Kültür
Giriş Tarihi : 18-06-2017 15:00   Güncelleme : 18-06-2017 15:00

Malcolm X’in Seyahatinden Bugüne Ortadoğu’da Neler Değişti?

Malcolm X'in Ortadoğu ülkelerine seyahatleri, siyasi çekişmelerin ve liderlik iddialarının revaçta olduğu bir dönemi yansıtması açısından da büyük önem taşımaktadır. Ömer Koçyiğit, Malcolm X'in Mısır ve Suudi Arabistan ziyaretlerine değindi.

Malcolm X’in Seyahatinden Bugüne Ortadoğu’da Neler Değişti?

Malcolm X’in Hac yolculuğu ve bu yolculuk sonrasında hayatında gözlenen değişimler, biyografisi içinde akla ilk gelen hususlardandır. Ancak Ortadoğu seyahatinde bulunduğu ülkeler ve görüştüğü siyasiler, ilkine nazaran daha az dikkat çekmiştir. Oysa Hac yolculuğu, onun 1959 ve 1964’te gerçekleştirdiği Ortadoğu seyahatlerinden yalnızca biridir. Aslında onun seyahatleri, siyasi çekişmelerin ve liderlik iddialarının revaçta olduğu bir dönemi yansıtması açısından da büyük önem taşımaktadır. Seyahatlerinin tamamını aktarmak, görüştüğü kişileri tanıtmak bir yazıda mümkün olmayacağından burada sadece Mısır ve Suudi Arabistan ziyareti ele alınacaktır.

Amerika’da Nation of Islam hareketinin vesilesiyle Müslüman olan Malcolm X, ırkçılığın zirvede olduğu bir dönemde siyahilerin önde gelen isimlerinden olur. Onun Ortadoğu seyahati, bu liderliğinin etkisiyle Amerika’da büyük bir yankı uyandırır ve birtakım fikirlerin, örneğin Sünniliğin, Amerikalı Müslümanlar arasında yaygınlık kazanmasında etkili olur. Gittiği ülkelerden mektuplar göndererek seyahatinden çıkardığı dersleri takipçilerine duyurmayı ihmal etmez Malcolm X. Mısır, Sudan, Nijerya ve Suudi Arabistan gibi gittiği ülkeleri değerlendirirken Amerikalı Müslümanlar için örnek gösterebileceği İslam ülkesi olarak Sudan’ı ideal bir yer olarak anlatır. Zira Sudanlılar Afrikalıdır, zencidir ve Arapça konuşmaktadır.

Mısır’ın Arap ülkelerine hamilik iddiası Suud’u rahatsız eder

Beyazların ırkçı zulümlerine karşı olan hareketini New York’ta yürütmekte ve bu mücadelede davalarına yardımcı olabilecek Müslüman liderleri ilgiyle takip etmektedir Malcolm X. O dönemde Amerikalı Müslümanların İslam dünyasında takip ettiği önemli bir figür vardır ki Nation of Islam’a bağlı gençler, evlerinin duvarına onun fotoğraflarını asarlar. Bu kişi Cemal Abdunnasır’dır. Amerika’daki davasına destek bulmak, adeta yalnız olmadıklarını bu liderler üzerinden göstermek isteyen Malcolm X’in Ortadoğu seyahatindeki hedeflerinden biri de Nasır’la görüşmektir.

Ancak bu yıllarda, Mısır ve Suudi Arabistan arasında bir liderlik çekişmesi vardır. Mısır’da Arap milliyetçiliğine dayanan bir ideoloji olan Nasırcılığı kuran Cemal Abdunnasır’ın diğer Arap ülkelerine hamilik iddiası Suud’u ziyadesiyle rahatsız eder. Müslüman öğrencilerin yüksek öğrenim hayali kurduğu Ezher Üniversitesi, 1961’de milli bir yapıya bürünüp Nasırcılığın merkezi gibi görünmeye başlayınca, bu liderlik kavgasında Suud devreye girer. Bunun sonucunda Suudiler, Ezher’e alternatif olarak aynı yıl Medine İslam Üniversitesi’ni kurar.

Mevdudi ve Said Ramazan Medine İslam Üniversitesi’nde

Yeni kurulan bu üniversiteyi cazip kılmak için karizmatik hocalara ihtiyaç vardır. Bunun için iki önemli âlim davet edilir Medine’ye. Biri, Hasan el-Benna’nın damadı olan Said Ramazan, diğeri ise Cemaat-i İslamî’nin kurucusu Mevdudi. Böylece, Said Ramazan ile Nasır’ın baskıları altında ezilen İhvan-ı Müslimin hareketi Suud’dan destek görmüş olur. Fakat bu ilişki yeni değildir. Mısır’da baskı ve işkenceler altında olan İhvan’ın kendisine Suud gibi bir devletin desteğini aramış olması anlaşılabilir bir durum. Üniversiteye davet edilen diğer isim olan Mevdudi ise hem Pakistan’ın kuruluşundaki rolünden hem de yazdığı kitaplardan dolayı İslam dünyasında zaten önemli bir konumdadır. Bundan dolayı Medine İslam Üniversitesi Müslüman öğrencilerin ilgi odağı olur. Bir yandan da Nasır’ın engellemelerinden kaçan İhvan mensupları soluğu Suud’da alır ve hatta Kral Faysal 1966’da Nasır’a Seyyid Kutub’u idam etmemesi için ısrarlı taleplerde bulunur.

