Geçmiş dönemlerden günümüze kadar, devletlerin kuruluş ve yıkılış süreçlerini incelediğimizde, en önemli sebeplerin adaletin eşit uygulanmaması, zengin ile fakir arasındaki eşitsizlikler ve uçurumlar, bundan kaynaklanan kin ve nefretlerin çoğalması, kitlelerin bir biriyle boğazlaşmasının sebep olduğunu görürüz.
Eğer bir devlette zulüm yaygınlaşırsa, haksızlık aleni olsa, işitenler neme lazım deyip uzaklaşırlarsa, sonra da koyunları kurtlar değil de Çobanlar yese, bilenler görenlerde bunu söylemeyip susarlarsa, fakirlerin, muhtaçların, yoksulların, kimsesizlerin Feryadı göklere çıksa da bunu da, taşlardan başkası işitmez ise işte o zaman devletin sonu görünür. Böyle durumlardan sonra, devletin hazinesi gittikçe boşalır.
Halkın devlete olan İtimat ve hürmeti sarsılır. Asayişe ve adalete itaat ve sevgi gider. Hatta büyüklere ve devlet idarecilerine, hürmet duygusu yok olur. Çöküş ve izmihlal de, kaçınılmaz bir son olur.
Dünya’daki bütün devletler dört şeyle ayakta durur: Âlimlerin ilmi, Salihlerin ibadeti, Cömertlerin Sahaveti, devlet adamlarının adaleti.
Peygamber Efendimiz (SAV) bu şekliyle ölenler için; ( Allah onlara cennetin kokusunu dahi haram kılar buyurmuştur.) Tecridi sarih 2177
Zulüm hayatın tadını da değiştirir, Zulüm insanın yapısını bozar. Zulüm Allah'ın nimetlerini bile acılaştırır.
Zalime yardım etmek, zulme ortak olmak demektir. Zalime arka çıkanlar ve ses çıkarmayanlar da zalimdir.
Bugün çocuklarımızın çepeçevre kuşatıldığı dönemde, yüksek ahlaklı, faziletli, adaletli, Vatan, millet, bayrak sevgisi ve doğru Din, Allah ve Kur’an sevgisi öğretilebilir. Bu kadar psikolojik baskı, aşındırma ve yozlaştırma ile çocuklarımızdan önder, lider, vatanperver tipler yetişmez. Önderler yetiştirecek bir milletin evlatları, bu şekliyle almış olduğu eğitimle kesinlikle ayakta kalamaz ve çok mevzuda, gayesiz ve amaçsız şeylerle meşgul edilerek, yobazların elinden aldığı bilgiler ile çocuğun hiçbir şey öğrenmesi de mümkün değildir.
Diyanet İşleri başkanın dediği gibi, daha önce devlet Diyanet'in önünü kesip, cemaatlere evlatlarımızın gitmesi için cemaatlerin önünü açmıştır deyip, suçunu başkasına atmıştı. Camilerimiz ve Din adamlarımız, kendileri vatanperver ve gerçek Kur'an Müslümanlığını bilen ve anlayan kişilerden, seçilerek ciddi eğitilmelidirler.
Üniversitelerin eğitim kalitesi tamamen düşmüş, FETÖ yandaşı yöneticiler tarafından ele geçirilmiş, 900 civarındaki Kürsü talebe yokluğundan ve öğretim üyesi yokluğundan kapanmıştı. Bugünde konuşulan konu orta ve lisedeki derslerin yarı yarıya indirilmesi, Milli Eğitim Bakanı tarafından gündeme geldi. Bu kadar büyük yozlaşma ve kalitesizlik içerisinde, ahlaki erozyon, nesillerin tamamen naylon talebeler haline getirilerek, yabancı ideolojilerin oyuncağı haline getirilmesi, içimizi acıtıyor.
Üniversitelerdeki yolsuzluk ve haksızlık şikâyet dosyalarının binlercesi, YÖK de bekletilmektedir. Devletin en büyük kayıplarını ihbar edenler, üniversitelerden haksız ve usulsüz şekilde, Rektörler tarafından Mobbing uygulamaları ile üniversitelerden uzaklaştırılıp susturulmaktadır. Ekonomik krizin ülkemizin boğazını sıktığı bu dönemde, en büyük kayıp ve kaçaklar, üniversite bünyelerinde yapılmaktadır.
İhbar eden Öğretim Üyeleri doğrudan savcılıklara gidip, dava açamamaktadırlar. YÖK yargının üstünde bir kurum mudur. Acilen YÖK’ün elindeki birikmiş dosyalar, Yargıya intikal ettirilmelidir.
Kitapsız Âlim olanın, emeksiz zengin olanın, sermayesi Din olanın dostu, Şeytandır.
Nurettin VEREN