Siyaset
Giriş Tarihi : 30-01-2017 12:41   Güncelleme : 30-01-2017 12:41

Mevcut parlamenter sistemi savunanlar Bunları Biliyor Mu?

Parlamento’nun güvenine ihtiyaç duyulan parlamenter sistem Türkiye’nin istikrarsızlıklar dolu yıllar geçirmesine neden oldu. Türkiye, 93 yılda 65 hükümet değiştirdi. Halkın iktidarı doğrudan seçtiği başkanlık sisteminin uygulandığı ülkeler ise milli gelirlerini katladı.

Mevcut parlamenter sistemi savunanlar Bunları Biliyor Mu?

Türkiye referanduma gidiyor. Millet, TBMM’nin kabul ettiği Anayasa değişikliği için evet ve hayır konusunda tercih yapacak. Millet tercihini Evet’ten yana yaparsa Yürütme, Meclisten ayrılacak ve Cumhurbaşkanlığı’na geçecek. Meclis’in vekil sayısı da 550’den 600’e çıkacak. Mevcut sistemde seçme hakkına sahip olan ancak seçilme hakkı olmayan 18 yaşındaki gençlere seçilme hakkı da verilecek. Başkanlık sistemi olarak kabul edilen yeni sistem için Evet ve Hayır tartışmaları sandık gününe kadar devam edeceğe benziyor. Peki mevcut parlamenter sistemi ne kadar tanıyoruz.


Bu konuda 15 Temmuz alçak darbe ve işgal kalkışmasından çok kısa süre önce hazırlanmış bir rapor var. Raporu hazırlayan da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Araştırma Hizmetleri Başkanlığı uzmanı Halit Tunçkaşık. 

Tunçkaşık’ın hazırladığı raporda mevcut parlamenter sistemin sorun alanları titiz bir çalışma ile ortaya kondu. Bizde istedik ki okurlarımız referandum öncesi mevcut sistemin sorun alanları konusunda bilgi sahibi olsun. İşte mevcut sistemin sorun alanları: 
Parlamenter sistem, hükümetin parlamentodan çıktığı ve varlığını sürdürebilmek için parlamentonun güvenine ihtiyaç duyduğu sistemdir. Parlamenter sistemin olmazsa olmaz özelliği devletin hükümet eden organının yasama organından türemesi ve bu organın parlamentonun çoğunluğunun desteğiyle ayakta kalabilmesidir.

J. Antonio Cheibub’ın, parlamenter sistem ve diğer hükümet sistemlerine ilişkin tanımı oldukça sade ve kullanışlıdır: “Bir hükümet var olmak için yasama organının desteğine muhtaçsa parlamenter, muhtaç değilse başkanlık, hem yasama organının hem başkanın desteğine muhtaçsa yarı-başkanlık olarak sınıflandırılır.”

Demokratik ülkeler anayasal sistemlerini, yönetim biçimlerini oluştururken genellikle tecrübe edilmiş hükümet modellerinden birini (parlamenter, başkanlık, yarı-başkanlık) tercih etmek durumunda kalmaktadırlar. Bir tercihte bulunurken ülkelerin siyasal, sosyal, kültürel ve tarihsel şartları önemli birer değişken olarak ortaya çıkar. Ancak tercihte göz önünde tutulan etkenler sadece bu reel şartlar değildir. Her bir hükümet sisteminin demokrasi kalitesi ve siyasi istikrar açısından nasıl bir karaktere sahip olduğu, bünyesinde ne gibi avantaj ve dezavantajlar taşıdığına dair teorik analizler ve tecrübeler de hükümet sistemlerini tercih etmede önem taşımaktadır. Zira yönetimin istikrarı ve etkinliği üzerinde hükümet sisteminin de anlamlı bir payı olduğu kabul edilmektedir.

Diğer hükümet sistemleri gibi parlamenter sistem de gerek bünyesel olarak taşıdığı gerekse belli bir ülkede uygulanmasından kaynaklanan çeşitli sorun alanları ile gündeme gelmektedir. Bu çalışmada parlamenter sistemin sorun alanları ele alınmaktadır. Çalışmanın iki ana kısmından birincisinde parlamenter hükümet sisteminin genel/bünyesel sorunları sıralanıp açıklanırken, ikincisinde parlamenter sistemin Türkiye’de kabul edildiği tarihten bugüne kadarki uygulamalarında görülen sorunlar sıralanmakta ve açıklanmaktadır.