Hac ibadeti sırasında ise yaşadığı olaylar onda büyük bir değişime vesile oldu

İşte bu Mısır-Suud çekişmesinin gözle görünür hale geldiği süreçte, Malcolm X 1964 yılında bu iki ülkeyi de ziyaret etmiş ve çoğunluğu Mısır’da olmak üzere beş ay kalmıştı. Ancak iki ülke arasındaki çekişme onu pek de ilgilendirmiyor, o kendi işleriyle meşgul oluyordu. Suudi Arabistan’a giden Malcolm X, henüz kral değilken Prens Faysal ile yaptığı görüşmeler sonucu ondan New York’ta yapılacak cami için maddi destek almıştı. Ayrıca Medine İslam Üniversitesi’nde eğitim için Amerikalı Müslümanlardan on beş öğrenciye burs imkanı sağlanmıştı. Asıl ziyaret sebebi olan Hac ibadeti sırasında ise yaşadığı olaylar onda büyük bir değişime vesile olacak, her renkten, her dilden Müslümanlarla bir arada olduktan sonra mücadelesinin zenci-beyaz kavgası olmadığını söyleyecekti.

Mısır’da ise Malcolm X, Nasır sonrası devlet başkanı olacak olan Enver Sedat’ın evinde kalmış, Nasır’la görüşüp kendisine hayranlığını dile getirmişti. Hatta bir konferansta Nasır’dan övgüyle bahsetmiş; Mısır’ı özgürleştirdiği, Afrikalı özgürlük savaşçılarına destek verdiği, Süveyş’i Afrikalılara kazandırdığı, dünyanın neresinde olursa olsun özgürlük hareketlerini desteklediği için Nasır’ın kendisinin de başkanı olduğunu söylemişti. Ona göre Nasırcılık din ve devrime bağlı bir İslamî metot, Suud ise muhafazakar bir devletti. İhvan ise siyahi karşıtı ırkçılığı görmezden gelse de, davet usulleri açısından dini uyanış için önemi haiz bir hareketti. Zira Amerika’dayken Elijah Muhammed hakkında fikirlerinin değişmesinde, kendisini eleştiren bir öğrencinin verdiği yayınlar etkili olmuştur ki bunlar, Said Ramazan’ın başında olduğu Cenevre İslam Merkezi’ne aitti.

Malcolm X’ten sonra

Malcolm X, Ortadoğu siyasetindeki liderlik çekişmesinin bir taraftarı değil, hikâyesi ile bu çekişmenin adeta birleştirici bir ismi oldu. Onun serüveni, Nasır ile Kral Faysal’ı aralarındaki mücadeleden çok uzak bir bakış açısıyla sergiledi.

Bu seyahatten döndükten üç ay sonra, 1965’in Şubat’ında, Malcolm X öldürüldü. Bir yıl sonra Seyyid Kutub Mısır’da idam edildi.

1967’de gerçekleşen Altı Gün Savaşı hezimeti, Mısır’ın da Suud’un da itibarını zedeledi.

Nasır 1970’te vefat etti, Nasırcılık bitti. Kral Faysal 1975’te öldürüldü.

Mevdudi 1979’da vefat etti, Enver Sedat 81’de öldürüldü.

Aradan yıllar geçti, yazıda ismini zikrettiğim kişilerin yerine yenileri geldi.

50 yıl önce Malcolm X'in hikayesinde bir araya gelmişlerdi

Suudi Arabistan ve Mısır, Altı Gün Savaşı’nın 50. yıl dönümü olan 5 Haziran 2017’de Katar’a abluka kararı aldı. Dün İsrail’e karşı birleşen Arap devletleri, bugün kendilerinden rakip gördüklerine karşı birleşebiliyor ancak. Suudi Arabistan’ın dün Mısır’a karşı desteklediği İhvan, bugün Mısır’ın desteğiyle hedefe konulmuş durumda. Dün davet ve imarla yapılmaya çalışılan liderlik yarışı, bugün tecrit ve imha ile sergileniyor.

Kısacası Ortadoğu’da Malcolm X’in seyahatinden bu güne dost ve düşmanlar sürekli değişmiş olsa da liderlik kavgası varlığını koruyor. Vahim olan şu ki, dün ırkçılığa karşı canını ortaya koyan bir siyahi Müslümanın kendi hikâyesinde bir araya getirdiği Mısır ve Suudi Arabistan, bugün, ırkçı söylemleriyle başa gelen ve ilk yurtdışı ziyaretini Suud’a gerçekleştiren bir beyaz adamın eliyle bir arada duruyor.

Ömer Koçyiğit

Recep YAZGANRecep YAZGAN