapık görüşleri kabûl etmez.  İslam açık ve halis tevhit inancıdır. İslam itaat ve tabi olmaktır. İslam hükümranlığın sadece Allaha mahsus olmasıdır. İslam’dan başka hiçbir din ve inanç sistemi Allah nezdinde geçerliliğe sahip değildir. (Ali İmran 83,85/maide 3)

 

Peygamberimiz: “eslimu teslimu” “Müslüman olun kurtulun”(Müslim ve şerhi c.8, sh.527, no 61.) ifadesiyle islamın üstünlüğünü vurgulamış, Allah ta peygamberlerin görevlerini “tebliğ” (maide 67,99) olarak açıklamıştır. İnsanları da “dileyen iman etsin dileyen inkar etsin” (insan 3/ kehf 9-31) buyurmak suretiyle iman hususunda serbest bırakmıştır.

 

Müslümanın yeryüzündeki en büyük görevi islama inanmak ve bu dini korumaktır. Dinini kaybeden Müslüman her şeyini kaybetmiş demektir. Bu sebeple her Müslüman dini doğru öğrenecek ve doğru yaşayacaktır.

 

Dini korumanın temel iki yolu vardır:

 

Dini doğru öğrenmek ve öğretmek

Bilinmeyen bir şeyin muhafazası mümkün değildir. Dinini doğru öğrenmeyenlerin inanç ve ibadetlerine din dışı unsurların karışması kaçınılmazdır. İlk şart dinin bütününe inanmak ve onu kabul etmektir. Din neyi bildirmişse helalini helal, haramını haram kabul etmektir. Bir kısım emirlerini kabul edip bir kısmını reddetmek suretiyle dini sınırlar içerisinde kalınamaz.

 

Dini doğru öğrenmenin temel iki kaynağı vardır. Kuran ve sünnet.

 

Bugün Müslümanların sıkıntısı dini, dinin ana kaynaklarını, kuran ve sünneti öğrenmemeleri ve bunlara sarılmamalarıdır. Kuran ve sünnet bilinmeyince de pek çok Müslüman kendi düşünce ve anlayışına göre kafasında bir İslam oluşturmakta, ona göre yaşamaya çalışmaktadır. Halbuki insanlar “bana gre şöyle” yerine “kuran ve sünnete göre böyle” deme şuurunu erişmelidirlerki İslam doğru anlaşılıp yaşanılabilsin.

 

Bunun için yapılacak iş kuran ve sünneti öğrenmek ve çocuklarımıza da öğretmektir. İslamı öğrenmenin ve öğretmenin yolu köklü bir eğitim ve öğretimdir. Kulaktan dolma bilgilerle İslam öğrenilip öğretilemez. İslam öğrenilmeden yaşanılmaz.

 

Dini ölçülerine göre doğru yaşamak

İslam yaşanmak, hayata aktarılmak üzere kolaylık prensibini benimsemiş bir dindir. Öncelikle Müslüman müslümanca, kurana ve sünnete göre yaşayacak ve  sonra islamını çevresiyle paylaşacaktır. İslamı yaşamak hayatının bütününü islamla şekillendirmektir. Kalbi, beyni, eli, ayağı, gözü, kulağı, kasayı, ticareti islama göre ayarlamak; evi, sokağı, caddeyi, işi islama uygun yapmaktır.

 

Her Müslüman şu soruları kendine sormalıdır:

 

Hayatımda islamın yeri nedir?

Kalbim islama ne kadar açıktır?

Teneffüs ettiğim havanın nekadarı islama aittir?

Ağzımdan çıkan sözlerin ne kadarı İslam içindir?

Evimde, işyerimde, fabrikamda, dairemde, para ilişkilerimde, işçi haklarında, yememde, içmemde, giyinmemde, ve kısaca ütün hayatımda islamın ölçüleri ne kadar geçerlidir.

Eğer bu sorulara cevabınız evet ise “ben islamı doğru anlıyor ve bütünüyle yaşıyorum” diyorsan müjdeler olsun sana.

 

يَا اَيَّتُهَا النَّفْسُ الْمُطْمَئِنَّةُ ﴿٢٧﴾ اِرْجِعى اِلٰى رَبِّكِ رَاضِيَةً مَرْضِيَّةً ﴿٢٨﴾ فَادْخُلى فى عِبَادی ﴿٢٩﴾ وَادْخُلى جَنَّتی ﴿٣٠﴾

 

“Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!” (FECR 27-30)

 

4– AKLIN MUHAFAZASI:

 

 İnsanı diğer varlıklardan ayıran temel vasıf akıldır. Kişinin insanlığı aklı iledir ve insan verilen en büyük nimet beklide akıldır. Dinin de temel ve ilk şartı akıldır.  Akıllı insanlara hitap eder. Akıl dini anlama ve hususunda kitaplara ve peygamberlere muhtaçtır. Akıl vahiyle beslendiği müddetce gerçek manada görevini yerine getirmiş olur. Kur’an-ı Kerim’de 70 ten fazla ayette “düşünmez misiniz?, akıl etmez misiniz?” gibi sözcüklerin tekrarlanması ile aklın önemine vurgu yapılmaktadır. İslam, aklın muhafazası için gereken hükümleri getirmiştir. Aklı zehirleyen ve izâle eden her şeye set çekmiştir. Aklın muhafazası için içki ve uyuşturucu maddeleri kullanmak yasak edilmiştir.

