Kültür
Giriş Tarihi : 30-04-2017 14:00   Güncelleme : 30-04-2017 15:58

Köprüler Kurmak

“Sekiz aydır bu caddede işe gidip geliyorum” diye mırıldandı psikolog genç kız, “bugüne dek baş örtümden dolayı bir söz işitmemiştim.

Köprüler Kurmak

Halk oylamasından hemen sonraydı. Karşıdan karşıya geçerken bir kadın gözlerini gözlerime dikerek sert sert bakmaya başladı. Tam yanımdan geçerken, ‘her yerdesiniz, bir bitmediniz !’ diye tıslayarak yanımdan geçti.” Bir meslektaşım Cuma namazı çıkışında bir kavgaya tanık olmuş. Cuma namazından dağılan cemaatin içinden gençten birisi, cami çıkışında evet broşürlerinin dağıtılmasına itiraz etmiş ve “Burası Allah’ın evi, buraya siyaset karıştırmayın” şeklinde bir itirazda bulunmuş. Bunun üzerine aynı cemaatten daha yaşlı bir fert bağırıp çağırmaya başlamış, “Hepimiz Evetçiyiz, Hayır diyen teröristtir, sen terörist misin?” “Amcayı çok zor yatıştırdık” diyordu meslektaşım. Bu iki örnek, toplumsal gerginliğin dürtüsellik ile birleştiğinde sosyal dokuyu ne ölçüde tahrip edebileceğinin yakın zamanda yaşanmış örnekleri. O halde insandan insana giden yolu bir kez daha hatırlamanın tam sırası.

Öteki var olmadığında ben yokum. Gözüm karşımda bir nesne arıyor, insan dünyaya düşmekle bir ilişki arıyor. Tutunacak bir dal, uçurum aşağı kayıp düşmemek için bir tutamak. İlişki konuşmak demektir. Bebek gözleriyle konuşur, varlığının annenin gözlerinde yansımasını ister. İnsan iletişimi çok katmanlı bir yapı, duyguları iletmeye ve saklamaya yarar, yalan söylemeye yarar, gönül okşamaya ve kırmaya yarar. Ötekiyle doğru bir iletişime girme arzumuz onunla hemhal olabilmekle mümkündür ancak, onun var olma biçimine, dünya görüşüne nüfuz edebilmem ve onunla ortak bir anlam oluşturabilmem için onun dilini bilmeli, o dilden konuşabilmeliyim. Kendi kavramsal çatımı ona dayatmak yerine onun dilinde hünerli olmalıyım ki kendi arzu, tarafgirlik ve önermelerimi bir kenara bırakarak bir konuşma başlatabileyim. Kendimi bir bilmeme noktasına yerleştirerek başlamalıyım işe.  Önce dinlemeyi öğrenmeliyim, her şeye hemen tepki vermek zorunda değilim. Bu ilk sessizlik bizi pek çok esaretten azat eder. Muhatabımı bütün insanlığı ve o insanlığın bütün karmaşıklığı içinde algılayabilmemledir ki onunla karşılıklı bir ilişki için ilk adımı atmış olurum. Derdim onun dünyasına girmek, onunla olmak, ikimizin de ‘ötekilerden biri’ olduğunu kabullenmek. Her birimiz bir başkasına ötekiyiz. Mavi gezegende her birimiz ötekine bağlı ve bağımlıyız. Bu yüzden insanlığımızın en derin katmanlarında sevgi ve sevebilme yeteneği yatar. Bir toplum evladını seven anne babalarla serpilip gelişir. Sevgiyi vermekle sevebilmeyi öğretir anne baba, sevmenin mümkün olabildiğini öğretir. İnsan daima yakınlık arayan bir varlık. İnsan ruhunun bugün yaşadığı büyük kriz sevebilme yeteneğimizin törpülenmesinde yatıyor. Dünyaya baktığımızda bir düşmanlar ordusu görüyor, masum tabiatı dahi ehlileştirmezsek canavarlaşacağını varsayıyoruz.

