Yıl 1553
Ereğli Ovası dümdüz, toprak hareketsiz baygın yatmaktaydı. Yerin sakinliğine inat, gökte siyah bulutlar toplanmaya başlamış, fırtınanın habercisi bulutlar aklını yitirmişler gibi gittikçe artan bir hızla birbirinin içinden geçip, alçalıp yükselmekte, ağaçlar donmuş, yapraklar hışırtısız seyirdeydi. Gün ortasında güneşi yere indiren, zamansız gün batımıydı yaşanan.
Yedi İklimin padişahı daha ovaya ulaşmadan, otağı hümayun kurulmuş o ana kadar ovanın dingin ve huzurlu havası, kırmızı otağın ihtişamıyla bildik düzeninin dışında, yüreğine vahiy gelen insan edasıyla önce sessizliğe gömülmüş, ardından an ve an artan bir titreme nöbetiyle sarsılmaya başlamıştı. Gri bir sis perdesi çökmüş, göz gözü görmez etmişti ovayı. Yaşanacak anın yıkımı, rüzgârın soğuk nefesine karışmış gibiydi çoktan.