 

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ إِنَّمَا الْخَمْرُ وَالْمَيْسِرُ وَالأَنصَابُ وَالأَزْلاَمُ رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ فَاجْتَنِبُوهُ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

 

"Ey iman edenler! İçki, kumar, (tapınmaya mahsus) dikili taşlar, fal okları ancak şeytanın amelinden birer murdardır. Onun için bunlardan kaçının ki muradınıza eresiniz.” (Maide, 5/90)

 

Aklı Allahın emrettiği şekilde kullanmak başlıca görevimizdir. Aklımızı küfür, içki, uyuşturucu, kumar, zina, kin, nefret, düşmanlık, haset gibi kötülüklerden arındırmamız şarttır.

 

Din ışık akıl göz gibidir. Işık olmayınca göz görmez. Göz olmayınca da ışığın nuru anlaşılmaz. Öyleyse din ile akıl birbirini tamamlamalıdır. Aklını koruyan kendini dinini ve insanlığını korumuş olur.

 

5– NESLİN MUHAFAZASI:

 

Bir millet, inançlı, bilgili, şahsiyetli, çalışkan ve dürüst insanların omuzlarında yükselir. Nesillerini inançsızlık, bilgisizlik, tembellik, alkol, uyuşturucu, hayasızlık, hırsızlık, kumar gibi tehlikelerden korumayan milletlerin yarınları yoktur.  Geleceğin teminatı evlatlarımız onları her türlü kötülükten, cehaletten ve cehennem ateşinden korumak hepimizin vazifesidir. Bu bakımdan dinimiz neslin korunmasına büyük önem verir.

 

Gençlerin ruhen ve bedenen geliştirmek için anne babaya, eğitim kurumlarına, yayın organlarına büyük görev düşmektedir. Çocuklarımız kehf suresi 46. Ayette dünya hayatının süsü, bir hadisi şerifte kalbin meyvesi ve cennetin kokusu, enfal suresi 29. Ayeti kerimede hayatın imtihanı, Allahın en büyük armağanıdır. Hayat onlarla tatlı ve güzeldir.

 

Allah (c.c.) TAHRÎM suresi 6. Ayette şöyle buyurmaktadır:

 

يَا اَيُّهَا الَّذينَ اٰمَنُوا قُوا اَنْفُسَكُمْ وَاَهْليكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلٰئِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللّٰهَ مَا اَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ

 

“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır”.

 

Hz. Ömer (r.a.):  "Yâ Rasûlallah! Nefislerimizi koruruz fakat ailemizi nasıl koruyabiliriz?" demişti.  Allah Rasûlü (s.a.s.) Efendimiz şöyle buyurdu:  "Allah'ın sizi nehyettiği şeylerden onları nehyeder ve Allah'ın size emrettiği şeyleri onlara emrederseniz. Bu şekilde onları korumuş olursunuz." (Hakk Dini Kur'an Dili, c; 6 sh:   5112)

 

Neslin muhafazası için en temel şeylerin başında ise, âile yuvası kurmak gelmektedir. Aile toplumun yıkılmaz temelidir.  İslam Dinide insanları evliliğe teşvik etmiştir. Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır. “Sizden kimin evlenmeye gücü yeterse evlensin. Çünkü evlenmek gözü (haramdan) en çok men  eder, iffet ve namusu muhafaza eder” (Buhari, Nikah, 2)

 

İslam Dininde NİKÂH MEŞRU VE HELAL, ZİNÂ HARAM kılınmıştır. Efendimiz nikah ile ilgili şöyle buyurmaktadır. “Evlenmek benim sünnetim (girdiğim yolum) dur. Kim benim bu yolum ile amel etmez (bundan yüz çevirir) ise, benden değildir. Ve evleniniz. Çünkü ben (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı çokluğunuzla iftihar ediciyim. Kimin evlenme harçlığı var ise evlensin. Kim (bu masrafı) bulamazsa (nafile) oruç tutmalıdır. Çünkü şüphesiz oruç, sahibi için şehvet kırıcıdır.” (İbn Mace, Nikah, 1)

 

Zina ise gayri meşru bir ilişkidir. Aile yuvasının kurulmasına, kurulan aile yuvalarının ise dağılmasına sebep olmaktadır. Bir ayette Allah-u Teala zina hakkında şöyle buyurmaktadır.