HÜKÜMET İSTİKRARSIZLIKLARINA NEDEN OLUR

Çok sayıda siyasi partinin parlamentoda yer alabildiği parlamenter sistemlerde hükümet krizlerinin yaşanması ihtimali daha yüksektir. Hükümetin görevde kalabilmesi için ihtiyaç duyduğu parlamento desteğinin garantisi olmadığından, hükümetler potansiyel olarak sürekli risk altındadır. İtalya’da 1948-1992 arasındaki 44 yılda, 50 hükümet değişikliği yaşanmıştır. Daha istikrarlı sayılan Hollanda, İsveç ve Norveç gibi ülkelerde bile hükümetlerin ortalama ömrü 22 ay olabilmiştir. Türkiye’de birçok koalisyon hükümetinin kurulmuş olması ve hükümet istikrarsızlıklarının sıklıkla yaşanması sistemin bu özelliğiyle ilişkilendirilmektedir. Türkiye’de 1961-1981 arasındaki 19 yılda toplam 21 hükümet kurulmuştur. 

GÜÇSÜZ VE VERİMSİZ HÜKÜMETLER KURULUR

Parlamenter sistemde hükümetin zayıf kalmasının nedenleri, hükümetin her zaman parlamento çoğunluğunun desteğine muhtaç olması, devlet başkanının hükümetle siyasi rekabete girişme ihtimali, hükümet kararlarının kolektif nitelik taşıması ve koalisyon hükümetlerinin kurulmasıdır. Bunlardan sonuncu madde parlamenter sistemin en zayıf noktası olarak gündeme gelmektedir. Bunun birinci nedeni, koalisyon hükümetleri, ayrı siyasi programlara sahip oldukları halde ortaklık kurmuş partilerden müteşekkildir ki bu hükümetler farklılığın getirdiği uyumsuzlukla maluldür. İkincisi, bu farklılığa rağmen üretilecek politikalarda uzlaşı arayışının getirdiği uzun siyasi pazarlıklar koalisyon hükümetlerinin çalışmasını yavaşlatır. Son olarak ortak politika ve icraat üretme çabasının oluşturduğu bölünmeden kaçınmaya çalışan fakat aynı zamanda hayatını sürdürmek isteyen bu hükümetler hareketsiz kalmayı tercih ederler ve böylece yönetme yeteneklerini yitirirler.

HESAP VEREBİLİRLİK NİTELİĞİ ZAYIFTIR

Parlamenter sistemde halk parlamento üyelerini seçer, hükümet de bu üyeler arasından seçilir. Bu nedenle halk, hükümeti dolaylı olarak seçmiş olur. Halkın hükümeti doğrudan belirlemiyor olması, özellikle koalisyon hükümetlerinde yaşanan başarısızlıklarda hesap sorulacak partinin teşhisini zorlaştırmaktadır. Seçim esnasında seçmenin hükümete ilişkin tercihlerinden emin olamaması, parlamenter sistemin demokratik niteliğini zayıflatan kusurlar arasında sayılmaktadır.

YÜRÜTMENİN AŞIRI GÜÇLENMESİYLE KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİ KAYBOLUR

Parlamenter sistemlerde iktidara gelen çoğunluk partisi, hem hükümetin sahibi hem de meclisteki çoğunluğun sahibidir. İktidar partisinin bu ikili konumu, yasama ve yürütme organlarının birbirine karşı bir fren-denge oluşturması imkânını ortadan kaldırmaktadır. Duverger, bu yüzden İngiliz sisteminin güçler dengesinin tam tersi olduğunu savunur. Çünkü çoğunluğu elinde tutan partinin dolayısıyla da hükümetin başkanı sınırsız yetkileri elinde bulundurur. Dolayısıyla İngiltere başbakanının gücünün, Amerikan sistemindeki başkandan çok daha fazla olduğu kabul edilmektedir. Milletvekillerinin bu güç üzerinde herhangi bir etkisi ve kontrolü bulunmamaktadır. Parlamenter sistemde başbakanın bu olağanüstü gücünü ve etkisini vurgulamak için Lord Hailsham’ın kullandığı “seçilmiş diktatörlük” deyimi anlamlıdır.
Hollis, İngiltere’de ders kitaplarının söylediği gibi bir parlamenter hükümet bulunmadığını savunur. Sahip oldukları sistemin bir “kabine hükümeti” olduğunu ileri sürer. Akademik görüşe göre parlamento egemendir. Parlamento istediği yasayı çıkarır ve neyi oylarsa hukuk kuralına dönüştürür. Fakat gerçekte, parlamento istediği yasayı çıkarma yetkisine sahip değildir, çünkü oylayabileceği yasalar yalnızca hükümetin sunmayı uygun bulduğu yasalardır. Lord Salisbury, 1929’da bu durumu şöyle ifade etmiştir: “Kesin gerçek şudur ki, hükümet parlamentonun kullandığı yetkiyi sürekli kendine çekmektedir. Kamu alanıyla ilgili olan herkes, devlet gücünün nasıl hükümette odaklandığını görür. Avam Kamarasını düşündüğümüzde, sorun öyle bir noktaya gelmiştir ki, tam bir konuşma özgürlüğü dahi kalmamış görünmektedir ve önemli konulara ilişkin birçok ayrıntı asla konuşulamamaktadır.”

Diriliş Postası

adminadmin