Freud’a göre insan, dürtülerini bir an evvel doyurmak isteyen içsel kuvvetlerin tesirindedir. Her insan dürtülerini, özellikle de cinsel dürtüsünü doyuracak bir nesneyi elde etmenin peşindeydi. Bugün insanın haz değil ilişki arayan bir varlık olduğunu tartışıyor psikanaliz. Duyulmak, hissedildiğini hissetmek isteyen bir varlık. Beni doyuracak bir muhatap değil beni yankılayacak bir muhatap arıyorum. Ben bir özneyim ve özne arıyorum, nesne değil. Onunla ilişkimde onu yutmak, ele geçirmek, kendime benzetmek derdinde değilim. Onu kendi tam varlığıyla, benden bütünüyle farklı olmasıyla konuşmaya değer buluyorum. Birbirimizden farklı olsak da kendi öznelliklerimizi koruyarak, iki ayrı varlık olarak birbirimizle konuşabiliriz. Kendimi ötekinde yok ederek veya onu kendi benliğimin sömürgesi kılarak değil onu tanıyarak, onun farklılık ve biricikliğini tanıyarak çıkıyorum yola. Muhatabım benim yansıtmalarımdan ibaret değil, benim ihtiyaçlarımı giderecek bir nesne hiç değil, onunla buluşmaya giderken  ondan olmasını istediğim gibi olmasını değil kendi biriciklik ve saygınlığı içinde kendisi gibi olmasını dileyebilirim ancak. Onda kutladığım şey, bana benzerliği değil, tam aksine benden farklılığı ve başkalığıdır. Onun iç dünyasını tam manasıyla bilemem ancak onu bilmeyi ve anlamayı deneyebilirim.

Ötekini anlamakla onun ötekiliğini giderme isteği arasında, çok kısa bir mesafe var. Öteki kendisi olarak kalmak istediğinde, kendi farklılığını korumaya yeltendiğinde egemen akıl hemen onu düşman hanesine yazabilir. Burada dikkat etmemiz gereken bir husus daha var: Onu sadece farklı olarak görmek, onu sadece farkından ibaret saymak da insan olarak ortak maceramızı, birbirimize benzeşmemizi ve aramızdaki insani ilişkiyi de gözden kaçırmamıza yol açabilir. Bu tarz bir ötekileştirme, özellikle farklı olan ‘yabancı’ olarak kurgulandığında,  sosyal nefret ve ırkçılığa sebebiyet verebilir. Karşımda aynılaştıramayacağım bir öteki var, ne ki bu aramızda bir bağ olmadığı anlamına gelmiyor, bir bağımız var ve bu bağ ne ötekini istila etmemi ne de yutmamı iktiza ediyor. Onun başkalığını değerli bulmakla kendim de daha gerçek oluyorum. O da benim gibi bir insan ama kendine mahsus bir hayatı ve arzuları var.

Tanıma ve sorumluluk el ele gider. Öteki için sorumluluk hissetmek onun kendi öznelliğini kabul etmenin ve kendine mahsus haklarının olmasının ötesinde, onun da incinebileceğini kabullenmek demektir. Sorumluluk, ötekinin yaralarında benim bir günahım varsa bunu fark etmek ve kabullenmekle kendisini gösterir. Öteki için duyduğum sorumlulukla kendimi de etik bir özne olarak kurmuş olurum. O halde başkasını o istemediği halde benim gibi düşünmeye ve yaşamaya davet ettiğimde onun üzerinde etik şiddet uyguluyorum demektir. Onu olduğundan başka bir şey olmaya zorlamam etik şiddetin ta kendisidir. Onu asla tam olarak bilemeyeceğim ama zihnimin ona yakıştırdıklarına karşı da direneceğim. Tanımak, ötekinin başkalığına tahammül etmek ve onu aynılaştırmamaya çalışmaktır.

Şükür ki insandan insana fark var. Şükür ki insandan insana yol da var. Şimdi ve daima vazifemiz, her birimizin diğerine bağlı ve bağımlı olduğu bir dünyada, gönüller arasında köprüler kurmaktır.

Kemal Sayar

http://www.gercekhayat.com.tr

 

adminadmin