Kültür
Giriş Tarihi : 17-11-2017 09:11   Güncelleme : 17-11-2017 09:11

Mesnevi’den Seçmeler

Ölümsüzlük Meyvesi

Mesnevi’den Seçmeler

Bilgili bir adam, günün birinde hikâye anlatıyormuş gibi yaparak şöyle der:

- Hindistan’da bir ağaç vardır. Meyvesinden yiyen, ne ihtiyarlar ne ölür.

Nasıl olduysa padişahın biri, bu sözü duyar. Doğru sanıp o meyveyi bulmak için içine bir heves düşer. Bilgili bir adamını bu ağacı bulmak, meyvesini getirmek üzere Hindistan’a yollar.

Padişahın bilgili adamı, yıllarca Hindistan’da o ağacı arar durur. Bulmak için şehir şehir  gezer. Ne ada bırakır, ne dağ bırakır, ne ova. Üstelik bir ipucu bulma ümidiyle kime ağacı sorduysa;

- Bu ne arıyor? Deli mi ne? diye alay edip kendisine güler.

Kimisi, böyle sadece alay edip gülerken; kimisi de;

- Senin gibi zeki ve temiz bir adamın bu arayışında elbet bir doğruluk vardır. Hiç boşa olur mu? dermiş.

Kimisi de alaya alıp şöyle dermiş:

- Ey ulu kişi! Pek korkunç, pek geniş bir iklim olan filan iklimde, filan ormanda yemyeşil bir ağaç vardır. Pek yüce, pek korkunçtur. Her dalı, kocamandır.

Bu sözlerle adamı kandırırlarmış. Adamcağız ise kimden ne duyduysa, aramak için denilen yere gider; bir hayli zahmet çekermiş.

Sonunda ümidini keser; padişahın yanına dönmeye karar verir. Ağlaya ağlaya yola koyulur. Adamın yolu üzerindeki memlekette kerem sahibi bir bilge varmış.

Adamcağız, ümitsiz bir halde; “Önce onun yanına gideyim de oradan yola koyulurum. İstediğimi bulamadım. Bari o bilgenin duasını alayım.” diye düşünür. Gözleri yaşlı bir halde bu bilgenin huzuruna varır ve ona şöyle der:

- Ey bilge! Acımanın, esirgemenin tam zamanı; ümidim kesildi.

Bilge, adama;

- Söyle bakalım: Neden ümidin kesildi? İstediğin neydi? diye sorar.

Adamcağız, bu soruya şöyle cevap verir:

- Ey bilge insan! Padişahım, beni bir ağacı aramak üzere gönderdi. Ama nasıl ağaç? Âlemde bulunmaz bir şey. Meyvesi, ölümsüzlük meyvesiymiş. Yıllardır aradım, izine bile rastlamadım. Ancak insanların alaylarıyla, eğlenmeleriyle karşılaştım o kadar.

Bilge adam, bu sözleri üzerine gülümser ve padişahın adamına şöyle der:

- Ey saf adam! Bu ağaç, ilim sahibindeki ilimdir. Bu; pek yüce, pek büyük ve etrafa yayılmış bir ağaçtır. Hatta o ağaçtır demek ne demek? O, her tarafı kaplamış deniz gibidir. Sen, hayale kapılmış; gerçeği elden bırakmışsın.

Recep YAZGANRecep YAZGAN