 

وَلاَ تَقْرَبُواْ الزِّنَى إِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاء سَبِيلاً

 

“Zina’ya yaklaşmayın. Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra, 17/32)

 

İnsanların ırz ve namusu en şerefli varlığıdır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır.

 

قُلْ لِلْمُؤْمِنينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ

 

“Mü’min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar...Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zînet (yer)lerini göstermesinler.” (NÛR/30,31)

 

En önemli ve en büyük vazifemiz emrimiz altında bulunanlara karşı görevlerimizi yapmaktır. Kendimizi, çoluk çocuğumuzu cehennem ateşinden korumanın yolu budur.

 

Küfür ve şirkten korumak

Küfür allah’ı inkar etmek, onun rasulüllah ile gönderdiği islamın emir ve yasaklarını kabul etmemektir. Şirk ise allah’a eş ve ortak  koşmaktır.

 

Neslimizi küfür ve şirk tehlikesinden korumak temel görevimizdir. bunun için iyi bir eğitim ve öğretim şarttır. Allah’, peygambr’i, kuran’ı ve islamın öğrenilmesi ve öğrenilenlerin hayata tatbik edilmesi şartır.

 

Kötü arkadaştan korumak

Nesilleri kötülüklere ve uçurumlara sürükleyen çoğu zaman kötü arkadaşlardır. Kişinin arkadaşı kendisinin aynasıdır. Allah hayırlı evlat sahibi olmamız için dua etmememizi emretmiştir. Efendimiz de bir dualarında şöyle buyurmuşlardır:

 

“Allahım! Kötü günden, kötü geceden, kötü saatten, kötü arkadaştan, oturduğum yerde kötü komşudan sana sığınırım.”

 

Haramlardan korumak

Haram kazanç, içki, kumar, uyuşturucu, faiz, zina, rüşvet, kin, düşmanlık, haset, dedikodu, iftira dinimizin haram kıldığı bu kötülüklerden hem kendimizi hemde aile fertlerimizi korumak hepimizin imâni bir görevidir.

 

Kötü yayınlardan korumak

Bilindiği gibi bugün yazılı ve görüntülü yayın organlarının büyük kısmında aile hayatını sarsan gençlerin ruhlarını perişan eden, film, resim, reklam, dizi, sahtekarlık, ters ilişkiler sergilenmektedir. Ve ister istemez etki altında kalınmaktadır. Tüm bunlardan korunmak için herkes kendi üzerine düşen görevi yapmak zorundadır.

 

Yer yüzünde oyunla, kumarla, içkiyle, uyuşturucu ile tembellikle kalkınmış ülke yoktur. Nesillerimiz imanı en üstün değer, ilmi en üstün sevda, Allaha ve resulüne koşmayı en üstün şeref kabul ettikleri zaman gerçek mutluluğa ereceklerdir.

 

Sonuç olarak iyi bir nesil yetiştirmek itiyorsak neslimizi

 

Küfür ve şirkten

Kötü arkadaştan

Haramlardan

Kötü yayınlardan korumak zorundayız.

“Ey Rabbımız! Bizim ve çocuklarımızın kalplerine İslam nurunu, kuran hidayetini bahşeyle. Bütün soyumuzu islam’a ve kurana bağlı insanlar eyle. Hepimizi Müslüman olarak yaşat, bizi dünya ve ahret mutluluğuna nail eyle.”

 

Yukarıda açıklamaya çalıştığımız ve beş konu başlığı altında zikrettiğimiz bu esaslar, dini hükümlerin gayesidir. Bütün hükümler, bu beş gayeyle ilgilidir. Bu beş şey insanın en tabiî haklarıdır. Dünya ve âhiret mutluluğu bunlara bağlıdır. Can emniyeti olmazsa yaşam kalmaz, mal bulunmazsa, insanın geçimi kalmaz, din olmayınca hayatın mânası olmaz, akıl muhafaza edilmezse insanın yaşantısında güzellikler gerçekleşmez ve nesil muhafaza edilmezse, insanlığın devamı sağlanamaz. Demek oluyor ki insanın insan olarak hayat sürmesi, bu beş maksadın gerçekleşmesine bağlıdır.

 

Yüce Rabbim hayatımızı Kendi rızasına uygun yaşamayı, insan haklarına riayet etmeyi, dünya ve ahiret mutluluğunu ele etmeyi cümlemize nasip etsin.

Kaynak: İdris Yavuzyiğit – Çınarcık Müfütüsü

adminadmin