Kültür
Giriş Tarihi : 10-12-2017 13:00   Güncelleme : 10-12-2017 13:01

Şiir öldü mü?

PEŞREV

Şiir öldü mü?

Gerçekçi bir şiir yazmak istiyorum, gerçek bir şiir

Yazdıklarım kimseyi ipten almasın.

Ne bir devrim başlatsın, ne de bitirsin.

Dolaysız olsun, yaz göğündeki bulutlar gibi.

Hiçbir hastaya deva olmasın sözlerim

Sıkıntının bir şiiri varsa, ben onu yazmak isterim.

Hürlüğün bir şiiri var, onu da ben yazacağım;

Tutsak olana müjde,

Yolda olana yol.

Gerçeğin eklentilere ihtiyacı yoktur

Ekmek gibidir, su gibidir, edebiyatsızdır.

Ekmek gibi su gibi edebiyatsız bir şiir

Yukarıdaki şiir Mustafa Akar’ın son kitabı 'Berhayat'ın (Profil Kitap Yay., Kasım 2017) ilk şiiri.

Akar, bütün içtenliğiyle nasıl bir şiir hedef aldığını açıklıyor.

Bu mümkün mü? Daha açıkçası bildiğimiz, inandığımız, etkilendiğimiz mânada şiir var mı, edebiyat var mı? 'Gerçek' diye bir şey kaldı mı?

Eskiden (Benim fikrime göre edebiyat 1970’lerden itibaren ağır ağır hayatımızdan çekildi. Son büyük şair İsmet Özel’dir. Artık büyük şairi beklemeyin. Onu doğurup büyüten iklim kayboldu.) Dergi ve gazetelerde 'Şiir öldü mü?' diye soruşturmalar yapılırdı. Bu, o yıllarda şiirin hayatımızda tuttuğu yeri gösterir.

Sevgili Mustafa, “Ekmek gibi, su gibi” olmalı şiir diyor.

Suya clor karıştı, buğdaya zehir, nerde o ekmek. Araya Hamburger ile Cola girdi.

Bilmediğim bir yerde yayımlanmış, ben görmemiş olabilirim ama söyler misiniz 'Bosna' için dişe dokunur (Mesela Ârif Nihat’ın “Dua”sı gibi veya Âkif’in “Çanakkale Şehitleri” gibi) bir şiir yazılmış mıdır? O kadar ilgi ile izlendi, gösteriler yapıldı, oralara gidenler oldu.

15 Temmuz’u konuşalım. Onun için bir şiir var mı? Elbette vardır, siz ne dediğimi anlamadınız. Hatta yarışma yapılıyormuş galiba roman için. Bu kabil olaylar için 'yarışma' yapılmaz. Çıkarsa bir eser kendiliğinden çıkar.

Niçin böyle kötümser konuşuyorum.

Cevap: Sözün bittiği yerdeyiz.

Yani “sözün düştüğü çağda”.

Sözün yerini görüntü aldı. Gerçeğin yerini 'imaj'. Guavera’dan tişört yapılıyor. Mevlâna’dan kebapçı.

Peki, at izinin it izine karıştığı bu kavanoz dipli dünyada 'iyi şiir' yazılmıyor mu?

Yazılıyor elbet. Size bir çırpıda altı isim sayayım. Bazıları ad vermekten çekinir. (Ben) sevdiğimi demez isem sevmek derdi beni bozar.

Osman Konuk, Ali Ayçil, Ömer Erdem, Cevdet Karal, Hüseyin Atlansoy, İbrahim Tenekeci.

Daha pek çok isim var ama liste verip işin cılkını çıkarmayalım.

Benim demek istediğim: Şiir öldü mü, kaldı mı, kimin umrunda. Özal’dan bu yana gazeteler ekonomi sayfalarını dörde çıkardı, yarım sayfalık sanat haberleri kayboldu. İyi ama o kadar edebiyat dergisi çıkıyor, boşuna mı? Bilmem.

Bilmediğim o kadar çok şey var ki; en başta 'sosyal medya' geliyor.

Ancak şu kadarını biliyorum. Madem her dergi bir çete, size yer vermiyorlar, atın bir tweet, ardından bir tane daha çakın, bakın nasıl ciddiye alınacaksınız. (Ciddiyet zaten bir mizah sayfasıdır.)

Kimsenin aylık derginin çıkışını beklemeye sabrı yok. İstediğiniz anda mesaj atabilirsiniz. 'Atmak' diyorlar mesela 'atışmak' da olabilir. Resimlisi var bunun gece yarısına kadar sürebilir. Demokratik bir platformdur. Herkes ne yaptığınızı görebilir. Varsa bir besteniz binlerce kez tıklanır, sizi sahnelere fırlatır.

Dünya değişti, 'Z Kuşağı'nın kağıtla, kitapla arası yok. Edebiyat geldi tweet’e dayandı.

Şimdi bu muhabbeti burada keselim. Metropol’den çıkıp, köyümüze dönelim (Sanki köy kalmış da) ve Ömer Erdem’in son kitabı 'Azap'tan (Everest Yay., Kasım 2017) bir şiir nakledelim, kimse Mustafa Kutlu şiiri öldürdü demesin.

GEÇERKEN

Siz geçerken bizi görmüşler

Su damlarmış hala söğütlerden

Kuşların bildiğini kimseler bilmez

*

O yol şimdi size gitmez kapalı

Bir gün eşikte soyulmuş elma

Bulursan dilekten değil düşmüştür gökten

*

O nedir şunca masaldan daha kapalı

Bir yudum su say onu

İçerdim zehir bile olsa gözlerim kapalı

Mustafa Kutlu / Yeni Şafak

adminadmin